SARMAŞIK GÜNLÜĞÜ
Bir adam vardı; boynuna sert darbelerle sataşmak istediğim. Azalan saçları vardı hiç parmaklarıma dolanamayan. Bir adam vardı düşlerimin sarmaşığına tırmanabilen. Çıktığı tepeden hızla içime geri düşen....
“Bir adam vardı yolu bana hiç çıkmayan; sürekli giden sürekli giden sürekli giden”…
Yeşil bağcıklarının arasına ilişen dereotları etrafa kokularını yaya yaya, etrafa bakışlarını dolaya dolaya içlerindeki tedirginlikle çıkmışlar uzun bir dolaşıya. Saçlarına taktığın papatyalar “bahar” olurken onlar henüz baharken, hıçkıra hıçkıra ağlamışlar bir baharda. Gözlerinin körebe oynadığı bir vakit; yokladım sarmaşığımı. Üzerindeki yapraklara aldırış etmeden sen tırmanmışsın, ben boynuna sert darbelerle sataşamadan, çıkamadan yanına; inmişsin çoktan o mutlu masalının geniş sokağına. Islanan baykuşların gece bestelerini duymuşsun doyasıya; anlatmamışsın bana. Ellerinin vahim hallerine uzanabilen saçların gittikten sonra, tatlı telaşlar bırakmışlar geriye bana. Duydum; derin derin.
Uzanıyorum berrak gökyüzüne; aralanan perdelerden geçiyoruz öteki evrene. Ay şarkısını mırıldanıyor kendine en yakın gezegene. İçimden çıkıyor sarmaşık uzanıyor; ama ne bir göğe ne bir sevgiye. Ben de uzanıyorum boylu boyunca engin denizlerin üstüne; gemilerin geçmediği bir yerlere. Varlığım bir kancaya takılan koca akbaba gibi kanadıkça ciyaklıyor ufak ufak; tizleri kulaklarımı yumruklar gibi. Koruma olan kapılar sohbet ediyor geleni gideni içeriye almamak yerine; kimse kimlik sormuyor kimsin demiyor geçerken bir başka deli güne. Oğlak atlıyor sarmaşığımın üstünden, sansürlenmiş yüzü biraz mürekkeple; göremiyorum. Yok olmasına henüz çokken ani kayboluşunda kendimi de karartıyorum. Etraf mavi bir mürekkeple boyanıyor doğru yanlış kutularının üstünden üstünden zıplıyorum yolu bitirmenin verdiği azimle. Karanlık kere karanlık çarpıyor tüm bedenime; acıyor her bir tarafım; doluyor saka kuşlarının cıvıltılarıyla alabildiğine. Mutluluk, esintisinden bir tutam yolluyor uzun yol perileriyle. Aşağı bakıyorum özgürlük bir heykel olup katılaşıyor gözlerimde; tüm anıları yakılıyor kocaman bir ateşte. Bana ait olanları çağırıyorum duyulur gibi sesim; kaçıp uçabilen geliyor sesime…
Dünya da bir yer değil evrende bir yer değil; ait değil hiçbir gezegene. Bin kabul ettikçe sarmaşığının yapraklarından birine; git gidebildiğin her yere”… Ne kadar unutsam da ne kadar vurgulamasam da, ne kadar ses tonumu yükseltmesem de; Bir adam vardı boynuna sert darbelerle sataşmak istediğim. Azalan saçları vardı hiç parmaklarıma dolanamayan. Bir adam vardı düşlerimin sarmaşığına tırmanabilen. Çıktığı tepeden hızla içime geri düşen...
“ Bir adam vardı yolu bana hiç çıkmayan; sürekli giden sürekli giden sürekli giden”…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.