- 1251 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SADAKAT VE İHANET
Sadakat konusuna çok içerlendim. İçimde gergin bir hava esti. Geçmişimle bütün bağlantım koparıp Gelecek ile yabancılaşıyorum. Çok mu? Bencilim yoksa çok mu? şımartıyorum kendimi. Sadakatin bana getirisi ne? Nedir?
Düşüncelerimin bana katkısı üç aşağı beş yukarı şöyle bir gerçeğe de kulaç attırıyor. Neye uğradığımı biliyorum. Doğanın kanun aşkı yaşamak kadar mahzun ne olabilir. Hiç kimse kimseyi içten sevemez sadece beli kalıpların içerisindeki alışkınlarını sever. Sadakat de bu var.
İhanet ise kocaman bir mide ve sürekli aç ne görse saldırır. Başını tiksinti kumana gömer ama elinden bir şey gelmiyor anlık zaaflarına esirdir.
Burada borçlu olan asla bağışlanmamalı hissi de çevremde dolanıp duruyor. Lakin bütün bunlara gülüşüp geçmenin ne kadar beni bağladığını sizler anlatmam. Söz döndü dolaştı. Gururun eşiğine olanca hızı ile oturdu. Şimdi sizler anlatacağım hikâyede olacağı gibi.
Bir zamanlar ülkenin birinde bir zengin adam yaşarmış. Ve artı çok yakışıklı her bayanı peşinde sürükleye bilecek kadar güzelliği sahipmiş.
Gelin görün ki ona çok fakir bir kız âşık olmuş. Ne yapar ne eder bu gencin karşısına çıkmayı başarır kız. Aralarından söyle bir konuşma geçer
-Ey be insanoğlu seni gördüm şu zavalıcık yüreğim derin bir uykudan uyandı. Bana varır mısın? Der.
Genç adam:
-Ey be insan kızı ne söylediğinin farkında mısın? Cenabı hak nurunda yaratı benim güzelliğim, ne cüretle bana bu teklifi yaparsın.
Kız kurnaz her şeyi kurgulamış beyninde. Yüzüne dökülen siyah saçlarını toplar o kar gibi beyaz elleri ile. İfadesine gücenik bir tavır takınır
-evet, yeryüzünde senden yakışıklısı ve zengini beklide yoktur. Benim de ona karşılık sadakatim var.
Genç adam:
İyide ben seni alamam sen fakir bir köylü kızısın. Yarın bu gün karım olduğunu düşün emrinde hizmetçiler tabağında yediğin yemek artar. Unutursun geldiğin yeri ve beni aldatırsın.
Kız ağır ağır konuşmaya başlar.Ona duyduğu gereksinmesi artar. Azarlarsından da hoşnut olmaz pek.
Genç adam:
Pekiyi kabul ediyorum bize bir yıl 12 gün veriyorum. Seni çiftlikte bırakacağım bu süre içinde sadakatini ölçeceğiz ben döndüğümde kucağında bir bebek yanında bulunan bütün dişi hayvanlardan bir yavru isterim. Burada kaldığın sürece asla kimse ile görüşmeyeceksin kapında bir nöbetçi olacak. Onun eşliğinde adım atacaksın dışarıya.
Bizim kız gayet halinden memnun. Kendinden emin olmayan böyle bir şeyi kabul etmesi olanaksız hani.
Süre başlaması ile kurnaz kız sadakatinden emin. Başlar işe
İlk önce hangi hayvandan başlaması gerektiğini hesaplar işte atıyorum at şu sürede doğur katır şu süre zarfında doğur işte koyun inek derken. Düzenini kurar
Gider genç adamın kapısına kılık değiştirerek.
Çalar kapıyı
-ben aşağı köyden geliyorum katırım benim elim ayağım. Fakat dölsüz. O ölürse ben ne yaparım dağda nasıl odun getirir çocuklarımı ısıtırım der.
Genç adam:
-istediğin zor bir şey zorda olmasan bu karanlığı yarıp benim kapıma gelmesin sen
Kız:
-Dünyanın en merhametli insanı olduğunuzu duymuştum.. erkek katırınla benim dişi katırım çiftleştirsek olur mu?
Genç adam:
Tamam, bayan sen gönlünü ferah tut.
Kız ev döner o işi hal etiği için evin havlusunda çılgınca dans eder
Günler birbirini kovalarken diğer hayvanlarını sıra ile götür. Ve sıra kendisine gelir
Dayanır kapısına bir gece vakti
Genç adam. Yarı uykulu dikilir karışışına. Neden geldiğini sorar
Kız ise kadınlık cazibesini olanca gücü ile sergiler adamın ona hayır demesi imkânsızlaştırır
Kız:
-Bana çok iyilik yaptınız ve bunun bedelini ödemek için geldim. İnan bu aramızda sır olarak kalacak sadece bir kere benimle beraber olmanı istiyorum. Nefsime yenik düştü mü sanmayasın. Aman haaaaaa!
Genç adam:
-tamam, ama hiç bir sebebe bağlama bunu keyfi istek dersen seni koynuma alırım
-kız:
- ne gibi anlıyorsunuz benim bu isteğimi kocam yâd ellerde bizim aç kalmamız için çalışırken keyfi istekleri mi? düşünemem kendini daha fazla tutmayarak patlıyı verir
Genç adam:
O zaman gel içeri şunu iyice bil ki. Ben seni arzumun narından pişireceğim. Sakın bana kapılma hiçbir sebep yok keyfim öyle istemedi dersen hak katında sorguya çekiliriz ikimizde. Günah bende gitti.
Kız durumu kabul eder ve beraber olur. Geldiği gibi sessizliğin içine süzülüp kayıp olur
Bir tarafta ise sadakat i ölçme zamanı yaklaşır.
Genç adam toplar eşyalarını evin kapısına gelir. Gelir ki bir de görsün eşin kucağında bir bebek bulan bütün hayvanların önünde bir yavru. Durmaz mı?
Genç adımı alır bir öfke derki
Ben sana demedim sen beni aldatırsın. E başka türlü ne olabilirdeki. Sen gibi kendi gelen kadından
Kız:
-Hayır, ben seni seninle aldatım sen beni kimle anladatın bunu hesabını sen ver bana şimdi.
Genç adam, Bir boşlukta uğuldayan sesini yükseltir
-sana ihanetim iki tatlı sözde miski amber kokusu tende aklımı başımdan alıp sarhoş eden bir yabancı kadın sebep oldu. Kendimi suçlu buluyorum af etmeni dilerim.
Kapanır kızın ayaklarına
Kız:
-Bütün olanları havasız bir odaya kapatmakla sen başlatın önce bana güvenmeyi öğreneceğine kendi güvenini tartman gerekmez miyimdi?
Burada sadakatin ihanetin kimin yaptığı ön planda.
Şimdi saklanacak gerçekler gün yüzüne çarşaf gibi serildi. Günah çıkarma seansları birbirini peşin sıra takip etmez mi? ben derim ki? Burada kızacağım tek şey beceriksizlik. Neden mi?
Hiçbir yakınlık tanımdan nefsi duyguları terbiye etmek lazım tümü ile sevgi umuda rest çekmek dolamalı bir mantık ifadesi de yatmamalı. saygsızlığı küstahlığı karışıklıksız bırakmamalı taraflar birbirinden.
Aslında şu da var ihanet ve sadakat kavramında. Ben seni seninle atladım evet. Er kişin beyninde yatan karakter asla eşi değildir. Çünkü beli gelmiş kalıplar içerisinde süslediği bir eş objesi yatar. Suskun itaatkâr her cinsellikte bir bakirlik sahnesi canlanır gözünde. Velâkin yılları devirmiş olduklarını hiç sezininlemek istemezler.