Kül Kedisi
Günlük ev işlerinde yitip gidiyorum. Hergün yapılan olağan işler kimi zaman bıktırıyor, kimi
zaman alışkanlıkla ellerde ayaklarda kıvraklık; makinalaşıyorum sonunda. programlanmış ro
bot gibi ,yatağımdan kalkar kalkmaz, sırasıyla tüm işleri yapıp bitiriyorum..
Günler böylesi olağan geçip gidiyor. Öğleye dek günlük temizlik, yemek ; öğleden sonra ya
birine oturmaya gitmek, ya da sana bir komşunun veya akrabanın gelmesini beklemek.
Kimi günler de elimde başlanmış bir iş; dikiş, örgü, oya gibi. Bitirmek için vargücünle ken
dini elindeki işe vermek. Tembellik ettiğim az olur. Ya hasta olup yatakta kalmak zorunda
olacağım, ya da gücümü kıran aile kavgalarından başımı kaldıramayacağım..
Yine olağan günlerimden biri. Yan apartmanın alt katında oturanların ortanca kızlarından
biri kapıyı çaldı. Öğleydi. Mutfakta ocakta kızmakta olan yağın altını kıstım. Koşarak kapı
yı açtım. Küçük kız ince dudaklarını açarak konuştu :
" Abla evdeysen, annemgil size gelecek."
Gülümseyerek:
"Buyursunlar, gelsinler canım. Evdeyim." dedim.
Konuklarım öğleden sonra geldile. Anneleri kırk yaşlarında,ufak tefek,zayıfça, yüzü gözü
kırışıklar içinde bir kadındı. Kızların büyüğü Kezban orta boylu, tombul, kırmızı yanaklı
kara kaş, kara gözlü, kentlilere göre biraz toplu; gülünce kalın dudakları arasından bembe
yaz dişleri görünüyor. Büyüğün küçüğü Fatma, on dört yaşında kısacık boylu, güleryüzlü
zayıfça. Diğer ortanca kızları evde bırakmışlar. Küçük çocukları Sedat’ı getirmişler. En bü
yükleri Vedat’ın askere gitme günü yaklaştığından, üstüne titriyorlar. Onu yemekten son
ra zorla yatırmışlar.
Nişanlı olan Kezban, pencere önüne divana oturdu. Arada bir başını kaldırıp yola doğru bakıyor. Nişanlısının bahçeli evleri yolun hemen önünde. bizim evle karşı karşıya. Bahçeyi
görmek onun içine tatlı pırıltılar bırakıyor belli. Sesinde umursamazlık, gülüşlerinde katık
sız mut ışıltıları. Durmadan konuşuyor. Annesi sessiz. Sesini, önce baba evinde ailesi yont
muş, sonra koca evinde kaynanası, kocası. Şimdi de çocukları susturuyor. Kızına konuşma
dan göz ucuyla, elindeki işini yapmasını, çok konuşmamasını işaret ediyor. Kezban hiç ora
lı olmuyor.Gözleri parmağındaki alyansına , kolundaki bileziklere takılınca, susup, içinden
konuşuyor. Gençlik düşlerine dalıp gidiyor. Gerçekler onun için bir öykü, gülmece. düş
lerse daha güzel ve gerçekçi.
Annesinin olanca gerçeği yaşamış, ne yapacağını bilemediğinden, alltı çocuk doğurmuş.
Yoksulluk içinde kavrulup durmuş. Bir ara bana dönüyor:
" Bunlar daha annelerinin vurduğu belekle duruyorlar. Daha dünyadan bihaberler. Babaları
işten çıkarılmış bunlara ne? "
"Hep böyleydik, diye gülümsüyorum. İnşaallah, Memed’a yeniden işe girer."
Kezban el kol hareketleriyle konuşmamıza katılıyor:
"İşe giripte n’apacak. Bol bol uyuyor işte. Bir aşağı, bir yukarı talim yapıyor. Allah razı ol
sun Bilâl ağadan, bunları işten çıkardı. Garibanlar, çalışa çalışa yorulmuşlardı canım.."
Bu sözlerden sonra, içten bir kahkaha koyveriyor. Dudağımızdaki donuk gülümsemeyle, canlılığı karşısında, taşlaşmış neşemizi eritmeye çalışıyoruz. Küçük kız kardeşi, Kezban ın içten gülmelerine gülerek karşılık veriyor. Resim yapmayı seven kızım, kâğıt kalem alıp ortalarına divana oturuyor. Önünde Sinderalla masal kitabı, Sinderella’nın resmini çizmeye çalışıyor. İkide bir," benim resmim güzel olmuyor diye söyleniyor." İki kız kardeş eğilip
ona bakıyorlar. Onun yaptığı resmin, yaşına göre gerçekten çok iyi olduğunu söylüyorlar.
Sinderela kabarık göz alıcı giysisi, düzgün havalı saçları, güzelliği ile genç kızları masal
dünyasına alıveriyor..
Küçük kız kardeş Fatma:
" Okulda benim de bir masal kitabım vardı; Pamuk prenses. Onu öyle severdim ki!"
Kezban tamamlıyor onun sözünü keserek:
"Ayy! Ben de okudum onu. Pamuk prenses ile yedi cüceler.Ne kadar güzeldi.Sonunda ölen prenses ,prens öpünce canlanıyor."
Küçük kız:
"Gerçekte ölmüyor, bayılıyor ama öldü sanılıyor."
Kızım yaptığı resmi bitirince konuşmasını kesiyor. Kezban’ın aklı Sinderella’ya takılıyor..
Sinderella yoksul kız, birden bir büyüyle dilediğine kavuşuyor. Ne güzel. Gerçekte de böy
le olsa. Kezban’ın dalgalı siyah saçları rüzgârda uçuşur gibi, usta bir kuaförün elinden çık
mışçasına havalı olsa,kendisinin bin bir güçlükle almaya çalıştığı kalın siyah kaşları düzgün
ce alınsa, dudakları boyansa ama en parlak bir dudak boyasıyla. Gözlerinin azda olsa kısık
lığı da makyajla düzelse. Sinderalla’nın giydiği gibi güzel bir giysi üzerinde nişanlısı Kemal’e
doğru şöyle salınarak bir yürüse.. Kemal diye içinden geçirince, sanki yüreğinde bir şeyler erir gibi oluyor. Kemal zengin değil ki! Ne prens, ne dezengin. O yalnızca bir duvar boyacı
sı. Öyle prens gibi yakışıklı da değil. zayıf, kara kuru bir oğlan.Ama göre onun kara gözleri
inci gibi beyaz dişleri,bütün yakışıklılara değer. Kezban düşlerinin bir yerinde bizim evin
karanlık olduğunu farkediyor. Bana dönüp:
" Nurten abla kız,eviniz ne kadar karanlık!.."
Evin ağaçlarla kararmasına alışık olan ben de bu sözler gülerek yanıt veriyorum:
"Evet öyle . kış gelince biraz aydınlandı daha.."
Suskun anne söze karışıyor:
"Niye yukarı kata çıkmıyorsunuz?
"Orası da kararmıştı. Abingilin apartmandan. Burası bize göre, daha iyi. Çocuklar var. İn
çık zor gelir. Biliyorsunuz çeşme aşağıda."
Kezban Sinderella düşlerinden kurtulamamış:
"Buraya bir apartman yaptırsanız; Yaşar abigilinki gibi."
Onun düşlerini yarım bırakmıyorum:
"Karşısımıza da siz yaptırsanız.Birbirimizle balkonlarda karşılıklı konuşuruz. "
Kezban kahkahalarla gülüyor:
"Valla ne kadar iyi olur."
Yukarda duyulan ayak seslerinden sonra, son bir takırtı daha oldu. Biri aşağıya iniyordu
tahta merdivenlerden.. Bizim evin kapısı çalındı. Kapıyı açtım. Kiracımızın kızıydı. "Buyur
gir içeri" dedim.
Devamı yarın
Kül Kedisi Yazısına Yorum Yap
"Kül Kedisi" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
glenay
@glenay
Canım gelinciğim yorumunu şimdi gördüm, çok teşekkürler, sevgiler..
15 Ocak 2012 Pazar 15:00:59
ya Allah ya bismillah, iste geldim :) digerlerine ilk bølümden giris yapamadim ama bu kacmaz canimcigim .. kutlarim simdiden hayirli olsun...ilgiyle okuyacagim begendim bile, sevgilerimle...
glenay
@glenay
Gülsen hanımcığım ,yorumunuzu şimdi gördüm,çok teşekkürler,
öykümü okumanıza sevindim.. Selâm ve sevgiler..
öykümü okumanıza sevindim.. Selâm ve sevgiler..
glenay
@glenay
Yazsak , çok malzeme çıkar. Bu eski yaşantımdan bir örnek sadece.
Aynı komşularla geçen bir öyküm daha var sayfamda yazdıklarım arasında.
Ağıt diye..
Yorumunuza çok teşekkürler, saygılar..
Aynı komşularla geçen bir öyküm daha var sayfamda yazdıklarım arasında.
Ağıt diye..
Yorumunuza çok teşekkürler, saygılar..
glenay
@glenay
Pardon diyorum,çünkü öykümün adını size "Ağıt" diye yazmışım.Tabii anlam aynı olunca aklım karışmış. öykünün adı "Yas" mış. selâmlar..
Öykü sayfamda, görünmüyor.Öykü daha geride kalmış..
Öykü sayfamda, görünmüyor.Öykü daha geride kalmış..
15 Ocak 2012 Pazar 01:22:50
Sevgili Glenay gerçeği yansıtan, hayattan alınan bir bölüm gibiydi. Roller rastgele midir yoksa hepsinin gerçek sahibi var mıdır bilemem ancak devamını çok merak ettim...
Sevgiler...
glenay
@glenay
Sevgili Meltem, hiç değiştirmeden olduğu gibi yazdım.
teşekkürler, sevgiler..
teşekkürler, sevgiler..
destina*mltm
@destinamltm
Yazı samimiyetinden az da olsa veriyor bu mesajı,
Sen hep yaz olur mu? Sevgimle...
15 Ocak 2012 Pazar 00:39:26
Çok hoş sıcacık ve çok bizden bir hikayeye başlamışsınız. Başlangıç haliyle çok hoşuma gitti. Devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim. Kutlarım.
Selam ve saygılarımla.
glenay
@glenay
Çok teşekürler, yaşananlar tam gerçek olunca insanı çekiyor..
teşekkürler, selâm ve saygılar..
teşekkürler, selâm ve saygılar..