- 1426 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
KAÇIŞ-11
Meltem, önce halka halka doğradığı patatesleri, ardından da avucunun ortasında yuvarlayıp yassılaştırdığı köfteleri tek tek tencerenin dibine yerleştirdi. Üzerine önceden hazırladığı sosu döktükten sonra kapağı usulca kapattı. Daha sonra pirinçleri alüminyum bir tepsiye boşalttı. Taşlarını ayıklarken “Keşke sıkıntılarımı da böyle tek tek atsam ve kurtulsam“ diye aklından geçirdi.
Pirinç taneleri kadar beyaz değildi düşündükleri hatta yıldızsız bir gece kadar karaydı. Geçmiş ve gelecek arasında yaptığı anlık yolculuklar yüzünde; kah fırtınalar estiriyor kah sakin ve durgun bir deniz seyrettiriyordu.
Sabahat’in ölümünü, dayısını ve Erhan’ı düşünüyor sonra zihni kilitlenip kalıyordu. Kendini vicdan mahkemesinde hep sanık olarak duruşmaya çıkarıyordu. Her ne kadar suçsuz olduğunu savunup dursa da bunun adil olmadığını ve kendine fazla tolerans gösterdiğini biliyordu. Pirinçlerin daha yarısını ayıklamışken duruverdi sağ eli; tıpkı bir heykel gibi.
“Sabahat sana ne yaptı? Dövdü mü, sövdü mü, utandırdı mı?“ diye sordu kendine. İçinden gelen ses silik ve ürkek bir şekilde “Hayır“ diye fısıldadı ve o an yine yüreğinin sızım sızım sızladığını hissetti.
Çöküyordu dibe doğru hem de hiçbir yere tutunamadan. Tam o esnada yine yere çakılmadan iç dünyasının avukatı tutmuştu kollarından ve onu savunmaya başlamıştı: “Çocuğu yoksa yok! Hem bu kaderi yaşayan bir tek o muydu? Pek çok kadın kendine anne denmesine hasret! Neden diğerleri gibi kaderine razı olup çocuksuz yaşamadı ki. Birileri için fazlaydım birileri için de eksik ama farkında olmadıkları bir şey vardı : Ben boştum hem de bomboş. Sabahat, bana ait olan bir şeyi korumak isterken öldü. Üstelik karşılıksız sevdi beni. Bunu düşündükçe çıldırıyorum“ diyordu. Kendini bir türlü beraat ettiremiyordu.
Sonra yine devam etti pirinçleri ayıklamaya. Uzun uzun Erhan’ı düşündü. Onu bütün kalbiyle seviyordu hem de ilk gördüğü andan beri. “Erhan’ın duyguları da benim kadar yoğun mudur acaba?“ Sonra dudağını küçük bir çocuk gibi dışa kıvırdı ve gözlerini sağa sola kaydırdı. Yine kalp atışı hızlanmıştı. Bu aşkın ritmik dansı olmalıydı.
Sofrayı kusursuz bir şekilde hazırlamıştı. Son bir kez daha baktı masaya . “Tuzu unutmuşum“ diyerek mutfağa koştu. O sırada kapı çaldı. “Kim o?“ dedi heyecanlı bir şekilde. “Benim Erhan!“
Erhan, Meltem’i hiç bu kadar bakımlı görmemişti. Gerçi makyajdan eser yoktu yüzünde ama saçlarını çok düzgün bir biçimde geriye doğru taramış ve topuz yapmıştı. Derin V yaka, üzerine oturan siyah bir bluz ve altına siyah dar kesim bir etek giyinmişti. Boynuna taktığı tek sıra inci ve kulağındaki küpeyle zarif bir şıklık yaratmıştı kendine. “Hoş geldin canım“ dedi büyülü bir ses tonuyla.
“Harika görünüyorsun Meltem! Böyle karşılanmaya alışkın değilim. Şoktayım şu an!“ dedi ve hızlı bir şekilde içeri girip kapıyı kapatıverdi. . Uzun bir süre öpüştüler. Meltem, kendini geriye doğru çekti ve Erhan’ı elinden tutarak salona götürdü.
Erhan, gördüğü manzara karşısında şaşkına dönmüştü. Nefis bir sofra hazırlamıştı Meltem.
“Bir an önce üstümü çıkarıp geliyorum. Her şey olağanüstü görünüyor. İştahım kabardı resmen“ derken bir yandan da karnını ovuşturuyordu.
On beş dakika sonra ikisi de oturmuşlardı yemeğe. İştahla yenen yemek sonrası Meltem tatlıları getirmek üzere mutfağa gitti. Masaya özenle koydu tatlı tabağını. İşte tam sırasıydı konuşmanın. “Tatlı yiyelim tatlı konuşalım diye boşuna mı demiş atalar“ diye düşündü içinden.
“Şey…Erhan ilişkimizi resmileştirecek miyiz? Biliyorsun ilk beraber olduğum erkek sensin. Herkese göğsümü gere gere Erhan benim kocam demek istiyorum. Yanlış mı düşünüyorum?
Erhan oldukça sakindi. Ağzına attığı baklavayı güzelce çiğnedi ve yuttuktan sonra dudaklarının üzerini yavaşça sildi. Daha sonra gözlerini Meltem’in gözlerine dikti. “Canım harika olmuş yemekler. Eline koluna sağlık“ dedi ve ağırlaşmış bir şekilde kalktı sofradan.
Meltem’in yüreğinde sağa sola uçuşan rengarenk kelebeğin kanadı bir anda kırılıp düşüvermişti yere. Bütün vücudu buz kesmişti. Erhan, ellerini yıkamış, dişlerini fırçalamış tekrar salona gelmişti. Sehpanın üzerindeki kumandaya eğilirken arkasını dönüp “Canım sofrayı kaldırmamışsın. Hala doymadın mı yoksa?“ diye sordu.
Meltem’in bütün sözcükleri, dudaklarının gerisindeki saklı kente gömülüvermişti. Erhan’ın sorduğu soruya cevap vermemesini içine sindiremiyordu bir türlü. Yutkundu bir şey söyleyecekmiş gibi ama cümle kuramadı. Sözcüklerin her biri firar etmiş gibiydi.
Sofrayı topladıktan sonra bulaşıkları yıkadı ve yine her zaman oturduğu koltuğa geçti. Aynı filmin devamı çekiliyor gibiydi. Erhan yine kitabını eline aldı ve “Nerede kalmıştım?“ dedikten sonra gözlerini ayırmadan harflere gömüldü. Yalnız filmin ikinci bölümünde değişiklik vardı. Meltem bu sefer uyumamıştı ve sabit bir şekilde Erhan’a bakıyordu. Fakat Erhan o kadar dalmıştı ki farkında bile değildi.
“Elbet bırakacak kitabını. İşte o zaman yine konuşurum“ diye düşündü Meltem. Fakat daha fazla sabredemedi.
“Erhan ben seninle yattım! Artık senin kadının oldum. Nikah yapmayacak mıyız?“
Erhan kitabını kapatıp karnının üzerine koydu. “Gel şöyle de yanıma otur“ dedi ayağını üçlü kanepenin tepesine kaldırarak. Meltem ayağa kalktı ve Erhan’ın ayak ucuna oturdu. Merakla bekliyordu Erhan’ın ne diyeceğini.
“Bak canım güzel bir ilişkimiz var ve ben bu sihrin bozulmasını istemiyorum. Böyle her şey çok güzel. Mutluyuz işte!“
Meltem, kaşlarını çattı ve “Seninle mutluyum evet ama ilerisi için bir şey düşünmeyecek miyiz? Mesela çocuk gibi?“
Erhan “Gel bakalım“ dedi Meltem’e. Meltem, başını Erhan’ın göğsüne yasladı. Erhan usul usul Meltem’in saçlarını okşarken “Canım böylesi bir dünyaya nasıl çocuk getirmek isteyebilirsin ki! Görmüyorsun düzen ne kadar bozuk! Ayrıca gittikçe yok oluyor dünya ve toplumların umurunda bile değil! Küresel ısınma bir yandan, GDO’lu ürünler diğer yandan bir de Nükleer Santraller falan. Yok yok böyle bir dünyaya çocuk getirip büyütmek mantık dışı! Lütfen canım sağlıklı düşün. Ondan sonra eminim fikrin değişecek ve bana hak vereceksin!“
Meltem, başını hızla çekti Erhan’ın göğsünden ve ayağa kalktı. İyice yukarı doğru çıkan eteğini çekiştirerek düzeltti. Derin bir nefes aldıktan sonra elini belinin üzerine koydu ve “Sen ne diyorsun farkında mısın? Lütfen söylediklerinin şaka olduğu söyle! Lütfen!“
“Hayır ne şakası! Tamamen öz be öz düşüncelerim ve seni de benim gibi düşünmeye davet ediyorum! İkimizin sevgisi bu dünyaya yeter! Bu konuyu lütfen bir kere daha açma olur mu?“
Meltem’in bütün vücudu titriyordu. Ellerini sıktıkça tırnakları etine batıyordu. Sırtından aşağı soğuk sular akıyordu. Bacaklarını hissetmiyordu resmen. Gelecek hakkındaki bütün düşünceleri bir anda balon gibi sönmüştü. Erhan’ın söyledikleri tekrar tekrar beyninde çınlıyordu. “Bunca insan neden evleniyor o zaman? Bir bizim çocuk yapmamamızla mı kurtulacak bu dünya!“ diyordu içinden.
Günler günleri kovalıyordu beraberliklerinde. Erhan çalışıp eve geliyor, yemeklerini atıştırıyorlar, ardından televizyon açılıyor ve Erhan yeni kitaplar okumaya başlıyordu. Meltem o kadar sıkılıyordu ki. Yine sessiz geçen akşamlardan birinde “Erhan senin çalıştığın yerde bana da uygun bir iş yok mu acaba? Ya da başka bir yerde. Evde inanılmaz derecede sıkılıyorum. Hem benim de eve bir katkım olur“ dedi gözlerinin içi parlayarak.
“Zaten ben de bunu düşünüyordum ama Sabahat’in ölümü falan girdi araya. Biraz kafanı dinlemenin iyi olacağını düşünmüştüm. Bizim matbaada eleman ihtiyacı var zaten. Konuşurum patronla“ dedi tebessüm ederek. Meltem’in yüzünde güller açmıştı.
“Gerçekten mi? O kadar mutlu oldum ki anlatamam!“ diyerek Erhan’ın boynuna atıldı.
DEVAM EDECEK
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Korkarım bunun ardından Erhan evli çıkmasın, Meltem'e yazık olur.
Merakla takipteyim, selam ve sevgiler.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Biraz kalp kırıklığı karışacak hikayeye.
Bu çocuk oyalıyor mu kızımızı ne ?? :(
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
saçlarını okşarken “Canım böylesi bir dünyaya nasıl çocuk getirmek isteyebilirsin ki! Görmüyorsun düzen ne kadar bozuk! Ayrıca gittikçe yok oluyor dünya ve toplumların umurunda bile değil! Küresel ısınma bir yandan, GDO’lu ürünler diğer yandan bir de Nükleer Santraller falan. Yok yok böyle bir dünyaya çocuk getirip büyütmek mantık dışı! Lütfen canım sağlıklı düşün. Ondan sonra eminim fikrin değişecek ve bana hak vereceksin!“
ADAM HAKLI GALBA DERKEN GÜLÜMSETTİ BU KISM,,ama toplum un yargıları,,öyle ağırki,,kendisine bakmaz etrafı kolaçan eden mahlukatlar dolu,,evlilik zorda,,, olsa kadının kalkanı,,,daha kuvvetli olur,,,başı,,,erkeklerin çoğu yanaşmasada,,kadının aklı hep zaferdir,,evli kadına özgürlük daha fazladır,,evlidir çünki ancak kocasına hesap verir,,dışarıdakilere laf düşmez,,
Aysel AKSÜMER
Değerli arkadaşım.
Anlayamadığım bir sebepten dolayı favori listemde olan arkadaşlarla ilgili bildirimleri alamıyorum. Askı listesine bakmak gibi bir alışkanlığım da olmadığı için maalesef daha önceki bölümü yayınladığınızı görmemişim. Bu gün hiç bir arkadaşımla ilgili bildiri alamayınca '' Kimse bir şey yazmıyor mu?'' diye askıya baktım. Böylece gördüm 11. Bölümü ve 10. Bölümü de okuyarak yazılarınızı okumaya kaldığım yerden devam ettim.
Oldukça sürükleyici bir şekilde devam ediyor. Kendisini zevkle okuturan bir yazı. Ne yazık ki toplumumuzda sorumsuzluk ve anlayışsızlık, hatta zalimlik bazen cehaletle karışık Mustafa, bazen de okumuş-yazmışlıkla karışık Erhan olarak çıkıyor karşımıza. Ve yine maalesef ezilmişlik de ya Sabahat oluyor, ya da Meltem.
Ellerinize, gönlünüze sağlık.
Selam ve saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
İlgiyle okumaya devam ediyorum hadi hayırlısı diyorum...Son geliyor mu?
Sevgilerimle....
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
inci*
Şimdi bu kız Erhan'ı bırakıp gitse nereye gidecek, kalsa bu durumda yaşamaya daha ne kadar dayanacak? Zor sorular.
Devamını izleyelim bakalım ne olacak?
Elinize sağlık.