dilencinin sustuğu yer
Dilencinin sustuğu yer
İkisi de unutmuştu. iş merkezlerinin, plazaların arasından geçip gecekondu mahallesine uzanan bir yoldan yürümeye başladılar. şehrin uyumsuz aydınlığı iki genç insanın ayaklarına seriliverdi. İstanbul’u seviyorlardı. ikisinin de hikayelerinin birbirlerine karıştığı şehirdi. Ve gökdelenler, yüksek binalar genç adamın ve genç kızın büyüdüğü şehrin süsleriydi. sade koyu giysili genç adam halkın yoksul safına benziyor ve tetikde duran sınıflaştırılmış şehirde olgunlaşıyordu. adeta görünmez bir ihtilal yardımıyla yaşıyordu.
İkisinin de gecekondu mahallelerine yürüyüşü sırasında genç kız, genç adamın arkasından seslendi, şaşırdı ve İstanbul’u tanıyamadı. Çünkü İstanbul’a benzemiyordu.
Genç adam sabırsızlandı ve kolunu genç kızın omzuna uzattı. sanki görünmez bir senaryo ile şehir değiştirilmişti...
Genç kız ürktü. bakışları telaşlı, bir şeyler ararcasına süzdü şehri. Maslak’daki yaya üst geçitine çıktılar. yorgun düşüp merdivenlere oturdular. bir şehri kırmadan dikkatlice izliyorlardı. genç kız sessizce bir şeyler söylüyordu;
’’Bize hak ettiğimiz değeri veriyor mu bu şehir? ey bizi soyut anlamda el üstünde tutanlar. ikimizde yoksul aile çocuklarıyız. üniversite okuyup bitirmemizin hediyesi bu mu? 1200 lira mı? bu ise en yüksek ücret. bana istanbul’u tanımamda yardım et... ’’
Genç adam bir sigara yaktı;
’’bir zamanlar, olmadı. bir zamanlar, diye başlayan hikayesi yoktur istanbul’un. istanbul için taşı toprağı altın dediler... İnsanın insanı kırmasının şehriydi aslında. şimdi elimizde diploma var. birer iş buluruz evet, tüm gün çalışırız da... aldığımız maaşın ücreti kadar kol saati takan insanlar var bu şehirde. hani derler ya; ’karın tokluğuna çalışıyoruz.’ aynen öyle... karın tokluğuna çalışırız.
şu trafik ışıklarında arabaların camlarını silen çocukları görüyor musun? o çocuklara ceplerinden birkaç kuruşu düşünerek veren insanlar, en kaliteli mağazalarda kaliteli ürünlere hiç düşünmeden ödeme yapıyorlar. maiyetlerinde çalıştırdıkları insanları ezmeyi de çok iyi biliyorlar.’’
üst geçitin köşesine oturmuş kırk yaşlarında, saçı sakalı birbirine karışmış olan dilenci, gençleri dinlemişti. istanbul işi bir görüntü. insanlar, betonlar, tüketim ve amaçsızlık.
Genç adam ayağa kalktı. ellerini cebine soktu, sallandı. dilenciyi farketti... ardından da genç kız farketti. o sırada birbirlerine baktılar ve birşeyin farkına vardılar.
amaçsızlık!
dilenci ile diğer insanlar arasında hiçbir fark yoktu;
tek amaçları daha çok para!
Koray Demirkılıç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.