- 1011 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Zorttiri Zaruri
Aslında Zaruri’nin ismi başka tahmin de ettiğiniz gibi, bu bir lakap, bunun öyküsünü Zaruri ilk çıkacak son kitabında açık açık yazmamış, ben kitabı çıkmadan size aktarıyorum sadece.
Zaruri’nin bir derdi varmış, bir derdi varmış ki cinsinden… sormayın!
Osurdukça kötü kokular yayılıyormuş (kendi deyimiyle, yellendikçe), "yenilir, yutulur" lu başlayan atasözü ne ki! Yanın da durulur cinsinden bile değil…
Zaruri bir evin içerisinde osurunca, şehir itfaiyesi hemen harekete geçiyormuş, burada/orada bilinmedik bir gaz bombası atılıyor diye… Tabii her defasında sonuca ulaşamıyorlarmış.
Önce etrafındaki insanlar uzaklaşmış Zaruri’den, tabi önceleri buna anlam verememiş. Sonra arkadaşları ve dostları derken, bir sorun olduğunu anlamış Zaruri.
Zaruri doktora gitmiş; doktora gitmiş ne demek, "doktor civanım, neler istiyor canım" türküsünün doktorundan tutun, "aman doktor, canım cicim doktor, derdime bir çare" şarkısının doktorlarına kadar gitmiş Zaruri. Ama sonuç yok…
İçine kapanır olmuş iyice bizim Zaruri, dost kalmamış ki! konuşsun, paylaşsın derdini açsın. Doktorlar bile, verdikleri randevuyu cep telefonlarının hafızasındaki son tarihe göre veriyormuş.
Yemeden içmeden kesilmiş değil; yememiş, içmemiş Zaruri olur ya belki kokuya çözüm bulurum diye. Nafile. Türk atasözlerini anımsarsak, en son kaptan gemiyi terketmiş kokudan. Buna çok içerlemiş Zaruri bey; hani bir yastıkta kocayacaktık, hani iyi ve kötü günde yanyana olacaktık vb. duygularını kanırta kanırta düşünmüş. Ama giden gitmiş ne gelir elden …
Eşi evden ayrılmadan önce şöyle diyesiymiş: "Kuzey Kore’ye gönderelim seni belki Amerika’nın üzerine salarlar" -Burası bana pek inandırıcı gelmedi de, belirteyim istedim-
Zaruri, herzaman olduğu gibi o gece de eline bir kitap alıp tuvalete gitmiş (kendi deyimiyle ayakyoluna), yalnızlıktan öyle bunalmış, öyle bunalmış cinsinden bir yalnızlık da ki sormayın. Zaten birkaç gündür tuvalete gidemediği gibi tuvalette olmayınca zaten okuyamuyormuş da.
Zorlamış kendini biraz okuyayım diye olmuyor. Evde ne işe yaradığını bilmediği kalemi almış eline, kitabın en alt satırındaki "seni seviyorum"un altına, "seni sevmiyorum" diye yazmış. Yazmaz olsa, yazamas olsa… zooorrrt diye bir ses çıkmış.
Şaşkınlık içerisinde öbür sayfayı açmış, "seni seviyorum" yazmış "seni sevmiyorum" diye biten yazının altına, yine zooorrtt.
Ama koku yok ilginç olanı, sadece kuru gürültü... ne yazsa ses çıkıyor, kendi deyimiyle, ses getiriyor... zorttiri Zaruri.
Zaruri’den bu öyküyü seksensekizinci kez dinlediğimde şöyle diyordu: - Nerden bileyim, okuduklarım yüzünden o kokuların çıktığını, kokusu çıkana kadar şimdi herkes benim gürültümü dinlesin…
YORUMLAR
keşke söyleseydin o kadar kayıp vermeden önce 1 talı kaşığı kekik ile 1 tatlı kaşığı nane kayntıp 1-3 dk. dinlendirip o çayı içeydi ne koku ne gürültü kısaca gaz sorunu olmazdı
ha yazının an fikrine gelince yapacak birşey yok kitaplkar başlkalarının tecrübelerini içeriri yani onlar yolda yürüken düşüp kafalarını gözlerini kırmışlar ve yazmışlarki birileri de okusunda aynı acıları tatamasın hayat böyle birşey *oktan bir yüzü var bir de yaz bahar olan yüzü...