- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kardan Adam'ın Cebi
Onlar bugün bahçede oynuyor. Hava epey soğuk. İyi ki rüzgâr yok. İkisinin de yanakları kıpkırmızı. Eğiliyorlar, çabucak toplar yapıyorlar; uzağa atmaya çalışıyorlar. Buna da çok gülüyorlar. Sonra tekrar eğiliyorlar...
- Daha uzağa atalım.
- Bora, ağaca atalım. Ne dersin?
- Kaç defa denedim, olmuyor!
- Elindekini göreyim, güzel. Haydi, şimdi... Kar topu ağacın bir dalına dokundu. İnci biraz şaşırmıştı. Belli etmemeye çalıştı.
- Evet, abla, gördün mü, gördün mü ? Başardım işte!
Bora, neşeli neşeli zıplıyordu. Nasıl olduğunu anlayamadı. Ayağı kaydı. Kendini yerde buldu. Ablası ona gülmeye başladı. Yanına gitmeye acele etmiyordu. Ama yine dayanamadı. Kardeşine ellerini uzattu. Kollarından tutup kaldırdı.
- Dirseğin acımıyor, değil mi?
- Acımıyor, ablacığım. Burası yumuşak. Biliyorsun, ben karı çok severim. Bahçemiz, ağaçlarımız, evimiz kışın başka görünüyor. "Kar Yağmış" deyip devam etti:
Bozmaz eğlencemizi,
Soğuk, korkutmaz bizi.
Bütün gece yağmış kar
Camdan artık kim bakar?
Yolda onların izi
Güldürür hepimizi
Avuçlarda ekmek var
Hiç aç kalmasın kuşlar.
- Aferin, Bora. Bak, seni dikkatle dinledim.
İnci’nin aklına, iki yıl önce yaşadıkları geldi. Yine böyle bir kış günüydü. Yalnız, hava çok soğuk olduğu için dışarıda oynayan çocuk yoktu. Ekmek almıştı, eve gidiyordu. Beyaz karın üzerinde, bir ağacın altında kuş gördü. Korkutmadan yanından geçti. Birkaç adım atınca başını çevirip baktı. Kuş uçmamıştı... Geri döndü, onu eline aldı. Kuş, kanatlarını kıpırdatmadı. Gözlerinde sadece korku vardı. Onu eve götürmüştü. Belki de hastaydı. İlk başta ne su içti ne de bir şey yedi. Belli ki çok üşümüştü. Ancak dört saat geçince kendine gelmeye başladı. İki gün daha odalarında kaldı. Canının sıkıldığını anladılar; kuşu serbest bıraktılar.
Gene kar topu atmaya başlayacaklardı. Ama, Bora birden durdu:
- Ablacığım, yaparız demiştin.
- Ne demek istiyorsun, Bora?
- Sabah konuşmuştuk ya...
- Ayak izlerine bakacaktık.
- Ama onu yaptık.
- Evet, başka, kara yazı yazacaktık.
- Yazılarımız hâlâ orada duruyor.
- Ee, o zaman...
- Kardan Adam nerede?
Doğru ya. İnci unutmuştu. Oysa kocaman kocaman kar topları yapıp üst üste koymayı çok seviyordu. Hemen başladılar. Kar yeterince yumuşak değildi. Bu yüzden biraz zorlandılar. Yorulmuş olsalar da, kenara çekilip baktıklarında, artık orada bir Kardan Adam vardı. Beresi: lâcivert. Kaşkolu: kırmızı. Burnu , gözleri eksik değildi. Onlara, anlamlı anlamlı bakıyor gibiydi. Gülümsemesi sımsıcaktı.
- Bora’cığım nasıl? Beğendin mi?
- Abla, onu kim görse anında beğenir. Ama bir şeyi eksik.
- Sanmıyorum.
- Peki, cebi nerede?
- Cebi mi? İlk defa duyuyorum. Onun cebi olmaz.
- Olur, abla, olur. Biz yapalım!
İnci, kardeşini kırmak istemiyordu. Şimdiye kadar ne güzel eğlenmişlerdi. Belki biraz sonra içeri gireceklerdi. Pencereden bakınca Kardan Adam’ı göreceklerdi.
Bora, elinde bir poşetle öylece duruyordu. Onu cebinden çıkarmıştı. Poşetin içinde şekiller vardı. Renkli kâğıtlardan kesilen üçgen, kare, daire. Ablası kesmişti. Bora onları çok beğenmiş; hatta dışarı çıkarken üç değişik şekli poşetle birlikte yanına almıştı. Onları ne yapacağını düşünmemişti. Ama şimdi biliyordu...
İnci, denemeye karar verdi. Kardeşine dedi:
- Lütfen, arkanı döner misin?
Yapmak istediği kolay değildi. Uğraştı durdu. Kardan Adam’ın şimdi cebi de vardı.
- Tamam. Nasıl görünüyor?
Bora döndü. Pırıl pırıl gözlerle konuşmaya başladı:
- Teşekkür ederim. Çok güzel olmuş. Kardan Adam’a bir mektup yazarsam cebine bırakırım. Beraber oynadığımız oyunları anlatırım. Şimdi ise oraya sadece bunu koyacağım.
Elini uzattı. Usulca, kardan cebi düşürmeden, poşeti yerleştirdi. Yaptığından hoşnuttu. Ama eldivenlerini çıkarıp poşeti tekrar eline aldı. Renkli şekilleri tek tek Kardan Adam’a gösterdi. Beğeneceğini biliyordu. Onları hiç kırıştırmamıştı. Poşeti bir daha özenle cebe koydu; artık eve gitme zamanıydı...
Bayse Hatipoğlu
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.