- 1138 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FATMA'NIN DERSİ
FATMA’NIN DERSİ
Fatma okula gidip geliyordu. Annesi onun okula gitmesinden dolayı büyük gurur duyuyordu. “Kızım okuyup, doktor olacak!” diye konu komşuya her fırsatta söylerdi. Fatma’da annesini mahcup etmek istemiyordu. Bunun için düzenli olmasa da derslerine çalışmaya çalışıyordu. Çalışmaya çalışıyordu deyince belki anlamadık diyebilirsiniz. Kendisine has söylenen bu sözün açıklamasını Fatma arkadaşı Monika’ya dilinin döndüğü kadar şöyle izah etmişti:
“Monika, ben de senin gibi başarılı olmak istiyorum ama bunu bir türlü başaramıyorum. Acaba neden?” Monika biraz düşündü. Vereceği cevap belki en iyi arkadaşını incitebilirdi. Daha sonra;
“Fatma sen ailenden iki gün izin alabilir misin?” diye sordu.
Fatma, bu sorunun karşısında şaşırdı ve sadece;
“Neden?” diye hayretle Monika’ya baktı. Monika durumun daha iyi anlaşılması için tane tane konuşarak;
“Fatma bu hafta sonu Cuma günü öğleden sonrası bize gelip, Pazar gününe kadar kalabilir misin? İstersen annenlere bir sor” dedi. Aslında Monika’yı Fatma’nın annesi ve babası da iyi tanıyordu. Hatta onlarla birlikte Rhein Nehrinin kıyısında mangal yakarak piknik yapmışlardı. Bu samimiyetten dolayı Fatma’nın Monikalarda kalabilme izinini koparması pek zor sayılmazdı. Fatma’yı düşünceli gören Monika, onu rahatlatmak için;
“Fatma, sana nasıl derse çalıştığımı göstermek istiyorum. Aslında sana şimdi bu ders çalışma yöntemimi anlşatabilirim; ama eve varmadan unutursun. Mutlaka görmen lazım. Sanırım bu sana çok yararlı olabilir” dedi. Bu sözler Fatma’nın da aklına yattı. Rahatlamıştı. Eve geldiğinde küçük kardeşi ile oyun oynadı. Annesi komşu kadınlarla birlikte Nazife teyzelerde altın günündeydi. Bu gün için bir haftadır hazırlanmıştı. Gelecek altın günü Fatmagilde olacaktı. Annesi akıllı kadındı. Kendi altın gününde daha iyi ikramda bulunmak için gittiği evlerde neler yapılıyor diye dikkatle bakıyordu. Bir de yapılan yiyeceklerin nasıl yapıldığının tariflerini bir küçük not defterine yazıyordu.
Akşam yemeğinden sonra babası kahvesini içerken annesi de televizyondaki sürekli izlediği diziyi seyrediyordu. Tam dizinin heyecanlı yerinde reklamlar başladı. Babası uzaktan kumandayı aldı, televizyon kanallarında dolaşmak üzere tuşlara basarken Fatma;
“Babacığım, anneciğim size birşeyler söylemek istiyorum” dedi. Onlarda bu hüzünlü ses tonunu işitince acaba bir şey mi oldu der gibi onun yüzüne baktılar. Annesi sırasını beklemeden;
“Ne oldu kız?” diye sordu. O da;
“Hayır bir şey olmadı” dedi. Ardından da “Monika, bu hafta sonu beni evlerine davet etti.” Der demez babası oturduğu yerde şöyle bir kendisini düzeltti. Bu tarzından nasıl bir şey söyleyeceği hemen söylemeden belli olmuştu. Annesi ise izlediği dizinin tesirinden çıktı ve kaşlarını çatarak;
“Niçin onlara gideceksin. Yine pijama partisi veya doğum günü kutlamasımı var? Diye yüksek perdeden sordu.
Fatma ne diyeceğini şaşırmıştı. Babası;
“Kız kısmını öyle Alman ailesine gönderemem! Heriflerin ne yediği, içtiği belli değil!” deyip bu konuya noktayı koydu.
“Ama biz ders” dedi ama cümlesinin sonunu getiremedi. Annesi;
“Monika bize gelsin!” diye çıkıştı. Fatma bütün cesaretini toplayarak;
“Almanca ingilizce ve matematik derslerim zayıf. Nasıl derse çalışacağımı gösterecek” der demez annesi ve babası yelkenleri indirdi.
Babası boş boş televizyona baktı. Annesini yüzünü “Olmaz!” der gibi astı. Fakat, işin içinde dersler vardı. Aradan bir kaç dakika geçti. Evin içine ölüm sessizliği çöktü. Bu sessizliği babasının kısa bir cümlesi bozdu.
“Derse çalışmayı anladık ama bir de bu işin nasıl derse çalışma noktası da ne oluyor?” dedi. Fatma, işi biraz şakaya vurarak;
“Ben de bilmiyorum. Bilsem derslerim böyle zayıf mı olur. Kızcağız işte bu derse çalışmayı öğretecek” dedi. Babası annesine dönerek;
“Sen ne dersin hanım?” dedi. O da;
“Monikaları tanıyoruz. İyi insanlar. Hele bir gidip şu derse çalışmayı bir öğrensin bakalım” der demez babası da “Olur” deyip kafasını sallayarak tasdik etti. Mesele menfaata dayandığı için çözüm bulunmuştu. Yoksa bu zayıf dersler için öğretmen tutmaları dünya para ederdi. Kendileride bu konularda fazla bir şey bilmiyorlardı.
Fatma sevinçliydi. Hemen telefona sarıldı ve Monika’ya haber verdi. Bu izin meselesine Monika’da çok sevindi. Fatma “Cuma gününe iki gün var” diyerek odasına içi rahatlamış bir biçimde geçti.
.....
Hikayenin bundan sonraki bölümü nasıl olabilir? Aşağıda verilen anahtar sözcüklerden yararlanarak yazmaya çalışınız.
Ders, ders çalışma tarzı, tiyatro, haftalık aile içinde plan, aile içi görev taksimi, birlikte yüzmeye gitme, masa, belgesel izleme, şehir kütüphanesi, resim sergisine, 9.cu Senfoni. Girit adası, kareli defter, birlikte cacık yapmak, şiir akşamı, eski madeni paralar, kaktüs, deniz kapukları, Pazar günü gezisi, çakıl taşları, fotoğraf makinası, haberler, saydam (slayt) gösterisi, sandalye, pano, kahvaltı, sohbet, nükleer santraller, sıcak yemek, telefon, konulu tartışma, e-mail göndermek.
Ailenin gerek evde gerekse kurumda çocuğun eğitici rolünü üstlenmesi gerekir. En önemlisi de sağlıklı ve doğru bir eğitime yardımcı olmak için ilgilenmek lazım ama ilgilenmek için önce bilgilenmek şarttır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.