- 1352 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Beyaz Sakallı Kırmızı Kukulatalı Papaz Noel ve Bizler
Saygıdeğer Dostlar, acısıyla, tatlısıyla bir yılı bitirmek üzereyiz ve yeni bir yıla girmenin arefesindeyiz. İçinde bulunduğumuz 2011 yılında kimler neler yaşadı fert olarak bilemem ama, şu kocaman ve ihtiyar Dünya’da biz müslümanlar olarak yılardır neler yaşıyoruz ve bu yıl ne yaşadık ve neler yaşayacağız? Bizler, bu Dünya’nın neresindeyiz,neresinde olmalıydık?
Batı zihniyeti dediğimiz, ya da diğer bir adıyla Haçlı zihniyeti dediğimiz gurûh neler yapıyor,biz neler yapıyoruz? Yüce mevlam Maide Suresi 58. ayette"Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer gerçek müminler iseniz, inancınızı küçümseyen ve onunla eğlenenleri –bun-lar ister sizden önce vahiy verilenlerden, isterse [bu vahyin] hakikati[ni] inkar edenlerden olsunlar– dost edinmeyin ve Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: " diye ayân-beyân buyururken bizler bu ayetin neresindeyiz.Niçin onlara benzemeye çalışırız.?
Her yılbaşında olduğu gibi bir gurup yazılı ve görsel basın özellikle Yılbaşı yortusunu allayıp pullayıp bizleri bu ateş çemberinin içine tatlı tatlı çekerler ve bizlerde hiç bir mücadele ve sorgulama yapmadan bu tuzağa düşeriz. Şimdi gelin biraz araştırma yapıp düştüğümüz bu tuzak nedir inceleyelim.
İngilizce orijinali “christ’s mass” (İsa’nın âyini) olan christmass noelde Mesih’in doğum günü için yapılan âyin ve kutlamaları ifade eder. Eski İngilizce’de “christes maesse” olarak 1123’te ortaya çıkmış, 1568’den itibaren de christmas şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.
Bugüne kadar noel / yılbaşı / milât konularında çok şey söylendi ve yazıldı. Bundan sonra da söylenmeye devam edecektir. Bir şeye karşı olmak ya da olmamak elbette herkesin kendi bileceği bir şeydir. Fakat körü körüne karşı olmak yerine, böyle bir şey bilerek hareket edilirse daha insanca ve akıllıca olur. Ülkemizde noel neredeyse “millî bayram” haline getirilecek. Birileri Batı için ve Batı’ya ait değerler için kendini feda edecek durumdadır.
Türk milletine asırlardır Batılılaştı / Batılılaşacak diye ölümüne mücadele verdirilmektedir. Bunun için harcanan eforu “insanlaşmak” için verseydik, bugün Batı, medenîleşmek için bizi örnek alıp onun için mücadele verecekti..
Kavram Olarak Noel
Fransızca “haber” anlamındaki nowell kelimesinden gelen noel, Almanca’da “kutsal gece” demektir. İngilizce’deki yule ise bütün yıl başı sezonunu ifade eder. Redhouse’un “noel mevsimi” anlamını verdiği yule kelimesi, Almanca’da kış gün dönümünden sonra, güneşin ışığının ortaya çıkmasına referans veren “dönen çark” manasındaki Anglo-Sakson goel kelimesinden alınmıştır. Bu kavramın köken itibariyle Hıristiyanlık’la bir ilgisi yoktur. Gün dönümünün yani bu ilk hıristiyan kış kutlamalarının ismi, daha sonra bütün noel sezonuna ad olmuştur.
İngilizce orijinali “christ’s mass” (İsa’nın âyini) olan christmass noelde Mesih’in doğum günü için yapılan âyin ve kutlamaları ifade eder. Eski İngilizce’de “christes maesse” olarak 1123’te ortaya çıkmış, 1568’den itibaren de christmas şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.
Noel-cristmasla ilgili ve onun devamı olarak kutlanan bir diğer hıristiyan bayramı da “görünme, belirme, açıklama, dışarı vurma” anlamındaki epiphanydir. Soylulara ve çobanlara çocuk İsa’nın görünmesidir.
Batı kiliselerince Doğu’da gördükleri yıldız aracılığı ile yeni doğduğunu anladıkları İsa’yı ziyarete gelen üç müneccim tarafından Mesih’in ruhanî krallığının tanınması (Matta, 2/1,12), Vaftizci Yahyâ tarafından vaftiz edildiği zaman Mesihliğinin ve Tanrı’nın biricik oğlu olmasının doğrulanmasının (Luka, 2/1-12), ve ilk olarak Kana’daki bir düğünde suyu şaraba çevirerek (Yuhanna, 2/1-11) Tanrılığını açığa vurmasının anısına kutlanan bir bayramdır. İlk Hıristiyanlık’ta epiphany, Mesih’in doğumundan daha önemliydi. Bu olay başlangıçta noele bağlanmışken, daha sonra kiliseler arasında farklı tarihler benimsenmiştir. Doğu kiliselerinde noel ve epiphany 6 Ocak’ta, Batı kiliselerinde ise (Katoliklik) noel 25 Aralık’ta kutlanırken epiphany 6 Ocak’ta kutlanmaktaydı. Bu bayramlarda Hz. İsa “evrenin nuru” olarak gelip insanların gönlünü aydınlatmıştır. Bu durum Hıristiyanlık’ta belli bir tarihin yıl dönümü olmaktan çok Tanrı’nın oğlu kabul edilen Hz. İsa’nın, inananlara ışık getirerek, Tanrı’nın yeryüzünde cisimleşmiş bir şekli olarak görünmesini ifade etmektedir.
Noel’in Kaynağı
Hz. İsa’nın doğum tarihinin bilinmediği konusunda Batılı kaynaklar görüş birliği içindedir. Bu bağlamda Hz. İsa’nın kış mevsiminde doğmadığı da kesindir (Luka, 2/8). Ancak Luka İncili’nde milâttan sonra 6 yılında yapılan nüfus sayımında (2/1-7); ve milâttan önce 4 yılında ölen Hirodes’in döneminde doğduğu (23/8) şeklinde iki rivayet vardır. Dolayısıyla bu iki rivayet arasındaki fark on yıldır. Bu yüzden noelin kaynağı konusu oldukça karışıktır. Hıristiyanlık’la ilgili temel kaynaklarda, noelin çıkışı itibariyle Hıristiyanlık’la ilgili olmadığı ve Hıristiyanlığa sonradan girdiği konusunda görüş birliği vardır.
Hıristiyanlığın doğduğu yıllarda Doğu’da 6 Ocak’ta kaynağı çok eskilere dayanan ışık bayramı kutlanmaktaydı. Söz konusu tarihte kış gün dönümü dolayısıyla, İskenderiye’de ve Yakındoğu’da törenler yapılırdı. Yunanlılar da 5-6 Ocak gecesini “zamanların doğumu” (Aion) olarak kutlarlardı. Aslında bu, Mısır’daki eski bir Osiris ritüelini Helenleştirmekten başka bir şey değildi. Eski Mısır’da göğün bâkire kraliçesi İsis’in oğlu olan Osiris’in aynı tarihte (25 Aralık) doğduğu kabul edilir. Osiris ritüelinde yeni zamanların doğumuyla aydınlığın çoğalması birlikte kutlanmaktaydı. Bu bayrama Epiphany adı verildi.
Bir Tarih Hatası
21 Eylül tarihinden itibaren güneş ışınlarının gitgide zayıflaması karşısında putperest halk, güneşin kendilerini terkettiği gibi bir korkuya kapıldıkları için, 25 Aralık’ta güneşe kurbanlar kesip ibadet etmeye başlamışlardı. Bu tarihten itibaren güneş ışınlarının yeniden yükselmeye başlamasını dualarının kabul edildiği şeklinde yorumlayarak, her yıl bu kutlamaları yapmaya devam etmişlerdir. Eski Roma’da 25 Aralık bir tarih hatası olarak bugünkü 21 Aralık yerine kısa günlerin başladığı kış gün dönümü şeklinde kabul edilmiştir. Bu inanca sahip olan putperest Romalılar, hıristiyan olduktan sonra da aynı inancı sürdürmüşlerdir.
Bunun üzerine kilise, güneş merkezli kültün önüne geçmek için dünyayı aydınlatan “güneş ışığı” ile “salâh güneşi” ve “dünyanın nuru” olarak insanları aydınlatan “Tanrı ışığı” İsa arasında benzerlik kurarak, bu tarihi Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul etmiş ve noel kutlamalarını başlatmıştır.
25 Aralık tarihi aynı zamanda aydınlık ve güneşin, dolayısıyla Güneş tanrısının, karanlık üzerindeki egemenliğin belirtisinin de başlangıcıdır. Bu aynı zamanda günlerin uzamaya başlamasının ve ilkbaharın müjdecisidir. Dolayısıyla 25 Aralık eski İranlılar, Mısırlılar, Fenikeliler, Suriyeliler, Yunanlılar, Romalılar, Meksikalılar, Perulular, Hintliler ve diğer milletler tarafından kutlanmıştır. 25 Aralık Keltler, Druidler ve eski Almanlar tarafından da kutlanırken putperest İskandinavlar’ın en büyük bayramıdır. Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi noel, Roma Katolikleri tarafından Hıristiyanlığa adapte edilmiştir ve onlar da bunu eski pagan kültünden almışlardır.
Noel’in belli başlı unsurları
Noel Ağacı
Eski kültürlerden alınan noel kutlamalarına, gene pagan âdet ve törenlerinden alınan noel ağacı eklenmiştir. Çünkü eski dünyada sarmaşık, defne, mersin ağacı, çam ve yapraklarını dökmeyen diğer ağaçların yaprakları ebedî gençlik ve yaşam gücünün sembolü olarak kabul edilmiştir. Çam ağacı sürekli yeşil kalması dolayısıyla yeşilliğe hasretin bir sembolüdür.
Noel yortusunda kullanılan noel ağacı ilk defa 1521 veya 1605 yılında Almanya’da ortaya çıkmıştır. Almanlar Ren nehri kıyılarında “cennet ağacı”nı temsilen köknar ağacını ışıklar, meyveler ve parlak süslerle donatırlardı. Rengârenk bezenen çam ağacının, Kelt rahiplerinin tanrılarına sungularını astıkları meşe ağacının yerini aldığı da söylenir. Noelde çam ağacı kesmenin Baltık sahillerinde yaşamış Tötonlar’ın dininden bir kalıntı olduğu da belirtilenler arasındadır.
Noel Baba(!) denilen Papaz
Noel gecesi çocuklara hediyeler dağıttığına inanılan beyaz sakallı, kırmızı cüppeli, papaz kukulatalı şahıs, Kuzey Avrupa ülkelerinin efsanevî bir kişisidir. İlk defa XVII. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Noel Baba’nın Antalya’nın Kale (Demre) ilçesinde yaşadığına inanılan ve 6 Aralık 342 tarihinde ölen Aziz Nicolas ile bir ilgisi yoktur. Buna rağmen 1981 yılından itibaren Antalya’nın Demre yerleşim biriminde her yıl Noel Baba şenlikleri düzenlenmeye başlamıştır. Ayrıca hıristiyan cemaatin bulunmadığı bu yerde restore edilen kilisenin bahçesine bir Noel Baba heykeli dikilmiştir. Ren geyikleri eşliğinde, karlar içinde seyahat eden Noel Baba’nın Antalya ile hiçbir ilgisi yoktur. Noel âyininde Kitâb-ı Mukaddes’ten bölümler okunur ve Evharistiya (ekmek-şarap) âyini yapılır. Yıllık bir ibadet olan noel cemaatle kutlanır. 24 Aralık akşamı kilise âyini ve kutsal gece eğlenceleriyle başlar. 25 Aralık sabahı kiliselerde şenlikler yapılır. 26 Aralık’ta misafirler ağırlanır, ziyafetler verilir, hastahaneler ve kimsesiz çocuklar ziyaret edilerek noel ibadeti tamamlanır.
Noel Kutlamaları
IV. yüzyılın ilk yarısına kadar Hz. İsa’nın doğumu dolayısıyla kutlanan bir kilise festivali yoktur. Ancak ilk yüzyıllardan itibaren Doğu’da 6 Ocak tarihi İsa’nın ruhanî doğumu veya vaftizi olarak kabul edilmiş ve aynı tarih biyolojik doğumuna da hamledilmiştir (Baldovin, IV, 1987, 132). Bu tarih 325, 336 veya 354 yılında 25 Aralığa adapte edilmiştir. Bu bağlamda noel bayramı İmparator Konstantin’in saltanatının (324-337) sonundan itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Halen Batı kiliseleri noeli 25 Aralık’ta kutlarken, Süryânî ve Ermeniler 6 Ocak’ta kutlamaktadırlar. Ermeni kilisesi Katagikos Nerse döneminde Divin’de toplanan (526-527) sinadda İsa’da ilâhî ve insanî tabiatın birleşerek ilâhî bir tabiata büründüğü şeklindeki monofizit görüşün bir simgesi olarak, noelle Hz. İsa’nın vaftiz bayramının birleştirilmesi kararını onaylamıştır. Kudüs kilisesi ise 549 yılına kadar 6 Ocağı kabul ederken, bu tarihten sonra 25 Aralığı benimsemiştir. Doğu kiliselerindeki bu tarih değişikliği Aziz Ioannes Khrysastomas (ö. 441 veya 442) ve Naziansoslu Aziz Gregorios’un (330-390) etkisiyle olmuştur.
Milât
1 Ocak tarihinin yılbaşı olarak kutlanmasının temeli putperest Roma’ya dayanmaktadır. Çünkü eski Romalılar’ın yılı 1 Ocak’ta başlamaktaydı, bu kullanım daha sonra bazı Ortaçağ ülkelerinde de sürmüştür. Julien takvimi olarak bilinen bu takvim, Papa XII. Gregorius’un 1582 yılında topladığı konsilde, “artık yıllar”ın giderilmesine çözüm bulunması amacına yönelik çalışmalar dolayısıyla Hıristiyanlık’la bağlantılandırılmıştır.
Milât, “Hz. İsa’nın doğumu” demek olduğu için hıristiyanlar Hz. İsa’nın doğum gününü sıfır kabul ederek, bu tarihi “İsa’dan önce” (İ.Ö.) ve “İsa’dan sonra” (İ.S.) şeklinde kullamaktadır. Yılın hangi ay ve gün ile başlayacağı konusu üzerinde yapılan çalışmalar sonunda ise, İngiltere’de 1 Ocak 1752 tarihi, birinci gün olarak kabul edilmiştir. Türkiye’de de inkılâplar çerçevesinde milâdî takvim 1926 yılında kabul edilmiştir. Yılın ilk günü olarak kabul edilen 1 Ocak tarihi, 1935 yılında Başbakan İsmet İnönü tarafından verilen bir kanun teklifinin benimsenmesiyle resmî tatil günü ilân edilmiştir.
Öyleyse dostlar,bizler halâ neyin peşindeyiz,bize ait olan tüm değerleri yakıp yıkan,planlı programlı her yıl bir yerlerde müslüman toplumlara eziyetler,soykırımlar işleyen Haçlı zihniyetinin oyunlarına daha ne kadar çanak tutacağız.Bu yetmezmiş gibi her geçen gün kendimize ait inanç,itikât,örf-adet,gelenek ve görneklerimizi bir bir yitirdiğimiz yetmiyormuş gibi her geçen gün onlara benziyoruz.Toplumumuzda 31 Aralığın Mekkenin Fethi olduğunu kaçımız biliyor ve ona göre hareket ediyoruz .
Kaynak:Dr. Ömer Fırat ve Redhaus Ansiklopedisi
Selam ve saygılarımla
YORUMLAR
Değerli Gardaş.
Verdiğin bilgiler için teşekkürler...Bir kısmını biliyordum ama bilmediklerim de çoktu...En azından ben de Noel Baba denilen herifi O meşhur aziz Nikola sanıyordum. Neyse....Biz garip bir milletiz....İnan bana gündüz cuma hutbesinde üç aşağı beş yukarı bu yazdıklarını dinleyen ve '' Hoca ne kadar güzel konuştu '' diyen pek çok vatandaş akşama evinde çam ağacı süslüyor...
Dedim ya neyse....Yine de Arabın dediği gibi : '' Et tekrarü ahsen...Velev Kâne Yüz seksen '' Tekrar yüz seksen kez de olsa güzeldir...
Selam ve sevgilerimle.
Bi kere yazının finali tokat gibiydi... Evet 31 Aralık'ın Mekke'nin fethi olduğunu bilmiyordum bunun için teşekkür etmek istiyorum... Bir yandan doğumuzu (Kürtleri ve diğer etnik kökenlileri) asimile etmeye uğraşırken, bir yandan batılı olmaya çalışmışız... Batılı olmayıda elimize yüzümüze bulaştırmışız. Bize ta Osmanlı döneminden başlayarak ilimle Fen'le ilerleyen batıdan ilim ve Fen'i alıp islami eğitimle harmanlayan bir eğitim sistemi (Medresetüzzehra)geliştirmemizi isteyen Said Nursi'yi Osmanlı döneminde deli ilan etmiş, Cumhuriyet döneminde hapislerde, sürgünlerde cehennem hayatı yaşatmışız... Bizim kültürümüze ait olmayan bir takvimi benimsemiş, Yahudi ve Hristiyanların kutsal günlerini (Cumartesi Pazar) tatil ilan etmişiz. Halkımızın ibadet günü Cuma'yı unutmuş, işçimizi Cuma günü patron karşısında el pençe divan durup izin istemek zorunda bırakmışız... Ne yazıkki buna her iş veren hoşgörü göstermiyor ve çoğumuz bu ibadeti yerine getiremiyoruz... Çok şey var ama kısa kesmek istiyorum. Çok aydınlatıcı ve yerinde bir yazı olmuş kutluyorum...