- 851 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir ve Sevgi
Şiir ve Sevgi
Bir sevgi ırmağıdır şiir; duyguların yıkandığı arındığı…Yüreklerde yoğunlaşan duyguların billurlaşarak gözyaşlarına dönüştüğü…ve damla damla akarken etrafında parıltılar saçan eşsiz bir güzellik anaforu…
Şiir, insanı sıradan insanlardan ayıran bir üstünlüktür; hissetme yetisi kazandıran bir ayrıcalıktır...
Ellerim üşürdü,
Donardı teninin yokluğunda değince tenim,
Seni düşünürdüm…
Diyebilmek ; bu dizeleri anlayabilmek, hissedebilmektir. Bir şiir dinlemek, hissetmek, yaşamak, iç benimizi harekete geçirerek semalara yükseltmektir ruhumuzu…
Sende ıssız adaların sukutu var
Ben yanar dağlardan savruluyorum
Sende sükun bende vehim
Yapma!
Dayanamıyorum…
Serzenişlerine;
Sessizliğimde gizli okyanusların coşkusu
Yanardağların ateşi
Gözlerinde gizli bir sevdanın büyüsü
Damla damla akıyor yüreğime
Bakma!
Dayanamıyorum
Nasıl karşı koyabilirim
Lav püskürten yanardağa
Bakma!
Yanıyorum..
Cevabıdır.
Şiir girince bir gönle ,ak pak olur gönül;bir gül bahçesine döner .. “Bir ruh o bahçede bir defa yaşarsa“ o,uhrevi aleme bir kez dalarsa, daha bir insanlaşır insan; kin, nefret gibi habis duygulardan arınır ve insan olmanın zevkini tadar.
’’Sevgi,sevi..’ bu dünyayı sevme ;maddi aleme duyulan sevgi görünmez bir merdivenle adeta semaya taşır bir anda bizi ilahi kanatlar,bu seviyi kutsayarak ebedi bir aşka dönüştürür… Ve seyreyleriz alemi,sema eyleriz Mevlana’ca huşu içinde .. Yunusça.. daha insanca…
Şiir,sınır tanımaz! Şiirde insanların koyduğu zoraki sınırlar kalkar ; mahpushaneler ‘’Yusufiye’’olur , zindanlar nura gark olur ve yine yaşanır insanca, huşu içinde…
İçilen bir bardak çayda zaman eritilir bazen .. bileklerdeki, yüreklerdeki paslar çözülür . yine sevgiye açılır kapılar. Her şey sevgiyle başlar, güneş sevgiyle doğar şiirlere, kuşlar sevgiyle öter. Sevginin en kısa yolu şiirdir !
Şair sevgiyle alevi üşütür, titretir;
‘’ Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılamıyor Mihriban ‘’
Bu yazımızda sevgili şairlerimizin gül bahçelerinden derlediğimiz güldesteler sunacağız sizlere.Umarız gül kokuları gelir gönlünüze; serinletir,ferahlatır..gül şerbeti olur damaklarda; tadı damağınızda kalır.
Sevginin olduğu yerde mutlaka bir sevgili vardır : Canan !
Can ile Canan’ı anlatır şiir çoğu zaman:
“Bir hadise var can ile canan arasında
Kaldım yine iki ateş-i hicran arasında.“
Derken, şair, sevginin yakıcı ateşini hisseder gönlünde, anlayana hissettirir, ama yine de mutludur .
Ya olmasaydı?
‘’Ya Rab belayı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belayı aşktan etme cüda beni’’
En büyük çare, derman, çaresizlikte aranır bazen; girift bir bilmecedir aşk, dert ile dermanın yoldaş olduğu.
“Vehm ile söyler gönül pehkanın sözün ‘’
…
Şair aşk ile yanıp tutuşmakta, susuzluğunu gidermek arzusundadır. -ne hayal zenginliği ne ince düşünce örgüsü- peykanın ucundan , “temren“den himmet umar susuzluğunu gidermek için. Sonu ölümdür bunun; bunu bilir,ama belki de son arzudur bir damla su.. yahut“yar“in bir bakışına mazhar olmak…
Her ne kadar:
“ Süzme çeşmin gelmesin müjgan müjgan üstüne
Vurma zahm-ı sineme peykan peykan üstüne“
dese de…
En büyük acı ayrılık acısıdır sevgide; hasrettir gurbettir…
Ne güzel anlatır Fuzuli şu beyitlerle yalnızlığı, ayrılığı gurbeti..
“Ne yanar kimse bana ateş-idilden özge
Ne açar kimse bad-ı sabadan gayrı“
Yalnızlığa bakın ki sabah rüzgarından başka kapısını açan kimse yoktur şairin.
Sevgi; sevgiliyi özlemektir ; ümitsizce de olsa o’nu beklemektir geceler boyu…
Necip Fazıl’ın dizelerinde şöyle dile gelir bu bekleyiş:
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar “
Sevgi ümittir, bekleyiştir, arzudur kimi zaman…
…
“Kanmaz en uzun buseye öptükçe susuzdur
Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur ..“
…
Diyen Yahya Kemal “vuslat“ şiirinde bu arzuları pervasızca dile getirir.
“Bir uykuyu canan la beraber uyuyanlar
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar..
Boynunda onun kolları koynunda o varsa …
…
Bazıları, bu baharı, bu vuslatı hiç yaşamamıştır ve şöyle dile gelir bu yoksunluk;
“ Güz günleri gibiyim
Hiç bahar yaşamadım
Ya sevmeyi bilmedim
Ya sevince geç kaldım..’’
…
“MELAL” sihirli bir kelime; sebepsiz, çaresiz bir ‘iç sıkıntısı’ …
Baharı yaşayamamış olanların psikolojik durumu.. Ya da sevgiliden uzak kalmanın verdiği hüzün..
Şair “Melali anlamayan nesle aşina değiliz.” derken, sevgiyi tatmamış insanlara duyduğu acıma hissini -belki de- kızgınlığını dile getirir. Çünkü sevgiyi yaşamak, aşkı yaşamak insani duyguların temelidir.
Can Canan…
Şair gönlü o denli cömerttir ki söz konusu ‘’Canan’’ olunca.. Adeta kainatı ayakları altına serer sevgilinin.’’O’’ nun emrine girer canlı cansız bütün mahlukat..
‘’Senin ak alnından gök gözlerinden
Önce dallar sonra yapraklar öpsün
Eğilsin yıldızlar tutsun elinden
Gecelerden sonra şafaklar öpsün’’
Aynı zamanda kıskanılır sevgili ‘canan’ herkesten, her şeyden..
‘’Kıskançlık çakılı kazıktır serde
Bölünsün bu ruya en tatlı yerde
Seni canlı kullar öpmesinler de
Kefenler sarılsın topraklar öpsün!’’
diyecek kadar.
Bazen bayrak olur şiir en kutsal değerlerde bütünleşir insanıyla..
‘’Bayrak, ayyıldızın inmesi yere
Bayrak, yükselmesi yerin göklere’’ ...
Mavi göklerin süsü,ilahi ortamdan yere iner ve yine kutsallarımız arasında yerini alır;
Kız kardeşimiz için gelinlik, Aziz şehitlerimizin ukbaya yolculukta en yakın dostu olur.
Ağıt olur şiirler şehitlerin ardınca..
‘’Hele feleğin işine Gelin topladı gaşığı
Hışımlar endi başıma Kim yakacak bu ışığı
Çift getmiş de tek geliyor Sallamadın aslan oğlum
Gelin gurbanım eşine Yanı gınalı beşiği ‘’
Sonuç olarak ‘’Nerde bir şiir ile karşılaşırsanız, biliniz ki,o şiirin arkasında bir insan, bir gönül, bir millet ve büyük bir kültür vardır.’’
Şiir bu uzak gönüller arasında kurulan köprülerdir. Bakmayı, görmeyi bilenler; his yetisi olanlar ancak bu büyülü iklimden nasibine düşeni alır.
Şiir Türk milletinin yaşayan hafızasıdır: Sevinçlerini, acılarını coşkularını hep şiirlere yansıtır.
Nesirlerinde dahi bu şiir havası, bir büyük şairin söyleyişi göze çarpar;
‘’Ey Türk Milleti Eşidin: Üstte mavi gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe senin
ilini ve töreni kim bozabilir’’
Aradan geçen yüzyıllara inat, aynı ses tonuyla şu söylevi duyar Türk Gençleri:
‘’Ey Türk Gençliği!
…
TÜRKÜN SESİ KISILMASIN!!
Hoşça kalın ,şiirlerle yaşayın, şiirleri yaşatın ki uzun ömürlü olasınız.. saygılarımla.
YORUMLAR
Neden buralarda dolaştığımızı, neden bu kadar çok mesai harcadığımızı soranlara cevap niyetine okumak üzere kopyaladım yazınızı müsadenizle azizim, çok çok beğendim.. "Gölgelice kaba ağacın kesilmesin, coşkun akan görklü suyun kesilmesin".. Kalemin dert görmesin hiç...Konuşmuş Karacaoğlan yüreğin yine tebrikler Avşar Beyi...Selamlar...