gelme yeni yıl
Yeni yıla giriyoruz. İstanbul’da yağmur yağıyor. Az önce bu hafif yağan yağmurda çıktım dolaşmaya. Gün bir öncekinin aynısı gibiydi ama değildi de tam. Her gün bir öncekinden farklıdır elbet. Tıpa tıp birbirine benzeyen iki gün var mıdır acaba? Günlerin farkını görmeden sürüp gidiyor hayat. Sonra da diyoruz ki; a ne çabuk geçti günler!
Yine inşaat doluydu yol üstleri. Kaldırımlar bilmem kaçıncı kez sökülüyordu yine. Asfaltın karnı deşiliyordu acımasızca. Binalar yeni moda mantolarını giyiyorlardı. Adım başı bir kum kümesi veya demir yığını. Yağmur suları pervasızca akıyor her şye rağmen. Pırıl pırıl bir özgürlükle.
İnsanlarla dolu her yer. Ellerinde alışveriş torbaları koşturuyorlar. Masalarında servis yapılacak yemeklerin malzemelerini taşıyorlar. Hindi kızartmaları, tavuk haşlamaları, içli pilavlar, yoğurtlu mezeler, salatalar…
Adamın biri durdurdu beni. Burada hindi satılan yer var mı? diye sordu. Bilmem dedim. Marketlere sorun . yok, dedi, canlı arıyorum ben. Cevap vermedim. Çocukken gözümün önünde incecik boyunları kopartılan tavukları düşündüm. Sofralarda üryan salınsınlar diye.
Köşe başındaki tatlıcıdan halka tatlı aldım. Uzun zamandır yememiştim. Bu tatlıları ne zaman görsem tatlıcı vitrininde, hep çocuk neşem gelir aklıma. Bir tane aldım. Yiye yiye yürüdüm. Çocuk yanım coşmuştu. Yağmur ve ben ve halka tatlı.sanırım hepimiz böyle anlarda çocuklaşıyoruz. Neşemiz de böyle ortaya çıkıyor. Sanki yetişkinken neşelenemez mişiz gibi.pamuk şekeri yoktu ortalarda. Elma şekeri de, hatta tadı hala damaklarımda olan horoz şekeri de.
Birden, her şey ağırlaştı. Yol boyunca koca koca çöp konteynırları, yüksek apartmanların aile boyu artık kovası. Sadece yemek için yaşayan insanoğlunun dramı. İlk fırsatta ihtiyacından çok tüketilen gıdalar. Hormonlu sebzeler, antibiyotikli etler, gdo lu ürünler. Ve çocuklarımızı bekleyen cehennem.
Yeni yıl gelmiyor. Onu biz getiriyoruz. Allayıp pullayıp alıyoruz hayatımıza, sonra da kirletip , eskitip bir mendil misali fırlatıp atıyoruz. Doymuyoruz harcamaya. Leblebi gibi çıtır çıtır öğütüyoruz anları. Kalplerimiz fırınlanmış , gözlerimiz boyalı, üstüne de kocaman bir at gözlüğü.
Gelme yeni yıl. Gelme ki, eskisini tamir edebilelim.
YORUMLAR
acaba aklimdakiler mi var yine sokaklarda?, sorusunun merakiyla cikilan bir sokak gezintisinden sonra buruk bir durgunluk yaratan gozlemin derin kaygilarinin icinizde travmalar birakmamasi icin basinizi one egip sehrin gurultusunu dinlerken siz, dusunduklerinizi, yani o kutsal cogunlugun yapacaklarini bildiginizi ve ustelik o yapilacaklari cok onemsemediginiz gercegini gizlemek durumunuzdan olsa gerektir ki kisa ve gittikce hizlanan adimlar atarken, ruhunuz gereksiz ayrintilarini hayatin temizlemeye baslamisti bile gozleriniz icindeki o inancli bakislara yerlesirken...cokca yazariyla barisik bir anlatim olmus...usta kaleme slm ve sygilarimla...
Sabahtandır her sohbet, her şiir YENİ YIL söylemleriyle donatılı. oysa biz neden başkaların bayramına bu kadar özenmişsiz anlayamıyorum bu tür tuhaflıklara, oysa geçen yılı muhasebesini yapıyor olmalıydık.
"Kalplerimiz fırınlanmış , gözlerimiz boyalı, üstüne de kocaman bir at gözlüğü."
ne doğru söylediniz işte bu...
Dün ne isek yarın da o olmayacak mıyız?
Teşekkürler
Selamlarımla