- 1069 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Veysel Çolak’tan “Hayata Resim Altı” (*)
Veysel Çolak’tan “Hayata Resim Altı” (*)
Nesrin İNANKUL
Veysel Çolak’ın şiirleriyle Amacımız Aşk” ‘tan (2010, Hayal Yay.) sonra “Hayata Resim Altı”yla bir sene sonra buluşuyoruz. Kitaptaki şiirler altlarında 2010 ve 2011 tarihlerini taşımakta. Kısaca hepsi buğusu üzerinde tüten yepyeni şiirler. Kitabın adı bana 1985, Rıfat Ilgaz-Cide Edebiyat Ödülü alan Veysel Çolak’ın “Fotoğraf Arkalıkları” kitabını anımsattı. Şair yaşamı bu kez fotoğraf arkalıklarından resim altına taşımış. Tabi ki geçen zaman sürecinde biçim, biçem, içerik, yapı, imge, sözcükler çok değişmiş.
“Hayata Resim Altı” iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm “Bir Çocuk Masalı”, ikinci bölüm kitaba da adını veren “Hayata Resim Altı”. İlk bölüm kızı Bilge Çinel Çolak’a yazdığı “Sokak, Kedi, ve Çocuk” başlıklı, sekiz bölümden oluşan, bir nehir şiirden oluşuyor. Kızına yazılan bu dizeler aslında tüm genç kızlara önemli mesajlar gönderiyor. Yaşamın gerçekleri çok güzel imgelerle ve kapalı olarak şiirleştiriliyor: “Rüzgârla sevişti adam, kadın suyla buluştu / eskitildi bulutlardan bir yatak” (s.5) “Yüzün, açan papatya / Saçların bir akasya yağmuru./ (s.7) “Özeniyorsun bir kırlangıca / rüyanda gülüyorsun / kokluyor seni evin işçi arısı./ … / baban bir kerecik çocuğunun kucağında uyusun. / (s.8)
Şiirin beşinci bölümünde bir sanatçı duyarlılığıyla insanoğlunun dünyada yaptığı çirkinliklerle yaşamanın zorluğu anlatılıyor: “Gelecek ve gerçeksin, işin çok / devrilebilir üstüne bu paslı dünya / kentler zindan karası / sular ölü / … / daha bir korkutucu insandaki canavar.” (s.11)
Kitabın ikinci bölümü on altı şiirden oluşuyor. Bu şiirler de bölümlerden oluşmuş uzun şiirler. Uzun şiirlerde anlam bütünlüğünü korumak oldukça zor olduğu halde şair bunu ustaca başarmış. Hepsinde yine sanatçı duyarlılığını görüyoruz dünyadaki çirkinliklere karşı. Şiirlerin çoğunda özellikle kadınlar yüceltiliyor, kadın üstünlüğü anlatılıyor: “Hamile çocuğunu koklarken / dağların yerini değiştiriyor coğrafyada./ (s.15) “Önce toprağa dönüşüyor eli / sonra kızan demire ve soğutan çeliğe / uyandırıyor bir halkın yumruğunu./ … / bir kadından çıkılacak hayata.” (s.16) Doğurgan olan kadın, yaşamı yüceltmesine rağmen erkeklerin yaptığı hataların, yanlışların günahını da çeken oluyor: “Doğururken yaşamı yücelten kadın / alıp saklamıştı bir parça gökyüzünü/… / (s.27) “Erkeğe değen bıçak, hep kadında kanıyor.” (s.32) “ … / sekste tuzak olağan / kerhaneler çalışkan / vesika karaborsa / …” (s.41) Ancak tüm çirkinlikler yine de kadından süzülerek çare buluyor: “…/ gecenin gündüzü bir de düşlenen kadın / onun teninden çıkılacak hayata. / (s.57)
Sanatla uğraşmak bir dikenin üzerinde durmaktır. Rahat, duyarsız bir insan üretken olamaz. Veysel Çolak çirkinliklerden, haksızlıklardan oldukça rahatsız olan duyarlı biri ki bu kadar üretken olabiliyor. Çarpışarak devam eden hayatın dinamizmini şiirlerine yansıtıyor: “Kurdeşen” (s.41) şiirinde dövülen Afrika’yı, hırsız Amerika’yı, haykıran Asya’yı ezilenin söylemiyle anlatıyor: “… / kadınların her gün yenilenen acısı / dudakları patlatılmış ve dövülen Afrika / Çağdaşımız eroin ve hırsız Amerika / … / yutkunduğu özlem kanatır boğazını / haykıran Asya / … / birilerini uyandırmalı kurduğun saat.” Şiirlerde aşk, sevgi, ayrılık anlatılırken sosyal, ekonomik, politik sorunlara değinmeden edemiyor şair. Bunlar da Karl Marx’ın potasında eritilerek bizlere sunuluyor: “ Öğrenciler yıkılıyor okulların üstüne / evlerde açlığın gürültüsü, aşk ölüleri. / … / Ellerimiz ovalara akıyor, alın terine / fabrikaların büyüyor ağzı. / (s.18) “… / yasalar cıvadan ağır / ölümse aceleci./ (s.21) “… / boyayıp geceyi damlayan kandan / aramızda yolların haydut uzaklığı / …” (s.50) “Aykırı” (s.38) şiirinde günümüzün telekulak dinlemeleri şiirleştirilmiş: “… / ama sevişirken izlenirsiniz Amerika’dan/ … / Telefonlarda bir korku masalı / özgürlük delik deşik / üstümüzde Demokles’in kılıcı / …/ Gene de güvendeyiz bir arkadaş köpekle. / … / Yerin kulağı varsa yaşasın keskin imgeler.” (s.40)
Veysel Çolak’ın şiirlerinde çelişkilerin birliği göze batıyor. Bir başka söylemle Veysel Çolak diyalektik bir şiir yazıyor diyebiliriz: “ … / soğukta terleyen demir, çölde seçilen kum tanesi / …” (s.28) “Kime baksak bir damla su ateşin karşısında / …” (s.31) ““Çelik hevesli. Şimdi odalar daha soğuk / daha yoğun kömürdeki gözyaşı. / Dünyanın zonklayan kalbi durdu / güneş soğudu./ (s.36) “… / yasaların küfüdür tenimizi üşüten çelik.” (s.40) Bu çelişkiler birliği şiiri dinamik tutuyor. Zaten hayat da bir çelişkiler yumağı değil midir? “Geceden Damıtılmış” (s.32) şiirinde Nietzsche ve Dostoyevski’ye atıfta bulunarak devam ediyor çelişkiler: “Nietzsche’nin tanrısı öldü / kül, kandan bir dağa dönüştürüldü / …” (s.33) “Dostoyevski’nin “Beyaz Gece” sindesin / o yazmış bunları kalemini kendine batırıp./ (s.34)
Kitaptaki şiirler bir defa okunup, tüketilecek şiirler olmamasına rağmen, şairin dili her zaman olduğu gibi yine sade, anlaşılır, akıcı. Ancak şair bazı bazı sözcükleri kendine özgü söylemiş. “… / bu soğutabilemez yüzümdeki hançeri / seni düşündükçe tenim kamaşıyor. / (s.37) dizesindeki “soğutabilemez” soğutmaz, soğutamaz olarak söylenebileceği halde şair “soğutabilemez” i tercih etmiş. Ayrıca yukarıdaki alıntılarda gördüğümüz gibi geleneksel söz sanatları yine ustalıkla kullanılmış, ses uyumu gözardı edilmemiş: “Birkaç kelime gerek, bir taşan ağız / söylediklerine verdiğin omuz / …” (s.40) “Sonra öldürücü bir boşluk / biraz şarap, orada korkulu çocuk / …” (s.49)
Veysel Çolak’a bizi yeni şiirleriyle “Hayata Resim Altı” nda buluşturduğu için teşekkür ediyorum.
Nesrin İNANKUL
Temmuz 2011
(*) Hayata Resim Altı / Veysel Çolak / Hayal Yayınları / Birinci Baskı: Nisan 2011 / 64 s.
(Varlık Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi – Kasım 2011- Sayı: 1250)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.