- 705 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ ?
PEKİ BİZ KİME GÜVENECEĞİZ !..
Dr. Sadık Özen
Birinci Bölüm
Son günlerde ülkemizde öyle şeyler yaşanmaya başladı ki, bunlar karşısında ne düşüneceğimizi ve nasıl yorum yapabileceğimizi bilemez hale geldik.
Şaşkınlığa uğrayan, kuşkuya kapılan ve rahatsızlık duyan sadece bizler değiliz. Sayın Cumhurbaşkanı bile yaptıkları konuşmada "Yaşananlar talihsiz ve üzüntü vericidir" değerlendirmesini yaptılar.
Sayın Başbakan henüz konuyla ilgili bir açıklama gereği duymadılar.
Muhalefet kanadından ise son derecede olumsuz eleştiriler yapılıyor.
İktidar partisi mensupları arasında birbirini tutmayan görüşler ileri sürülüyor ve değerlendirmeler yapılıyor.
Yandaş basın konuyu alışık olduğu üslupla ele alarak, TSK’ni ve bağımsız yargıyı bir kere daha suçlama ve yere vurma fırsatı yakalamış olduğunu kanıtlıyor. Bu konuda akıl almaz derecede olumsuz ve kışkırtıcı yorumlar yapılıyor. Bu durum, bu yeni senaryoda da elleriniz olduğunu akıllara getirmekte.
Sade vatandaş ise neler olduğunu tam olarak kavrayamamış olmanın şaşkınlığı içinde bulunuyor. Uyuyanlar uykularına devam ederlerken, bir avuç vatansever bütün çabasıyla , yaşanan olumsuzluklar hakkında düşüncelerini açıklamaya çalışarak ülkesine ve milletine karşı görevlerini yerine getirebilmek için çırpınıyor.
Gerçekten Ülkemiz ve Devletimiz, yaşanan son olaylarla, son derecede vahim bir durumla karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın tespitleri doğrudur. Türk toplumu; devleti ve milletiyle "Talihsiz ve üzüntü verici" bir durumla karşı karşıya gelmiştir.
Bu durumun; son yapılan Anayasa ve Yasa değişiklikleriyle ilgili olması nedeniyle, TBMM’de çoğunluğu elinde bulunduran iktidar partisi tarafından alelacele bir yasa teklifi hazırlanarak TBMM’ne sunulmaktadır.
Soruna çözüm için; "Özel Yetkili Savcı ve Mahkemeler" ve "MİT" ile ilgili olarak yapılacak yasal değişiklikler yapılmasının kaçınılmaz hale geldiği anlaşılıyor. Ancak bu tür uygulamaların, daha önce örnekleri görüldüğü üzere "Kişilere özel" amaçlı olmaları endişesi uyanmaktadır ki, bu görüşler, yanlış bir düşüncenin ürünü olsalar bile, yine de büyük bir olumsuzluk vardır ve hatta Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimleriyle bu bir "Talihsizlik"tir.
Bir süre önce yapılmış olan; özellikle TSK, Yargı, Terörle Mücadele, Güvenlik ve Emniyet ile ilgili yasalardaki değişikliklerin, bir süre sonra, yeni "Talihsiz ve üzüntü verici" durumlara vesile olmayacağını kim garanti edilebilir ki !..
Bu durum karşısında; alınacak önlemlerinn ve çıkarılacak yeni yasa veya yasalarda yapılacak değişikliklerin, görülmekte olan "Ergenekon", "Balyoz" gibi davaları ve de benzerlerini kapsamları içine almaları gerekmez mi? Bu yapılmadığında bir gün sıranın, bugünkü değişikliği yapanlara da gelebilmesi olasıdır. Çünkü bu olayla, bir yerde, "Susma, sıra sana da gelecek" söyleminin doğruluğu kanıtlanmış oldu.
Şimdi yazımızın en başına dönelim ve ülkemizin şu anda içinde bulunduğu durumu kısaca özetledikten sonra yazı başlığındaki sorumuzu yineleyelim.
Ülkesinin halkına yanı ulusuna güven vermek devletin görevidir. Devlet bu görevine kendisine bağlı anayasal kurumları ile sağlar. Bu kurumlar arasında fikir ve yapılacak eylemler açısından; anlaşma, uyuşma, elbirliği, işbirliği ve kendi aralarında güvenirlik olması zorunludur. Bu, son derecede önemli olup, bu dengelerin korunmasında, tutarlılık ve sürekliliği gereklilik. İlkelerden küçük bir sapma, bir anda bütün dengeleri altüst eder, halkı huzursuz kılar ve gelecekten kuşku duyulmasına yol açar.
Şu anda ülkemizde işte böyle bir durumla karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. Bu durumun hızla ortadan kaldırılması gerekiyor. Aksi halde huzursuzluklar daha da artacaktır. (Devamı ikinci bölümde)
Saygılarımla...
11 Şubat 2012
www.fikirplatformu.net www.sadikozen.com www.antalyabugun.com www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
sayın hocam takip ettiğim yazılarınızdaki tüm fikirlerinize yürekten katılıyorum...ne yazıkki rüzgar ekilip fırtına biçiliyor...saygılar