- 1420 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DELİ BAHRİ
Ata Dedemiz;
13. Yüzyıl başlarında Yalvaç bölgesinde, sonradan HAMİT OVASI ismini alan yerde, ismini verdiği, HAMİTOĞULLARI Beyliği’nin kurucusu HAMİT Bey’dir. Oğlu İlyas Bey ve torunu Dündar Bey Eğridir, Gölhisar ve Antalya’yı zapt ederek FRENKLER’den almış ve şehrin idaresine Hamit Bey’in kardeşi Yunus Bey getirilmiştir.
Isparta Hızır Bey Hamamı
Isparta Hızır Bey Camii
Uluborlu Muhittin Çeşmesi
Uluborlu Türbesi
Uluborlu Efendi Sultan Camii
Uluborlu Arapçık Çeşmesi
Eğirdir Dündar Bey Medresesi
Şarki Karaağaç Tahta Minare
Afyon Kara Hisar Şuhud Kubbeli Camii
Burdur Muzafferittin Medresesi eserlerindendir. Sonradan ele geçirilen Korkuteli ve İstanoz Bölgesi’nin Valiliğine Yunus Bey’in oğlu Sinanüddin Çalış Bey atanmıştır. 1333’de Antalya Beyi ,Hızır Bey idi. Necmettin İshak Bey sonra kardeşi Muzafferiddün Mustafa Bey 1344 Yılında Muzafferiye Medresesi’ni yaptırandır. Antalya Korkuteli, Elmalı’da camii ve çeşmeler bu zamanda yaptırılmıştır. Hüsameddin İlyas Bey ve Kemalüddin Hüseyin Bey zamanında Osmanlılarla dost olunmuştur. 1.Murad zamanında KOSOVA Meydan Muharebesinde Mustafa Çelebi Bey komutasında 2000 okçu ile zaferin kazanılmasında büyük paye edinilmiştir. 1.Murad ‘Zafer bu okçularla kolay oldu. Teke Beyine Teşekkür gerek’ diyerek Osmanlıya katılan HAMİTOĞULLARI’na Isparta ve Havalisi Genel Valiliğini vermiş olup, daha sonraki dedelerimiz içinde Ulemalar, Bilim Adamları, Hattatlar, ve Valiler bu Öz be öz, Selçuklu Türklerinden olan soyumuzda, şerefle süregelmiştir. FATİH SULTAN MEHMET İstanbulu almak üzere Edirneden hareket ederken, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa ‘ Hamidoğulları,siz Haşmetlü yu ,EDİRNE Kapıda beklerler’diyince ‘Bilirim canı tezdir Teke Beyinin’diyerek memnuniyetini belirtir. Mevlana Hazretlerinin Kızlarından Zeliha Hatun ,Babaannelerimizdendir. Hasan Ağa oğlu Köse Müftü Abdullah Efendi, oğlu Müftü İsmail Efendi, Oğlu Mühtü Uykucu Mehmet Zühtü Efendi ve Dedemiz Deli Bahri Baba ,lakaplı BAHRİ HAMİT OVALIOĞLU. O zamanlar MEVLEVİ KANUNUna göre ,Mevlana Soyundan gelen , BAHRİ BABA askerlikten muaf tutulmuştur.İhsan Amcamın, menenjitten ölen tek oğlu Mesut ,halen MEVLANA TÜRBESİnde ,Babaannesi Mevlana soyundan geldiği için yatabilmektedir.
KARA MÜDÜR BAHRİ BABA
9 yaşında annesi Mevlevi Zeliha Hatun’u ,kaybeden Bahri Baba’nın hayatı ,tam bir roman gibidir. Hiperaktif, hırçın ve kavgacı kişiliğinin içinde ,büyük bir şevkat, dürüstlük ve hayatla dalga geçme duyguları yatan ,Bahri Baba ,çevresinin korktuğu fakat çok saygı duyulan bileği güçlü, mert, nüktedan, hovarda ve son derece Vatanperver bir insan’dır. Onun için en tepede olmakla, dibe vurmak aynıdır. Bir yetimi sevindirmek, bir öksüzü doyurmak, giydirmek, kendisinde olmasa bile Bahri Baba’nın hiç vazgeçmeyeceği özellikleridir. Nede olsa annesinden aldığı kan içinde onu Hz. Mevlana’ya benzeten onun gibi düşündüren çok özellikler mevcuttur.
14 yaşında babası Isparta Müftüsü UYKUCU ZÜHTÜ EFENDİ’den müsaade alarak ,içinde taşan duyguları tatmin etmek üzere İstanbul’a tek başına gelir. Fatih Medrese’si, o yıllarda en iyi eğitim müesseselerindendir. Burada 2 yıl başarılı bir öğrenci olarak okur. Öğrenciler içinde ,sivrilmiş ve isim yapmaya başlamıştır.Henüz 16 yaşında iken, iki öğrenci grubu arasındaki kavgada ,Medrese Yöneticilerinin taraf tuttuğunu iddia ederek okulunu terk eder. Kader, onu fikirlerini benimsediği, ama o tarihte Midilli Adası’nda sürgünde bulunan ,Namık Kemal’in yanına, bir kaçak olarak gitmeye zorlar. Çok zorluklarla Midilli’ye ulaşır. Namık KEMAL bu Yiğit iriyarı genç ile oldukça ilgilenir. Ancak kendiside bir sürgün olduğu için,onunla olmasının, Bahri Baba’nın geleceğini karartacağını bilir. Ve onu tekrar Mektebe döndürmek için,bütün gücünü kullanır. Bahri Baba ,Namık Kemal’den aldığı feyz ile Manisa Medresesi’nin yüksek kısmına kaydını yaptırır. Üniversite karşılığı olan bu mektebi dört yılda bitirerek mezun olur. Okul yıllarında ,on beş kişiden oluşan ve lideri olduğu bir grubu olmuştur. Hafta sonları ,Manisa bağ evlerinde ,sazlı sözlü alem lere katılmakta, iri yapısı ve yakışıklılığı ile kızların dikkatini çekmektedir. Tabi böyle bir yiğidin düşmanı da olmuştur.
Medrese’nin bitip icazetini aldığı gün, yanında sevgilisi ile birlikte yine bağlara doğru gezmeye gider. Amacı okul bitiminde ,tayin olduğu yere gitmede, son bir veda görüşmesi yapmak, sevgiliye ,onu burada fazla bırakmayacağını anlatıp gözyaşlarını dindirmektir. Ama bağ yolunda rakip iki kişi yollarını keser. Adamlardan birinde, hem tabanca hem de pala vardır. Diğerinde sadece pala bulunur. Yanındaki kıza ,aşağılayıcı laflar atarlar. Bahri Baba’nın en mutlu günü ,drama dönmek üzeredir. Önce kızı arkasına alır ve kendisine doğrultulan silaha aldırmaksızın ,yaptıklarının erkekliğe sığmadığını anlatmak ister .Fakat cevap ‘Kızı bırak, defol git’ olur. O, bunu asla yapabilecek yapıda değildir. Kafasına doğrultulan tabancanın tetiği o sırada düşer. Ama o da ne? Silah ateş almamıştır. Mütecaviz, silahını iki kez daha ateşlemek üzere çekecek, ancak üç el tetik düşürmesine rağmen ,kısa gelen tetik iğnesi, toplu tabancayı ateşlemeyecektir. Bahri Baba, o sırada belinden hiç eksik etmediği saldırmayı çekerek ,adamın kafasına doğru sallar. Fakat saldırganın ,başını sağ tarafa yatırması ile ağır ve keskin bıçak ,sol şah damarından girerek boynu tamamen kopartır. Kesik baş ,gövdeden birkaç metre uzakta durmaktadır. Şimdi diğer saldırgan elinde palası ile donup kalmış. Bahri Baba’ya yalvarmaya başlamıştır. Bahri Baba sevgilisine korkmamasını telkin ederek şehre yakın bir yere kadar götürüp bırakır. Kendisi Manisa dağlarında bir firari’dir artık… Elinde, kanlı saldırma ile iki gün dağlarda dolaşır. Ama durum ,onun düşündüğü kadar korkunç değildir. Sevgilinin, dağa saldığı haberler çok olumludur. Çünkü, üç el düşürülen tetik, mermi kapsüllerine hafiften çarpmış ve fişekler patlatmamıştır. Ayrıca başsız cesedin ,bir elinde sımsıkı tuttuğu tabanca, diğer elinde ise, keskin geniş ağızlı palası vardır. Ve bunları o kadar sıkı kavramıştır ki ,gömülürken ancak parmakları kırılarak almışlardır ellerinden. Diğer saldırgan ,suçunu kabul edip Bahri Baba lehine şahitlik yapmıştır. Sevgili de ,doğruyu anlatınca durum meşru müdafa’ya girer. Teslim olan Bahri Baba’yı almaya, Manisa halkı ,bir kahramanı karşılar gibi gider. Çünkü o, Manisa’yı bir beladan kurtarmış ,herkesin korktuğu haraç kesen kabadayıyı yok etmiştir.
Yinede ,silah taşımaktan ve hedef gözetmeksizin vurmaktan ,bir yıl, Manisa cezaevinde yatar. Okulunun bittiği gün, bu olayın olması ve onun birde cezaevi mektebinde bir yıl daha okuması ,Bahri Baba’yı erken olgunlaştırmış, hayata taş gibi pişirerek çıkarmıştır. Cezaevinden çıktıktan sonra, onu eski dostlarından biri ile ortak meyankökü ticareti yaparken görüyoruz. O artık hem tüccar, hem de saygın bir kabadayı’dır. Manisa’daki eski sevgilisi, artık yoktur. (Birinci bölümün sonu)
YORUMLAR
"Hiperaktif, hırçın ve kavgacı kişiliğinin içinde ,büyük bir şevkat, dürüstlük ve hayatla dalga geçme duyguları yatan ,Bahri Baba ,çevresinin korktuğu fakat çok saygı duyulan bileği güçlü, mert, nüktedan, hovarda ve son derece Vatanperver bir insan’dır. Onun için en tepede olmakla, dibe vurmak aynıdır. Bir yetimi sevindirmek, bir öksüzü doyurmak, giydirmek, kendisinde olmasa bile Bahri Baba’nın hiç vazgeçmeyeceği özellikleridir. " Bana Bu özellliklerin devamını taşıyansınız gibi geldi.:) Atalarının genini güncelleyerek ileri taşıyan , Soyun devamlılığını sağlayan seçilmiş kişiler vardır. Kadın yada erkek fark etmiyor...
Yazılarınızın takipcisi oldum...:))
kukurikuu
kukurikuu
En değer verdiğim, gerçek bir kahramanlık destanı olan bu yazının tarafınızdan yorumlanması bana onur verecektir. Bu vatanın nasıl kurtulduğunu, bize böyle delilerin ne kadar lazım olduğunu görecek , bazen üzülecek, bazen de güleceğiz.
Yazılarınızı büyük bir ilgi ve merakla okuyor, ilginç sapmalarına ,zekanızı takdir ederek, kendimce yorumlar yapmaya çalışıyorum. Teşekkürler, saygılar.
Kemnur
kukurikuu
Siz ne diyorsunuz? Kime veya neye üzüldüyseniz bunun cezasını bize mi çektireceksiniz ?Lütfen kararınızı tekrar gözden geçiriniz. Telefonunuz olsaydı bilzat konuşmak isterdim. CEVABINIZI ACİLEN BEKLİYORUM. SAYGILARIMLA.
Metinden Küçük Sait Paşanın II. Abdülhamit şerefine Antalya Kale Kapısına 1901 de yaptırdığı saat kulesini Hamit Beyin 13. yüzyılda yaptırığı gibi bir anlam çıkıyor. Bir yanlış anlama mı var?
İlhan Kemal tarafından 2/27/2012 7:03:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
kukurikuu
çok yerinde müdahale ederek beni bir yanlış anlaşılmadan kurtardınız. aile arşivlerini incelediğimde ,saat kulesinin, kale kapısı kulesi olarak inşa edildiğini ve gözetleme amaçlı olarak kullanıldığını tesbit ettim. saat,1901 yılında 2'nci Abdulhamit şerefine , almanlar ca getirilerek ,küçük ali paşa tarafından taktırımış. zaten o yıllarda saat henüz bulunamamıştı .yazımın yanlış anlaşılan bölümünü düzeltiyorum. bu uyarı için çok teşekkür ederim saygılarımla