- 651 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KÖY VE KÖYLÜCÜLÜK
Bundan binlerce yıl önce, insanoğlunun en yüksek uygarlık düzeyinin ilk temelidir köy. İnsanlar hep birlikte yaşadığı gerçeğinden yola çıkarsak, ilkel bazı aletlerin yine köylüler tarafından yapıldığına şahit oluruz. Zamanla hayvancılığın ve sulu tarımın ortaya çıkmasıyla toprağa bağlı köylerin yayıldığıda bir grçek. İlk köyler çit , Kerpiç ve kesek’lerle yapılan ve nufusu 50 ile 100 arasında değişirdi....zamanla toprağa bağlı bir sektörün oluşmasıyla Köyler Kasabalara hatta Şehileşmeye dönüşmüşlerdir.
Türkiyede yakın zamanla yola çıkarsak...2.dünya savaşından sonra ...dünyada esen Sosyalist rüzgarı ve Sovyetlerin burun dibimizde oluşu , Milli şef İsmet İnönü ve hükümetini bir korku ve telaş bastığını ve bundan dolayı bir günde danışıklı çok Partili sisteme geçildiğini....arifesindeyse Demokrat Partisi ve kurucusu Adnan Menderesin iktidarlığı görmekteğiz... İktidar sarhoşluğunu üzerinden atmayan Adnan Menderes ve ekibi Emperyalizmle yeni sömürgeçilik adı altında işbirliği konumuna sokulan Türk köylüsü, bu tarihten itibaren bir kabuk değiştiğini de söylesek yeridir..Osmanlı zamanındaki hazineye ait toprakların belli Ağa, Bey ve Aşiret reisleri tarafından gasp edildiği, Köylüler belli bir sınıf katakorisine sokulduğu...bununda başta’ toprak kapitalislerinin’ doğurduğunu görmekteyiz. Küçük ölçekli Köylüler kendilerine kırsalda yaşam alanı bulamamaktan hem batıdaki şehirlere hemde Avrupa’ya bir (sürekli ) göç’ün olduğu diğer ayrı bir gerçek.Bu tarihten itibaran şehirlerin etrafında gece-konduların çığ gibi çoğaldığını hatta orta çağ zamanındaki Avrupalardaki Getolar ve Varoşlar’ın türkiyede’de oluşmaya başladığını söylüyebiliriz....
Toprak Kapitalistleri zamanla tarıma endeksli Fabrikalara da el attıklarını ..Bu fabfikaların (Cırcır Fabrikaları....Mator güçü ile çalışan Un değirmenleri, Zeytin yağı Rafinerleri gibi )Türkiyede toprak reformu yapılmadığı için hatta modern ve sulu tarıma geçilemediğinden kırsaldan şimdiğe kadar gizli bir göçün varlığından bahs etsek yeridir.
Zamanla Lisans,Patent,Taşaron,ve Montaj’la ülkemize doluşan Emperyalizmin ürünlerinin bazı yan üründe diyebileceyimiz kurum ve kuruluşların batıya yığlmasının çelişkisi bu çarpık göçün tetikleyiçisi olmuştur.
Orta küylüler, zamanla nufusun çoğalması ve miras yüzünden toprağın sürekli bölünmesi yaşam alanını dahada kısıtladığından hatta Petrol ve tarım ürünlerinin girdisinin pahalılığından elde edilen ürün geliri...gideri karşılıyamaz durumda oluşu... orta köylünün elindeki avcundakini satarak nakliyacılığa yöneldikleride diğer ayrı bir gerçek.
Burdanda anlaşıldığı gibi ülkemiz her gün bir kabuk değiştirdiğini sürekli göçün zamanla köylücülükten proleterya’ya bir geçişin sağlandığını..1960’lardaki Türkiye Ekonomisiyle şimdiki yapısallaşması arasında farkı göremiyenlerin ve buna göre örgütlenmede değişikliği stretejisine gitmiyenlerin ’ terörizim ’ batağına saplanarak... yenilgiye mahkum olacaklarınıda anti parentez içerisinde söylemeden geçemiyeceğim.Bizim ülkemizde Emperyalizme yarı sömürge konumunda olduğu için ülkenin Ekonomisine tek başına hakim olmamıyan OLİGARŞİK düzen hükümetleri...Kitlelerin hak ve özgürlüklerini ister istemez kısmak mecburiyetinde kalıyor.Son zamanlarda yasalarda bazı değişikliğin olmasına rağmen..TC kuruluşundan şimdiğe kadar’Gizli bir diktatörce ’yönetildiğini bunun bir diğer adının ’SÖMÜRGE TİPİ FAŞİZM’veya halk ağzıyla ’GİZLİ FAŞİZİM’de diyebıleceğimiz bir durumla karşı karşıyayız...İşbirlikçi Tekelçi burjivazi İpin ucunu kaçırdığı zaman Oligarşik düzen hemen açık yüzünüde sergilemekten çekinmez. Ana yasa ve yasalarda şirin gözüken yasalar göstermelik ve istediği zaman kendi koyduğu yasayı kendisi çiğniğebilmektedir.
Ülkemizde daha örgütlenmesini sağlam temele oturtamamış işçi ve köylü kesiminden söz edebiliriz...Egemen sınıfı oluşturan’ İşbirlikçi Tekelçi Burjivazi ’halkın ordusu diye lansa ettiği kolluk güçlerini hakın üzerinde bir baskı aracı olarak kullandığını herhalde bilmeyen yoktur.
’Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur’Lenin
Buda yanlızca iktidara talip olmakla yetmez..İktidarın ele geçırılmesi sadece bir başlangıç olur.Cisim netleştikden sonra... iktidarın yapısallaşmadaki kurum ve kuruluşları direk yemlerini tekelci burjivazidan aldığı için.....bu kurum ve kuruluşlar yeni ikdidarın başında Demoklasın kılıcı gibi duracağı kesindir. Yeni iktidarın önünde iki seceneği vardır ki birinçisi Tekelçi burjivazıya hizmete devam ...ikinçisi ise yeniden yapılaşma...buda eskiden işbirlikçi Tekelçi burjivazıya hizmet eden kadroların sil baştan yenilenmesi ve bunun sancısına tedbir alınmadan yapılması Şilideki Salvador Allende’ki gibi sonuclanacağını söylüyebiliriz. Hatta tek mator içerisinde çalışmama sorunu yaşanacağı için Tabela partisi olmadan öteğe gidemez. Sömürücü azınlığın..Sömrülen çoğunluğu sömürürken devleti ezici bir makina konumuna soktuğunu ve kurduğu derin çeilişkilerinin tekcözüm yolu bizim gibi ülkelerde ’SOSYALİST DEVRİM’le mümkün olduğudur.
Eğer kürt Ulusal mücadelesini verenler kendilerini Misak-i milli sınırları içerisinde görüyorlarsa.....hem kendi ulusunun proleteryasıyla hemde Türk Proleteryası ile sıkı bir ittifaka girmesi gerekmekdedir . Eğer kendilerini Mısak-i milli sınırların dışında görüyorlarsa...bu yolun ’Tam bağımsız bir Kürdistanın oturtulacak zeminini ortaya koymalılar...Bir taraftan ulusal devletlerin kaleleri yerle bir edilirken diğer taraftan ..bağlantısız ve bağımsız bir Kürdistanın...ilk aşamada zorluğunu bilmeleri gerekmekdedir. Ben ’Ulusların kendi kader tayınını kendileri tayın eder’sloganını tam bağımsız anlamında bellemişim de...Saygılarımla Kadir Haktan TÜRKELİ
YORUMLAR
Değerli Kadir bey yazınızı ilgiyle okudum. Çok iyi anlatıyorsunuz.. Sınıfsal temellere dayanarak, Yanlız benim kafama takılan bir soruyu sormak isterim. "Ulusların kendi kader tayini kendileri tayin eder" Kendi ülkemiz açısından bakalım. Üçüncü dünya ülkeleri arasındayız. Matbaa bize batıdan yüz yıl sonra girmiş. Bu ne demek onlar belli düzeye geldikten sonra bize matbaa reva görülmüş. İlerleme yüz yıl geriden gidecektir. İkinci sorum şu. Türkiyenin tabiatıyla zengin bir konuma sahip, Batı bu zenginliğimizi bizi kendi egemenliğindeki ülkeyi kendi tabiatını bile çok gören bir batıyla karşı karşıyayız. Bana böyle bir endişe içindeyim ki sürekli hava bulutlu ve yağışlı olduğunda, eyvah bir şeyler mi ? yapıyorlar da güneş yüzü görmüyoruz diye düşünmekteyim.
O güzelim doğal yiyeceklerimizi bozarak, Dilimize hasar vererek nelerle savaşmak zorunda bıraktılar. Şu anda inanın çocuğumun başarılı ve önemli bir yere gelmesini asla arzulamıyorum. Sağlıklı olsunlar birde onlarla uğraşmayalım. Diye düşünüyorum. Bu derece sığ düşünmeye insan utanıyor. Soframızdan dilimize, İçtiğimiz su da bile gözleri olan vahşi bir batı. Daha ne denir bilmiyorum. Yani bizim gibi bir ülkeyi tek başına bırakırlar mı? ki Ulus kendi kaderini tayin etsin. Bu kelimenin doğru olduğunu onlar çok iyi biliyorlar. Sürekli önlemler alıyorlar. yıllar önceden.
Birde burda Türkiye'ye en büyük darbeyi Köy Enstitülerini kaldırmakla yaptılar. Çünkü o bu ülkede çok şeyi değiştirip yoluna koyacaktı. Yazılarınız bize çok şey kazandırıyor. Bu sitede olmanız bize bir destek aynı zamanda. Saygılar