- 1305 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEMSİ PAŞA ARABA VAPURUNDA SESİ BÜZÜŞESİCELER
1980 ihtilalinden hemen sonraydı. Demek ki 1981 yılı sömestr tatilindeydik...İstanbul’daydım.
Günlerden bir gün ’Taşlı-Dörtyol-Pazariçi-Yübe yübe-yübe’ diye çığırtkanlık yapan bir minübüs muavinin insanları konserve kutusu içindeki zerzavat gibi istiflediği dört tekerlekli musalla taşına binerek...Burada bir nokta koyalım. Taşlı = Taşlıtarla, Yani bu günkü Gaziosmanpaşa , Yübe ise Eyüp’e anlamına geliyor. Neyse...İşte o musalla taşı ile Yüb’e...Pardon Eyüp’e doğru giderken. Edirnekapı Mezarlığının oralarda ’Güüümmmm’ diye bir sesle birlikte minibüs yan yattı.’ Eyvah bomba attılar ’ sandık önce. Ama baktık değilmiş. Bizim minibüsün iki tekeri birden patlamış. Bu ’Güümm’ lastik patlaması ’Güüüümmm’üymüş. Ölen ya da yaralanan olmadığı gibi minibüsten ayrılan tek Allah’ın kulu da olmadı. Lastikler değiştirildi ve yola devam. Aksiliğe de devam tabii ki.
Berec’te (Ooooof ya şimdi nasıl anlatırsın Berec’i...Hani Berec diye piller vardı ya. İşte o pillerin imal edildiği fabrikanın olduğu yer ve o durağa Berec denir. Bazı minibüsler oradan, bazıları da Rami’den giderdi Eyüp’e. Minübüs muavinleri ’ Berecten, Berecten’ diye bağırır, bazı saflar da ’beleşten beleşten’ anlar ve paraları da yoksa bir ton sopa yerlerdi şoför ve muavinlerden. İşte o Berec ) Evet...Berec’te minibüs birden zınk diye durdu. Orhan Baba’nın ’ Bir teselli ver’i de sustu ki en şaşılacak şey buydu. O günlerde sadece iki şey susturabilirdi Orhan Baba’nın ’ Bir teselli ver’ini. Birincisi kıyametin kopması İkincisi polis veya asker çevirmesi. Bizim duruş sebebimiz elbette ki ikinci şıktı.
Tüm yolcular minibüslerden indirildi. Kimlik kontrolü ve üst baş araması yapılıyor. Elimi ceplerime attıyorum lakin ne kimlik var ne de kimliğimi ispat edebileceğim başka bir belge. ’ Eyvah ki eyvah’. Asker kontrollü polis çevirmesi...Koskoca minibüste tek kimliksiz vatandaş benim.Diğer yolcular minbüse dolduruldu tekrar. Ben hariç tabii ki. O yolcuların ’ Fincanı taştan oyarlar/ Samiye böyle kıyarlar’ bakışları arasında sorgu sual başladı: Amiri memuru tüm polisler fitil gibi. Kibrit çaksan yanacak durumdalar.
-Kimliğin nerede?
-Hık ve de mık.
-Lan sana soruyorum angut. Kimliğin nerede?
-Vallahi de hık. Billahi de mık.
-Oğlum konuşsana kimliğin nerede?
-Amirim Vallahi elbise değiştirdim. Öteki ceketin cebinde kalmış.
-Öteki ceketin nerede?
-Dedim ya amirim evde kalmış.
-Ne iş yaparsın sen?
-Öğretmenim amirim.
-Oğlum sen esrar mı içtin. Morfin mi kullandın? Kimliğin nerede senin?
-Amirim evde kaldı.
-Evin nerede senin?
-Eyüp’te.
-Nerede öğretmensin?
-Manavgat’ta.
-Ulan yalancı zepevenk. Hani Eyüpte oturuyordun? Eyüp’te oturup da her gün taaa Manavgat’a mı gidiyorsun göreve?
-Amirim tatile geldim.
-Hangi katile geldin? Çabuk o katilin adını öt bakalım.
-Amirim katil değil tatil.
-Haa anladım. Hangi okulda görev yapıyorsun?
-Manavgat İmam-Hatip Lisesi’nde.
-Ulan oğlum bak müslüman adammışsın da. Ne diye kimliğini yanında taşımıyorsun?
Ağzımı açtım ama artık tısss diye dir ses çıkıyordu benden. O da önden mi arkadan mı hiç anlayamadım. Tam anlamıyla sesim büzüşmüştü.
İşte o anda bir mucize oldu. Bir bekçi baba yaklaştı yanımıza.
-Amirim ben bunu tanıyorum. Bizim Piyer Loti’de oturuyor. Doğru söylüyor. O bir öğretmendir. Kimseye zararı yoktur garibin.
-Haa öyle mi. İyi o halde. -Haydi si.tir git. Bir daha da kimlisiz dolaşma.
Tövbeler tövbesi bir daha mümkün mü?
Bir kaç gün sonra da kardeşim Naci (Hani bahsetmiştim şu fırlama olan.) Geçiyor böyle bir sorgu sualden. Ama onun suçu kimliksiz dolaşma değil. Çok daha ağır bir cürüm.
Naci o yıllarda bir mermer fabrikasında çalışıyor. İşyeri İstanbul’un Anadolu yakasında.
İşte o günlerde Naci’yi Avrupa yakasına gönderiyor fabrikanın patronu. Çatlayan, delinen mermerlere dolgu malzemesi alınacak. Ama asıl dolgu malzenesi çok pahalı olduğu için plastik hammaddesi ile mermer dondurucu karıştırılıp dolgu işlemi bu şekilde hallediliyor. Yalnız çok önemli bir hususa çok dikket etmek gerekiyor: Bu iki madde bir araya gelince yüsek bir ısı ortaya çıkıyor. Bir de kapalı bir ortamda olursa bu birliktelik patlamaya bile sebep olabiliyor. Ve ne yazık ki Naci’nin bu bilgiden haberi yok.
Gerekli malzemelerden oldukça fazla miktarda alıp bunları bir naylon poşete koyan Naci poşetleri de bir malzeme çantasına koyarak Şemsipaşa Araba Vapuruna biniyor. ’İçindeki malzeme nasılsa kimsenin işine yaramaz ’ düşüncesiyle çantayı oturduğu bankın altına koyarak eline aldığı çay ve simitle güzelim Marmara’nın lacivert sularını seyre dalıyor ki beş dakika sonra büyük bir gümleme oluyor. Gümlemeden Naci de korkuyor doğal olarak.
Panik biraz yatışınca gümlemenin o çantadan kaynaklandığı anlaşılıyor. Naci işlediği suçun ne denli ağır olacağını düşüneceğine çanta içindeki malzemeyi kurtarma telaşına düşünce de yakayı ele veriyor. Her ne kadar malzemeleri birbirinden ayırarak yeni patlamaları önlese de iki inzibatın demirden kıskacından kurtaramıyor kendisini.
Şemsipaşa Araba Vapurunun iskelesi Harem. Yani Sıkı Yönetim Komutanlığına oldukça yakın bir yer. Ve Naci Sıkıyönetim Komutanlığında sorguda. İlk soru:
-Hangi örgüttensin?
-Komutanım ne örgütü. Ben basit bir işçiyim o kadar.
-Bana masal okuma. Hangi örgüt adına yaptın bu eylemi?
-Komutanım Ekmek Kur’an çarpsın ki örgüt mörgüt filan bilmem ben. Ekmeğinin peşide garip bir işçiyim. o kadar.
-Madem işçisin nerede çalışıyorsun?
-........Mermer fabrikasında. İsterseniz sorabilirsiniz. Patron yolladı beni bu malzemeleri almaya. Patlayacağını bilmiyordum.
- Patronun hangi örgütten?
- Örgüt filan yok komutanım. İki gözüm önüme aksın...
-Merak etme o iki gözünü önüne akıtacağın zaten. Hiç yolu yok ötüreceğim seni. O örgütü, seni bu eyleme yollayanları bir bir öteceksin bana..
Şemsi Paşa Pasajında değil, Şemsi Paşa Araba Vapurunda da değil ama Sıkı Yönetim komutanlığında Naci’nin de sesi büzüşüyor.
Komutan dışarı çıkıyor. Bu arada Naci’nin yanına gelen bir astsubay ’ Oğlum ben sana inanıyorum ama bir komutan filan yakının yoksa b.ku yedin ki hem de kürekle ’ deyince Naci’nin kafa çalışmaya başlıyor. Dili çözülüyor tekrar.
-Var komutanım var. Hem de Paşa yakınım var.
-Kim?
-Korgeneral ( Tüm general de olabilir. ) .......... Paşa. ( İsmi yazmıyorum. Kusura bakılmasın )
-Neyin olur?
-Teyzemin Kocası.
-Hımmm. Bak bu iyi.
Az sonra komutan geliyor.
-Tamam söylediklerin doğruymuş. ......Mermer Fabrikasında çalışıyormuşsun ve de patronların seni yollamış o malzemeleri almak için. Lakin araba vapuruna kimyasal madde ile girmek suçtur. Ayrıca her araba vapurunda da uyarı yazıları vardır ’ Kimyasal madde taşımayınız diye’ bunu bile bile ne diye o maddelerle bindin araba vapuruna ha? Birileri mi seni zorladı yoksa ? Haydi anlat bana?
Astsubay atılıyor:
-Komutanım bu genç..........Paşanın yakınıymış. Ben kasıtlı bir hareket yapacağını sanmıyorum.
Biraz önce oldukça sert olan komutan başlıyor gülmeye:
-Merak etme her şeyi biliyorum. Patronu da zaten ............Paşanın kayınbiraderi, bu hıyarın da dayısıymış. Biraz korkutmak istedim bu salağı. Korksun ki unutmasın bir daha kimyasal maddelerin ne kadar tehlikeli olabileceğini.
-Bu durumda komutanım?
-Si.tirsin gitsin.
Naci oradan çıktıktan sonra dünyaya yeniden gelmiş gibi oldu. Çok sevinmişti çooookkkk.....Ama ertesi güne kadar sürdü bu sevinci. Çünkü ertesi gün zamanın Tercüman Gazetesinin ilk sayfasında manşetten bir haber vardı. Fotoğrafı ile birlikte hem de ’Şemsi Paşa Araba Vapuruna Bombalı saldırı ’
YORUMLAR
merhab arkadaşım her yazında hem düşündüreen hemde güldüren yanını çok seviyorum bende biraz rahatsızım 43 yıldır dostum sanıpta her sevincimde her üzüntümde yaktığım sigarayı bıramaya çalışıyorum bu gün beşinci sıgarasız günüm ama içimde biri beni sallıyor arkadaşım:)))))ne bağımlı olmusumda hebrim yokmuş
sami biberoğulları
Selam ve sevgilrimle
siyahgecem
yatak yorgan yatıyordum....çok ağır bir grip geçiriyorum nete girmem iyi oldu....morale ihtiyacım vardı hocam sağolasın saygılar
sami biberoğulları
Allahtan acil şifalar diliyorum senin için. Eğer bu gün saat 24.00 dan sonra birazcık iyileşip de siteye girersen yine oku beni yazacağım yeni hikayeyi. Şıp diye ayağa kalkmazsan da bir daha okuma beni. O kadar garanti yani. Tamamen doğal bir ürünüm var senin için.
Selam ve saygılarımla.
ve yine olay ve inanmasi kolay..kimliksiz dolanmak zordu eskiden memleketde.2o yil önce terki diyar eyledim ve haberim yokdur ,yusuf cüzdanindan kimlikden..ama naci iyi yirtmis bankin üstünde oturuyormus ya o güm yerine uzaya naciyi yollasaydi? bakin isde o zaman dünya gazeteleri neler yazardi..arasdirmaci Türk ucmayi denedi ama gemiyi pesinde götüremedi:)) yüreginize saglik yine yüzümüzü güldürdünüz..selam ve saygilar hocam.
sami biberoğulları
Benim yazım sizi ne kadar güldürdü bilemem ama sizin yorumunuz beni bir hayli güldürdü. Uzayda bir Naci? Düşüncesi bile çok komik. Sağ olun var olun. Teşekkürler.
Selam ve saygılarımla.
Sami Bey, anılarla da olsa ne güzel bir mizah anlatımınız var, tebrik ederim.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Ah öğretmenim ah !..
Acı olaylardan komedi yaratabilmek..
Bunu kaç Türk yazarı yaptı acaba bilginiz var mı ?
Epey zor iştir...
Kaleminize sağlık keyif aldık tatil günü...
Bir de hızlı yazmaktan olsa gerek ufak tefek harf eksiklikleri var.
Onları da bir düzeltirseniz daha iyi olur...
Saygılarımla..
sami biberoğulları
Eh o kadar kusur kadı oğlunda da olsun gariii..
Selam ve saygılar.
Allah razı olsun sizden
güne gülerek başlamalıyım
çok güzeldi okurken kendimi tutamadım bastım kahkahayı eşim niye gülüyorsun diye baktı
yok dedim öyle bir yazı varki gülmeden okunmuyor sağ olun
sıkıntının doruğunda olduğum bu günlerde ilaç gibi yazılarınız
saygılarımlasınız herdaim
sami biberoğulları
Dilerim sıkıntılarınız her ne ise en kısa zamanda hepsi birden yok olur. Yüzünüzde bir nebze olsun tebessüm oluşturabiliyorsam ne mutlu bana.
Selam ve saygılarımla.
AYSE 09
dünyanın derdi sıkıntısı bitermi yinede şükür
iyiki varsınız
:))) gülümsettiniz yine
devam lütfen
hiç değilse anılarla gülümseyebildiğimiz şu günlerde
lütfen devam
saygılar
sami biberoğulları
Bir süre göremedim sizi. İnşallah her şey yolundadır.
Selam ve sevgiler.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
gerçektende paşanın yeğenimiymiş yoksa sallamışmı haberlerde güzel
hocam size komedi yazıları misyonu yüklendi kaçış yok bu tarz yazılar yazacaksınız yine tebessüm ettirdiniz teşekürler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami biberoğulları
Komedi yazmaya gelince: Nereye kadar yazarım bilemiyorum. O da Nasip meselesi.
Selam ve sevgilerimle.