KÖYLERE DÜŞEN CEMRE: KÖY ENSTİTÜLERİ !
KÖYLERE DÜŞEN CEMRE : KÖY ENSTİTÜLERİ !
CEMRE : 19 şubat ile 6 mart tarihleri arasında, birer hafta arayla önce havaya, sonra suya ve daha sonra da toprağa düştüğüne inanılan sıcaklık. Bu doğal gelişmeyi 21 Mart’ta NEVRÛZ-BAHAR BAYRAMI izler. Doğa ve insan her alanda arkadaş- kaderdaş olarak birbiriyle iç içedir.
Halk kültürü tarihimizde özel ve anlamlı bir yer tutan cemre sosyal, kültürel, siyasal ve edebi boyutları ile toplumu yakından ilgilendirmiş ve halk ağzında “ CEMRE DÜŞSE DE ISINSAK “ söylemiyle yerini almıştır.
Doğadaki canlı ve cansız tüm nesneleri ve özellikle insan ısıtarak her şeyi yeni bir ortama getiren cemre misali , çok yönlü sıkıntılar, acılar, karanlıklar ve acımasızlıklar içinde yaşamını sürdüren köyler ve insanları için 17 Nisan 1940 da yeni bir umut ve heyecan doğdu ve köylere eğitim , üretim ve çağdaşlaşma yolunda özel cemre düştü.
TBMM 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 Sayılı yasayla Köy Enstitüleri kuruldu.
Tamamen Türkiye’ye özgü ve büyük büyük çoğunluğu kırsal alanda yaşayan halkın acil gereksinimlerinden doğmuş gerçekçi ,çağdaş, akılcı ,uygulamacı, üretken ,yaratıcı ve yapıcı bir örnek eğitim kurumu olarak ilk okul öğretmeni yetiştirmek üzere KÖY ENSTİTÜLERİ doğdu.
1937- 38 ve 39 öğretim yıllarında öğretmen yetiştirmek üzere açılan okullar alt yapıyı oluşturdu ve yeni çalışmalara ışık tuttu . 1940 yılında Köy Enstitüleri açıldı; sayıları hızla artarak kısa sürede 21 ‘e yükseldi.
“ Manevi mirasım bilim ve akıldır!” diyen, T.C. nin kurucusu Atatürk’ün “ KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR “ sözündeki hedefe ulaştıracak dünyaya örnek olmuş bir proje olan Köy Enstitüleri yurt genelinde kırsal alanların uygun yerlerinde birer ışık ve aydınlanma kaynağı olarak hayata geçirildi. Yalnız köy çocuklarına değil tüm köy halkına da eğitim ve uygulamada örnek oldu. Kalkınma köyden başlar, kalkınmanın da temeli eğitime dayanır ilkesini hızla hayata geçirdi.
Tam bağımsızlık temelinde ve çağdaş uygarlığı aşmak hedefiyle kurulan T.C. her alanda devrimi hızla uygulamaya geçirdi. Halk evleri, Türk tarih ve Türk dil kurumları, konservatuvarlar, üniversiteler ve köy enstitüleri en temel kurumlar olarak hızla yaygın ve etkin bir çalışma içerisine girdiler.
UNESCO , Köy Enstitüleri’ni ve oralardan yetişen öğretmenlerin kırsal kesimde sağladığı eğitim ve uygulama başarılarını yakından takip etti. UNESCO başkanı , 1950 yılında Londra’da toplanan “Asyalı Öğrenciler Konseyi Toplantısı’nda” yaptığı konuşmada Köy Enstitülerini dünyada örnek bir eğitim kurumu olarak dünyaya örnek gösterdi. Unesco dosyasında , Yozgat’ta o yıllarda görevli ilk öğretim müfettişi Turgut Kavraal ile birlikte Boğazlıyan Oğulcuk Köyü’ne 1949 yılında gelen UNESCO uygulama bahçeleri uzmanı müfettişinin “ DÜNYADA ÖRNEK BİR UYGULAMA BAHÇESİ OĞULCUK KÖYÜ’NDE BAŞ ÖĞRETMEN HAMDİ ÜNAL TARAFINDAN KURULMUŞTUR “ raporları da yer almıştı. Her alanda örnek olmuş ve ülke yönetiminde çeşitli alanlarda görev almış çok sayıda insan yetiştiren Oğulcuk Köyü ilk okulunda okumaktan hep gurur ve mutluluk duydum. Pazarören Köy Enstitüsü’nden mezun olarak doğduğu köyü her alanda kalkındıran örnek eğitimci rahmetli Baş öğretmenimiz Hamdi Ünal’ı saygı ve hürmetle anıyorum.
Düşünen, eleştiren, üreten , kendi gücünün farkına varan ,yapıcı, yaratıcı ve aydın insanı yetiştirerek toplumsal kalkınmayı eğitimle köyden ve genel anlamda kırsal alandan başlatmayı amaçlayan Köy Enstitüleri’nden 1940—1954 yılları arasında yetişenler; roman, öykü, deneme, şiir, resim, müzik, halk oyunları gibi pek çok konuya da yön vermişler, ivme kazandırmışlar ve silinmez, derin izler bırakmışlardır.
1954-55 öğretim yılından itibaren kuruluşundan itibaren siyasi kaygılar ve tartışmalar arasında kapatılarak , programları ile birlikte adı ilk öğretmen okulu olarak değiştirilen köy enstitülerinin çağdaş eğitimde ve ülke kalkınmasındaki yeri ve önemi halen yurt içinde ve dışında tartışılmaya devam etmektedir. Bu konuda bilgi , belge ve araştırmalara dayalı çok sayıda kaynak eser çıkarılmış, vakıf ve dernekler kurulmuştur. Bu derin izleri anlamak için ; değerli yazar-gazeteci Can Dündar’ın “ KÖY ENSTİTÜLERİ BELGESİLİ “ ni izlemeyi ve devrim şehidi gazeteci-yazar-hukukçu rahmetli UĞUR MUMCU’nun yıllar önce “ Köy Enstitüleri Paneli’nde “ yaptığı konuşma kasetini dinlemeyi öneririm.
En önemlisi bu köy enstitülerinden birisinin (öncelikle Hasanoğlan Köy Enstitüsü olarak kullanılan tüm alanların “ DÜNYADA ÖRNEK BİR EĞİTİM KURUMU KÖY ENSTİTÜLERİ “ adıyla anlamlı ,kapsamlı ,özgün ve özel bir müze haline getirilmesidir. Ne var ki bu konuda çalışan ve uğraşan kişi ve kurum sayısı yetersizdir. Siyasi iktidarlar bu projeyi benimsemiş gözükmüyorlar. Geçmişten kalan yanlış ve gereksiz bir anlayışla KÖY ENSTİTÜSÜ adına bile soğuk bakıyorlar ve uzak duruyorlar. Güneş balçıkla sıvanmaz. Bu noktada 1994 yılında ABD İndiana’ da bir gözlemimi ifade etmek isterim. Yıllarca önce İndiana bölgesinde yaşayan Kızılderililerin konakladığı, yaşadığı ve tüm geleneksel kültürlerini yaşattığı evler mimari yapısı ile –bahçeler ve diğer tüm alanlar içindeki özgün malzemelerle birlikte korunarak “KIZILDERİLİ AÇIK HAVA MÜZESİ “ yaşatılmakta ve gezilmeye açık tutulmakta. Biz ise ülkemiz ve eğitim tarihimize damgasını vurmuş ve dünyada örnek gösterilmiş kurumlar olan KÖY ENSTİTÜLERİNDEN hiçbir iz bırakmamak için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Yazık ve çok yazık. Ülkeler geçmiş tarihe saygılı olmadıkça geleceğini kaybederler.
YAHYA AKSOY
YORUMLAR
çok anlamlı ve değerlerimize sahip çıkılması konusunda bir ışık görevi gören değerli bir yazıydı. dediğiniz gibi Ülkeler geçmiş değerlerine sahip çıkmazsa eğer geleceğini kaybeder. yazdığınız her harfe katılıyor ve tebrik ediyorum sizi
selam ve saygım ile
ipekyolu
selamlar, saygılar.başarılar.