- 1234 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BİR OĞLUM OLDU
CEHENNEM / LİK HAYATIM - 11
BİR OĞLUM OLDU
İnsanlar doğuştan kötü olmuyorlar. Ben de günahsız dünyaya gelmişimdir herhalde. Yoksa başka alemlerde işlediğim günahların cezasını çekmek için , sırtımdaki günahlarla bu dünyaya gönderilmiş olmama inanmak, dinî inancımla bağdaşmıyor.
Yıkılmak üzere olan imam nikâhlı bir ailenin istenmeyen çocuğu olarak dünyaya gelmek, bebekliğinde, her ne kadar üç yaşa kadar olanlar hafızaya kaydolmasa da, kavgalara, tartışmalara tanık olmak, sonra anne tarafından babaya, kahve köşesine postalanmak, kahvede sigara dumanı, gürültü, pislik ve hatta sefalet içinde yetişmiş olmak herhalde beni oldukça olumsuz etkilemiştir.
Biraz daha anlatırsam kendimi aklamaya çalışma amacı olarak görülebilir. Ama ben özellikle bundan kaçınmak istiyorum. Fakat lise yıllarımda, üç yıl boyunca, özellikle uykusuz kalma pahasına, sabahlara kadar, ısrarla ve de inatla ders çalışma gayretlerim beynimi tam anlamıyla iflâs ettirmişti.. Beyni iflâs eden birinden doğru kararlar, davranışlar beklenemez. Böyle birinin cezaî ehliyetinin bile olmaması gerekir.
Tam anlamıyla başarısız bir ders yılının sonunda geçtiğim ders sayısı, yanlış hatırlamıyorsam, ikiden fazla değildi.
Temmuz ayının yarısına geldiğimiz bir gece eşimin sancıları artmaya başladı. Üsküdar Zeynep Kâmil Hastahanesi’ne gittik. Güzelce de bir bavul hazırlamıştık birlikte. Bebeğimiz ile ilgili tüm eşyalar bu bavuldaydı.
Heyecanla bekleme salonunda volta atarken insanların bana bakıp güldüklerini fark ettim. ’ Bu daha kendisi çocuk ama çocuk bekliyormuş!’ deyip gülüyorlardı. Aslında yirmi dört yaşındaydım ama minyon tipli, kısa boylu ve zayıf olduğumdan çok daha küçük görünüyordum. Yani şaşırmakta, gülmekte haklıydı insanlar.
Öğleden sonra müjdeli haber geldi ve doğruca eşimin kaldığı kata koştum. Kapıda yolumu kesen hasta bakıcı müjdeyi verip bahşiş beklediğini hatırlattı bana. Bir oğlum olmuştu. Sevinçle tutuşturup bahşişi adamın eline, hemen görmek istedim oğlumu.
Bir bayan hemşire gösterdi ilk defa. Tabii o da bahşiş bekliyor. Vermesem olmaz. Tüm bunları öğretmişlerdi daha önce.
Minnacık bir bebek. Çok saçlı. Üstelik simsiyah ve gözlerini örtüyor neredeyse saçları. Bir anda tüm geçmişimi, acılarımı, dertlerimi unutup, kendim yeniden dünyaya gelmiş kadar mutlu oldum. Ne kadar güzel bir duyguymuş çocuk sahibi olmak !
Çocuğa sevgiyle sarılmanın, günahlardan arınmaya faydası olduğunu duymuş muydunuz ?
Bu gün bile torunlarımın yanaklarına yanaklarımı dayadığımda günahlarımın azaldığını, arındığımı hissederim ben.
Eşimi de tebrik ettim. Mahçuptum ona karşı ama kendi kendime söz verdim o anda, ona daha iyi davranacağıma, üzmeyeceğime.
Ertesi gün bebeğimizle döndük evimize. Babam benden daha çok sevindi. Yeniden çaylar ısmarladı kahvedeki dostlarına. Yüzünden gülümseme hiç eksik olmadı. Uçuyordu mutluluktan. Bayram sabahı çocukları kadar neşeliydi.
Kızımız olacağı rüyamıza girdiği için İlknur adını seçmiştik. Kız olmayınca da aynı isimden yola çıkıp İlker koyduk bebeğimizin adını.
Mevlit okutup tüm köylüleri, hısım akrabayı davet ettik. Mutluluğumuzu paylaştık tüm dostlarımızla.
Ufacık bir ağlama sesinde uykudaysak bile uyandık. Fazla ağladığında tedirgin olup gece yarıları bile doktorlara koştuk. Bazı doktorlar güldüler bize. O bizim ilk çocuğumuzdu. Özellikle babam ve benim için bambaşka bir anlamı vardı. Biz yıllarımızı kahve köşesinde, ailesiz, yuvasız geçiren bir baba- oğulduk çünkü.
Kırk günün sonunda, kırk uçurmaya eşimin köyüne götürdük bebeğimizi. ’Kırk boğar çocuğu’ derler bizde. O yüzden kırk gün dolmadan mutlaka dışarıya çıkartmak gerekir.
Kundak vardı o zamanlar. Bebekler sımsıkı sarılırdı kundağa. Hazır bezler yoktu. Amerikan bezinden dikilen bezler kirlendikçe yeniden yıkanıp kurutulur ve bağlanırdı. Balkonumuzda her gün mutlaka bir sürü bez asılı olurdu kurumak için. Bazen hava iyi olmadığında yetiştirmekte zorluk çekerdi eşim.
Tüm güzellikler kısa sürer denir ya benim için daha çok geçerli bu söz. Çünkü ben daha çabuk iniyorum mutluluk treninden.
Eylül ayında bütünleme sınavlarım yapılacağından yeniden ders çalışmam gerekiyordu. Şimdi işim daha zordu. Zaten sessiz ortamda çalışırken bile anlayamadığım dersleri şimdi bir taraftan bebek ağlamasının olduğu bir ortamda nasıl anlayacaktım.
Eşim elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışsa da, bebeğimiz her ağladığında kalktım yerimden. Başarısızlığımın faturasını eşime ve bebeğime kesmeye başladım.
Ve..kahveye çıkmaya başladım. Kendi kahvemize değil. Bir başka kahveye.
Ve.. o kahvede okey oynuyordum. Üstelik okey para karşılığında oynanıyordu.
Yani kumar.
Evet kumar oynamaya başladım. Artık kumarbaz oldum ben..
( Devam edebilir )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
tam fiks oluyoruz ara veriyorsun...ama her parçası yeni öykü tadında...o bebek şimdi delikanlıdır allah sevdiklerine bağışlasın....saygılar
Fikret TEZEL
Delikanlı ellerinden öper , 32 yaşında şimdi. Ankara Mamak ve Elazığ'da yaptı askerliğini..İlginize teşekkürler, selamlar.
Değerli dost.
Çooook geç olmuş ama öncelikle Allah analı babalı büyütsün evladınızı diyelim...Torunları da tabii ki....Gerçekten de bir bebeğin yanağına dokunmak, onun kokusunu içine öekmek insanların gğnahlarını azaltıyor sanki...Çünkü bu duguyu sanırım herkes yaşıyor...Ve biliyor musunuz...Bu güne kadar yazdıklarınıza bakarak söylüyorum...Hâşâ ben Tanrı olsaydım seni sadece ve sadece eşine karşı yaptığın haksızlıklar dolayısıyla sokardım cehenneme...Evet...Böyle bir sabır abidesi kadına yaptıkların yüzünden..Ama fazla tutmazdım orada... Öteki günahlar hava civa şeyler çünkü...
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
sami biberoğulları
Fikret TEZEL
O değil de ;
siz de çok neşelisiniz ya, dilerim öyle hüzünlü bir hayat olmasın sizinki de ..