- 1833 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukluk Anılarım 2
Babamın Köyü…
Amcam ( İki yıl önce hakkın rahmetine kavuştu.) iki atla gelmiş di dedemlere. Bu yolculuğumuz atla olacakmış. Ben nasıl bineceğim ki, haydaaaaa yeni bir heyecan sardı beni, değişik bir macera olacak anlaşıldı. Atların heybetli duruşunu gördükçe korkuyorum, ne kadar iri ve yüksekler, hayallerimde bile kendimi üstünde düşünemiyorum. Oda yetmiyor rüyalarım oldu kâbus. Hepte attan düşüyorum iyimi. Şimdi bu kadar kâbustan sonra gel de bin ata. Artık başa gelen çekilir, derler ya ben de çekeceğim başka çare yok. Amcam korkma diyor, çok kolay olacak. Tabi ona göre kolay. Ahhhh birde bana sorsa, bilse korkularımı.
Büyük gün geldi çattı. Atın birine annemle kardeşim, diğer atada amcamla ben bineceğiz. Sonunda bindim, atın önündeyim. Aman Allah’ım ne kadar yüksek, tepeden bakıyorum herkese. Eğere öyle bir yapışmışım ki, ellerim su topladı, bir hafta geçmedi. Bu atlar çok garip, uçurum gibi yerlerden öyle kolay geçiyorlar ki, şaşkınlık, korku ve heyecan içinde izliyorum. Yolculuğumuz gün ağardığında başladı, akşam hava kararmadan varacakmışız babamın köyüne.
Nerelerden geçmedik ki, Sarıkamış’tan çıktık, yukarı Sarıkamış denen yere geldik. Tamamen dağlık bir bölge, dağların eteklerinden gidiyorsun, atın ayağı kaysa uçurumdasın. Oraları gözlerim kapalı geçtim hiç bakamadım. Yükseklik korkum o günlerden mi kaldı acaba? Soğanlı dağına geldik şimdi, bir tarafı Lal oğlu dağı, diğer tarafı Çermik yaylası, Çermik yaylasının orada çam ağaçlı bir ormana girdik. ( Aslında sürekli köylüler tarafından kullanıldığı için yol belli, bizde onu takip ediyoruz. Bu adları hatırlamam imkânsız. Sağ olsun babamı aradım o söyledi, bende not aldım. İsimlerin bazıları çok komik. ) Eşşek meydanına vardık. Tek çamın oradan sağa yukarı yol devam ederken Karnıç deresine ulaştık. Şimdi de bu dereyi geçeceğiz. Su sakin sakin akıyor, o kadar duru ki ayna gibi ama altı hep kayalık, derinde değil. Bu at nasıl görecek de bu taşları biz geçeceğiz diye düşünüyorum. Bizim atlar göz açıp kapayıncaya kadar öyle güzel geçtiler ki hayretler içindeyim. Kazasız belasız burayı da atlattık sonun da. Amcam mola verdi. Sonunda ayaklarım toprağı gördü, çok şükür Allah’ım diye dualar ediyorum.
Hemen azıklar çıkarıldı, bir ağaç gölgesinde yere sofra bezi serip oturduk başına. Temiz hava, derenin sesi iştahımızı iyice açtı herhalde, çok acıkmışız farkında değilmişiz. Birazda dinlendik. Tarlalarda çalışan köylüler geldi yanımıza. Sohbete başladılar tabi merak konusu biz. Annemi tanıyanlar sarılıp öpüyor hoş geldin diyorlar. Bir yaşlı teyze tanıyamadı bizi, amcam anlatmaya başladı
-Güldeste bibi bizim Halil’in uşahları, hani Kürkçü köyünden Velogillerin Hüseyin’in oğlu Halil, büyük şehirde subay olan var ya
-hele gıııy o diktonun uşahları mı? ( babam çok dik başlı ve asi bir çocukmuş, ona da dikto lakabı takmışlar )
Diyerek sonunda tanıdı bizi Güldeste bibi. Çağırdı yanına gittik elini öptük, oda bizi öptü. Biraz ıslak bir öpmeydi ama olsun güzeldi. Zaten alışmıştık Sarıkamış’taki akrabalarda öyle öpüyordu. Yolcu yolunda gerek diyerek amcam ayaklandı. Bu sefer ben daha cesurum, korkmadan bindim ata, yaşasın zafer benimmmm.
Erzurum’un, Şenkaya (eski adı Örtülü ) kazasının Kürkçü köyüne sonunda ulaştık. Hava karardı kararacak. Burası çok daha farklı, iki karşılıklı dağ, dağın eteklerinde evler, dağların arasından geçen bir çay var, çayın üstünde köprü. Bir tarafında halamlar oturuyor, diğer tarafta amcamlar. Akşam olmuştu, eve girdik. ilk şokumu yaşıyorum, çünkü evde elektrik yok. Panos dedikleri ( gaz lambası ) yanıyor. İkinci şok geliyor, tuvalet evin içinde değil. Bu evin çatısı da yok. Allah’ım ben neredeyim. Öyle yorgunum ki düşünecek halim yok. Bir şok daha geliyor sıkı durun, evde muslukta yok. Bir bakır leğen getirdiler, ibrik, sabun ve havlu. Elimizi yüzümüzü yıkayıp, hazırlanan yer sofrasına oturduk hepimiz. Yemekteki menü hıngel ( etsiz mantı ). İtiraf ediyorum İstanbul’da yediğim etli mantı ne ki yanında, etsiz olmasına rağmen çok lezzetliydi. Amcamın altı tane çocuğu var. Onlar bize, biz onlara bir garip bakıyoruz. İlk defa görmüşüz birbirimizi, tanımaya çalışıyoruz Karnımızda doyunca açılmış yer yataklarına atıyoruz kendimizi.
Uykuya dalmadan önce tek düşündüğüm, burası nasıl bir yer, burada nasıl yaşayacağız oluyor. Bu arada tüm vücudum dayak yemiş gibi ağrıyor. Ellerimde çok acıyor, annem bir krem sürdü, ama zonklaması geçmiyor bir türlü. Sabah ola hayır ola diyerek derin bir uykuya dalıyorum.
13.01.2012___________Seher_Yeli
YORUMLAR
halamın çocukları da bize geldiğinde bayram ederdik..
onlar uykudayken tarlaya giderdik
ebem onlara sedeyağ, kaymak yumurta
biz bulgur aşına talim ederdik..
olsa da yesek..
sayende köy ile hasret giderdik..
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
ne çabuk bitti devamı vardır inşallah...demek inek zannetiğiniz camışmış he))) annenin köyünü daha çok özlemişsin babanın köyüne göre görünce değilmi)).....ama ben babanınız köyünü daha çok sevdim en azından eşşek deresi bile vardı))) annenizin köyü kuru bişey di be ))) heyecan yok bişey yok)))....unutulmaz değilmi valla aldın götürdün bizi köyüne.....ıslak öpüşleri bile hissettim o derece akıcı ve heyecanlıydı e bravo işte bu yani böyle olmalı ))) tabi bana yabancı değil bu hayat gerçi şimdi değil geçmiş olarak diyorum.....tadını da tuzunu da kıymetini de iyi blirim....bilmeyen anlamaz zaten o kokuyu alacaksın arkadaş.....almadan da olmuyor valla illa alacaksın sana çok şey katacak çooook ......ömrünüz şen olsun ne diyeyim ben size)) ama kursağımda kaldı olmaz ki valla kabul etmem ben...... en azından dönüşü anlat bari.... tamam tamam yormayalım sizi sadece istasyona kadar olanını anlatın bari ya hadi))) hele o yollardan tekrar geçicen annenin köyüne dönücen sonra ooooo valla bekliyorum)) ciddiyim yani gülmeyin)) ciddiyken gülünmez mi))
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Annemin köyü Sarıkamışa çok yakındı. İstanbul'dan farklı değildi anlıyacağınız. Mesela elektrik sorunu yoktu. Babamın köyünde hiç tanımadığım bir hayatla karşılaşmıştım. Oraların tadı çok farklı. Devamını yazacağım inşlh en kısa zamanda. Görüşmek dileğimle yorumunuza çok tşkr eder Saygılarımı sunarım.
Ay sonu mektup gibi oldu:))))
Canım gelinciğim güzel bir anıydı.Sen sen değil bendim yani, çünkü bu anının neredeyse aynısını
bende yaşadım.On veya on bir yaşındaydım.Çok sevdiğimiz komşu kızı, sonra yengem olan kez-
ban yengemlerin köyüne götürdüler beni.O zamanlar bizim buralar da köyden farksız olmasına
rağmen oraların dağ, taş ağaçlık manzarasında senin gibi ata bindim.Ben orada misafir olduğum
için beni ata bindirdiler tepede bir yatıra adak kurbanı kesmeye giderken. Anlattıklarını bende yaşa
dım Çubuk'un yakın bir köyünde.Oysa çocukken öyle uzak gelmiştiki.
Seni yürekten kutluyorum, sevgilerimle..
glenay tarafından 1/13/2012 10:42:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Çok tşkr ederim canım. Kucak dolusu sevgilerimle...
glenay
Ali paşa denen,o gün oğluna adadığı kurbanı köy ahalisiyle birlikte kesip
yedirecek adamın arkasındn öyle sıkı yapıştım ki. Sanıyorum dönüş yolunda
ata binmedim.O benim ata ilk ve son binişim oldu.Uçurum kıyısındaki dara
cık yollarda öyle korkmuştum ki anlatamam, sonra bizim eşeğimiz vardı,sa-
dece ona bindim.Yere yakındım ve korkmuyordum.
Sen ne güzel sonra da binebilmişsin ata.Ben biraz korkağım galiba..
Dün internete giremedim, kesilmişti.Bugün size kavuştum şükür..
sevgiler, iyi geceler..
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Beyenmene sevindim arkadaşım. Çok tşkrler. Sevgilerimle...
Sayın yazarım ellerinize sağlık..Çocuklukta olan bir anınızı dahi bugün gibi gözlerimizde canlandırdınız...Hele o ellerin yıkandığı leğen ve ibrik yok mu:))Bizde kız kardeş yoktu ;yemeklerden sonra el yıkatma işi benimdi .Sabunu da elimin üstünde tutmazsam rahmetli annemden sümsüğü yerdim:))
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Değerli yorumunuz için çok tşkrler. Saygılarımla...
sevgili yazar tebrikler..
sizi okumak kendi çocukluğumu hatırlatıyor..
sevgilerimle...
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Bizim köyümüz hiç olmadı,yaşamadık öyle yerlerde,yazılarınızı bir ilkokul öğrencisi heyecanı ile okuyorum.Saygılar.
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Güldeste bibi bizim Halil’in uşahları, hani Kürkçü köyünden Velogillerin Hüseyin’in oğlu Halil, büyük şehirde subay olan var ya
-hele gıııy o diktonun uşahları mı? ( babam çok dik başlı ve asi bir çocukmuş, ona da dikto lakabı takmışlar )
yöresel anlatımla yazınız çok güzeldi kutlarım selam ve saygılar.
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Can tanem gelinciğim şiirlerine hayrandım ama yazıların başka
muhteşem bir anlatım akıcı ve benim gibi bir ikizi hiç sıkmıyor
ne diyeyim seni seviyorummmmmmmmm
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Öyle bir lüksün yok canım.Çok teşekkür ederim papişim. Seni seviyorummmmmm...
Sen hiç mi İstanbul'un dışına çıkmadın..İşte Anadolu anlattığın yerdir..
Yaşamımız oralarda geçti...
İç Amadoluunun aradan farklı bir yanı yok......güzel anı..bilmediğini garipsedim...selamlar
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Çok teşekkür ederim.Saygılarımla...