- 1060 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
KAÇIŞ-4
Meltem, kısa bir süre sonra Erhan’ın göğsünde uyuklayıvermişti . Demir rayların üzerinde değil de pamuk tarlasının üzerinde yolculuk yapıyorcasına rahattı yüzündeki ifade. Bir ara sıçradı. Erhan, elindeki kitabı kucağına koydu ve Meltem’in saçlarını okşadı. Meltem bir yandan esniyor bir yandan da konuşmaya çalışıyordu.
“Bütün ağırlığımı da sana vermişim. Yordum bayağı değil mi?“
“Yemyeşil yapraklarının üzerinde yağmur damlaları taşıyan, üzerinde cıvıl cıvıl kuşlar ötüşen bir dal hayal et. O dal; rüzgar essin ister mi hiç?“
Meltem’in ağzı kulaklarına varmıştı. Erhan konuştukça ayakları yerden kesiliyordu. “Benim romantik sevgilim“ dedi kadife kadar yumuşak bir ses tonuyla. Sonra doğruldu ve koltuğu dik pozisyona getirdi. Gözleriyle Erhan’ın kucağındaki kitabı işaret etti.
“Aynı zamanda da titizsin!“ dedi imalı imalı. Erhan, soruyla karşılık verdi :“Anlayamadım. Nereden çıktı bu şimdi?“.
“Okuduğun romanları bile itinayla kaplıyorsun. Kusura bakma ama ben ilkokulda bile kapsız götürürdüm. Allah bilir sen evdeki bütün koltukların üzerini de kapatıyorsundur. Yanılıyor muyum?“
Erhan, dudaklarını yanlara doğru esnetip bir süre öylece kaldı ve geri eski haline döndü. Pek de hoşuna gitmemişti bu ilkokul çocuğu yakıştırması ama belli etmedi.
“Seni de alıştıracağım kitap okumaya! Evvela okutup ardından anlayıp anlamadığını test etmek için baştan sona anlattıracağım“
Meltem “Vallahi bana hiçbir kuvvet kitap okutturamaz. Vakti zamanında annem zorla hikaye kitapları okuttururdu bana. Çok kısa sürede bitirmezsem olay çıkarırdı. Sokağa çıkmamı, oyun oynamamı yasaklardı. Belki de ondan soğudum. Artık sen anlatırsın ben dinlerim“
“Oldu! Seni hazırcı seni“
Bir müddet ikisi de sustu. Erhan’ı bir türlü uyku tutmuyordu. Meltem’in ise başı yine pencereye düşmüş ve uykuya dalıvermişti.
Erhan, okuduğu kitaba kaldığı yerden devam ederken “Keşke ben de uyuyabilsem ama nerede!“ diye derin bir iç geçirdi.
Doğu, doğa kanunlarını coğrafyasının yönetmeliğine harfiyen uygun bir şekilde geçiriyordu. Dışarıdaki tipi iyice hızını arttırmıştı. Kezban, böyle bir günde gözlerini yeni bir güne daha açmıştı. Vücudunun ısısı ne kendini kendi yatağını ısıtabilmişti. Kocasına baktı. Nasıl da yorgana sarılmıştı böyle. Bıraksa donacak gibiydi. Yataktan doğruldu ve çay demlemek üzere mutfağa yöneldi. Ocağın üstüne çaydanlığı koyduktan sonra geniş alüminyum tepsinin üzerine iki bardak koydu.
“Ah Erhan’ım ah! Nasıl özledim seni bir bilsen! Çok özledim çok! Bir arasan günaha mı girersin“
Hasan, kapının eşiğinde durmuş Kezban’ı izliyordu. Gözleri dolu dolu oldu. Erhan gitti gideli bir yarıları eksikti. Kezban gözleriyle, Hasan yüreğiyle ağlıyordu. Ne gözyaşlarına mendil tutabiliyor ne de yüreğine su serpebiliyordu. Kezban arkasını dönmeden Hasan uzaklaştı mutfak kapısının önünden.
Kara tren; vagonundaki yolcuları kim bilir kaçıncı kez bu cennet şehre taşıyordu. Geçici bir süre zorunluluktan hareketsizliğe mahkum olmuş yolcular ise bir bir kıpırdamaya başlamıştı. Ayağa kalkan, üst raftaki bavulunu büyük bir telaşla aşağıya indiriyordu. Daha trenin içinde büyük şehrin, kendinden de büyük telaşı başlamıştı bile. Birazdan Erhan ve Meltem de bu kalabalığın arasına karışıp geçim derdine düşmüş martılara, denize yükünü vermiş gemilere ve hayal köprüsü Boğaziçine merhaba diyeceklerdi. Şehirdekiler belki farkında değildi ama Meltem’le birlikte İstanbul nüfusu bir kişi daha artırmıştı.
Kadıköy iskelesinin önünde su gibi akan hayata onlar da attıkları ilk adımla birlikte hemencecik uyum sağladılar. Duraklar; düşüncelerini bir süreliğine donduran sadece bir an önce iş yerine varmayı aklından geçiren insan kümesinden oluşuyordu. Erhan ve Meltem de tanımadıkları bu topluluğa aynı amaçla dahil olmuşlardı.
Eskişehir’de ise Mustafa gibiler şehrin sessizliği bozmaya devam ediyordu. “Zıkkım içesice! Yine kadıncağıza bağırıyor. Nedir bu Sabahat’in bu adamdan çektiği”diyordu alt ve üst komşuları.
“Onu çabuk bana ver! Yoksa yemin ederim seni öldürürüm anladın mı? Öldürürüm!“
Komşular daha da şaşırmışlardı. Çünkü bu ses Mustafa’ya ait değildi.
DEVAM EDECEK
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Merhaba hayata olumlu katkılarda bulunmak, yaşamı detayları ile tam olarak özümseyip yaşamaya bağlı sanırım...iiyi bir gözlem olmadan iyi bir betimleme olamaz ki...Bir de yüreğini katmak var...sahiplenmek...kendisine mal etmek...olayları dıştan izlemek yerine...hayatın ta ortasında rol almak...
yazılarınızın bu kadar güzel olmasının nedeni bu sanırım...Gözlem ve önemsemek...Çok tebrik ediyorum...saygılar...
Aysel'ciğim, öykün gizemini koruyarak devam ediyor, bazı günler gecikmeli de olsa kaçırmadan okuyorum.
Bazen her şey insanın üzerine üzerine gelir, kaçmak bir çıkış görülebilir.
Meltem'in yaşadığı da bence bu.İnşallah mutlu olur, devamını takipteyim.Sana kolay gelsin canım, sevgiler.
Biriktirip okumak çok zevkli oluyor. Buraya kadar geldim bir çırpıda,
Bekleyenllerin arkasında bende girdim kuyruğa. :)
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Ben yğine Sabahate takıldım kaldım. Öyle bir sonla bitirdiniz ki bölümü...Tek kelimeyle müthişsiniz diyeceğim. Yarını sabırsızlıkla bekleyeceğim çünkü gerçekten o sesin sahibini merak ettim.
Selam ve saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Ancak öyküyü okuyabildim...Aynı güzellikte devam ediyor...Meltem ve Erhan ...Bu ikiliyi özellikle Meltem'i süpriz bir hayat bekliyor...Erhan'ın hayatı sanırım gizemli..
Tebrik ve sevgilerimi yolluyorum...
Aysel AKSÜMER
AYYY:(
DİĞER BÖLÜMLERİ KAÇIRMIŞIM BEN:(
ONLARIDA OKUYACAGIM CAN TANEM..
EMEĞİNE SAGLIK SEVGİMLEE