İKLİMLER VE İNSANLAR
İklimin,hava durumlarının,coğrafyanın,insanlar üzerindeki etkileri yüzyıllardır insanların dikkatlerini celbetmiş ve bu konu hep araştırma konularından birisi olmuştur.
İklimlerin insan yaşamlarına etki emesine dair ünlü Fransız düşünür Montaigne (Montayn)’ın "Denemeler" isimli eserini okurken bu konuda bir deneme okuduğumu anımsıyorum.
Gerçekten de soğuk bölgelerde yaşayan insanların tenlerinin beyaz ve karakterlerinin de ciddi olduğunu gözlemleyebiliyoruz.Aynı şekilde ılıman ve sıcak iklimlerde yaşayan insanların ise kanlarının kaynadıklarını,neşeli ve işveli olduklarını gözlemleyebiliyoruz.Ormanlık alanda yaşayan insanların,sahillerde yaşayanlara oranla daha farklı bir yaşam ve düşünce tarzına sahip olduklarını görüyoruz.
Sanki güneş alan insanla fazla güneş alamayan insanların dahi yaşamsal farklılarının olduğunu görüyoruz.İlginçtir.
Havaların kesif yağmur bulutlarıyla dolu olduğu,şimşeklerin çaktığı,etrafın iyice kararmaya başladığı bir saattekaç şaire ilham gelmiştir merak etmişimdir hep.Gündüz vakti havaların aniden kararmasıyla sanki içlerimiz de kararır.Duygularımız da körelir.Konuşmalarımız bir edebi lisandan öteye gündelik konuşmalar içinde boğulur gider.Kurtaramayız güzelliğe dair cümlelerimizi bu kararmış bir ortamda.Hayallerimiz bile bu karanlık bulutları delip te aydınlıklara vasıl olamaz bir türlü.
Kışın kasveti bizi duygu dümuruna uğratır çoğu zaman.Puslu kurt havalarının yaşandığı bir ortamda bir dolunay güzelliğini anımsayıp sevgiliye şiirler,nesirler yazamayız çoğu zaman.
Özleriz baharı.Yemyeşil bir doğa,kuş cıvıltıları,çiçekler,kelebekler,aydınlık bir hava ve bahar yorgunluklarını özleriz o demlerde.Ama her şeyin bir zamanı vardır elbet.Gebelik olmadan doğum da olmaz.Toprak bahara gebe olmalı ki,doğum sancısı çekilmeli ki doğum sonrası o güzel duygular yaşanabilsin.İşte kışın yaşadığımız bu kasvetli havaları çekilen bir sancının emaresi gibi görebilirsek baharı da beklemek hakkımız, hak olur o zaman.
Bulutlu havalarda insanlar evlerinden dahi çıkmak istemezler mecbur kalmadıkça. Eve hapsolmak isterler gönüllü olarak.Dünyalarını kendilerine zindan ederler bir bakıma.Ama anahtarı ellerindedir bu zindanın,istedikleri zaman kendilerini dışarı atabilirler.Hele de günümüz insanın kendini eve hapsetmesini bir adım daha öteye götürecek olursak ;eve hapis olmak yetmiyormuş gibi bir de televizyonlu ya da bilgisayarlı bir odaya hapsolmaları daha da ilginçtir.Yani kendilerini Televizyona ya da bilgisayara hapseder insanlar.O sanal alemler içinde zaman öğütüp dururlar.Kendini kitaplarya da faydalı şeylerin dünyasına hapsedenlere bir sözüm yoktur.
Uzun kış iklimlerinde gündüzün tasası yetmezmiş gibi geceleyin yıldızları ve ayı da görememek ayrı bir sıkıntı yaşatır insanlarda.Gündüzler gecelere karışır, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi.Kışın bulutlu havalarda biraz daha agresif olur insanlar.Bir de evlere hapsolmanın verdiği gizli mahkumlukla ufak şeyler tartışılıp büyütülür hale getirilir. Dertlerde büyütülmüş olur haliyle.
Karların erimesiyle birlikte,cemrelerin düşmeye başlaması ile bahar yağmurları başlar.Çakal yağmurları da dediğimiz güneşli havlarda yağan o tatlı bahar yağmurları bizlerle eğlenir sanki.Bakın güneş var iken de yağmurlar yağabilirmiş der gibi.Kırk ikindi yağmurları bize kasvet değil,huzur aşılamaya başlar o zaman.İninden çıkar hayvanlar,evlerinden çıkar insanlar piknik alanlarına eğlenmeye koşar.Sanki kıştan intikam alınmak istenir.İnsanların yüzü gülmeye eve hapsolma azalmaya başlar.Neşe dolur insanlar.Güneşin yüzünü gösterdiği,rüzgarların kara bulutları taaa uzaklara kovaladığı anlar gelir.Kuzular meleşir,ekinler başak verir,uğur böcekleri uğurlar getirir insanlara.Şairlere ;bir çiçeğin bir arıya hoş geldin demesi gibi hoşgeldin der ilham perileri.Güneşin tatlı tebessümü efkarları dağıtır,kasvetleri dağıtır.Sancı bitmiş,çiçekler,böcekler,kelebekler doğmuştur artık.Şimdi keyfini sürme zamanıdır.Ne mutlu bu sancılardan ve doğumlardan ders alanlara.
Sağlıcakla kalınız efendim. (Talipname’den)
Talip KAZGI
15 ŞUBAT 2012
ÇARŞAMBA