- 504 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYATIN BÜYÜK USTASI
Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, 1928 yılında şeker köyünde doğdu. Babası bir memur olan Aytmatov, İkinci Dünya Harbi sırasında köyünün Sovyetine katip oldu. 1953 yılında Tarım Enstitüsü’nü bitiren yazar, Hayvancılık Bilim Araştırmaları Enstitüsü’ne bağlı deneme çiftliğinde çalışmaya başladı.
İlk hikayelerini daha 1952 yılında Kırgız basınında yayınlanmaya koyulmuştu Aytmatov. Daha sonra da Kırgız yazarlarının Moskova’daki Gorki Enstitüsü’nde staj gördü ve 1957 yılında Sovyet yazarlar Birliği’ne üye kabul edildi.Böylece, ilk romanı Cemile ile başlayan ve çok geçmeden kendisine uluslararası bir ün sağlayacak olan yapıtlar dizisi başlayacaktı. Beyaz Gemi, Kopar Zincirlerini Gülsarı, İlk Öğretmenim, Selvi Boylum ve özellikle Toprak Ana, bunların en önemlileridir.
1963 yılında Lenin Edebiyat Ödülü’nü almış olan Cengiz Aytmatov, Kazak asıllı Sovyet yazarı Kaltay Muhammedcanov’la ortaklaşa olarak Fuji Yama adlı bir oyun kaleme almıştır.
Aytmatov, çoğu zaman şiirsel ögelerle dokunmuş bir destan havası içinde işler yapıtlarını. Roman ya da öykülerinde kahramanlar daima ön plandadır; ne var ki belirli bireyler kadar, örneğin bir ova, bir dağ, bir beygir, şakırdayan bir su da onun gözünde hemen bir kahraman durumuna geçebilir. Konularının temel örgüsünü daima ülkesinin hazinesinden çekip çıkarması, yapıtlarına ayrı bir güç katmaktadır.
10 Haziran 2008 yılında kaybettiğimiz büyük yazar Aytmatov’un ’Cemile’ adlı öyküsü için ünlü şair Pablo Neruda şöyle diyecektir:
’Ama işte bakın, her şey değişiyor, asıl kendi rengine bürünüyor. O taklidi olanakdışı şey başlıyor. Ne yapsam anlatamam bunu ben. Okul kitaplarından kopya edilmiş resimleri de, Ağustos gecesindeki Daniyar ile Cemile’yi de gayet iyi çizen, doğuştan ressam Seyyit’teki o yetenek bende yok.
Seyyit’in hiç hazırlıksız, cahillikten gelme saf bir cüretle yapılmış resimlerini ah ne kadar görmek isterdim. O resimlerdeki kişiler kimbilir ne kadar kolay tanınır, ne kadar benzerler asıllarına!..Çizgi ve renklerdeki Manas destanından gelme üstünlüğü Resim Akademisi allah vere de yok etmese ve gene allah verede Seyyit’in el yeteneğine kıymasa okul!..Bu üstünlük, gene, Batı’nın artık kendini tüketmiş uygarlıklarındaki ressamların yitirilmiş bir cennet yolu gibi yeniden öğrenmeye çalıştıkları o hüner ve ustalıkla berbat edilmese!...
O paha biçilmez şey doğuyor, yükseliyor işte bakın: İşte bakın yazar, ruhun ve hayatın o gerçeğini, tıpkı Ağustos gecesindeki Daniyar gibi, birden gözümüzün önüne seriyor. Hayatın bu gerçeğine, tıpkı Verona ve Troya’da olduğu gibi Şeker’de de, Talas’ta da aşk derler.
..........Tekrar ediyorum: Cemile, dünyanın en güzel aşk hikayesidir.’