- 1669 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TEPEMİZDEKİ ALICI KUŞLAR
TEPEMİZDEKİ ALICI KUŞLAR
Yıl Bin dokuz yüz altmış, henüz altı yaşındayım. Antalya’nın Korkuteli ilçesine bağlı Avdan köyündeyiz. Babam öğretmen olduğu için köy köy dolaştığımız yıllar. Avdan köyü o yıllarda toprak damlı yayla evleriyle Batı Toroslar üstündeki Beydağı’nın eteğinde yer alan düzlükte oldukça tipik bir köy idi. İmecik köyü birkaç kilometre uzakta bize en yakın köydü.
Çocukluk yıllarımın belleğimden atamadığım anıları var bu köyde . İlkokula bu köyde altı yaşında başladım.İlk öğretmenim babam oldu, bir ve ikinci sınıfı bu köyde okudum. O küçücük köyde bir de köy odası vardı, köye gelen giden konuklar örneğin bir çerçi, ya da bir pazarlamacı ya da cami yaptırmak için yardım toplamaya çıkan başka köylerden gelenler, o köy odasında konuk edilir, köy halkından hayırsever insanlar gelen konuklara akşam yemeğini ücretsiz sunarlardı.
Köye ilk geldiğimiz aylarda ilkokulun yanına bir alacık kurmuştuk. Günlerimiz kıl çadırda geçiyordu. Kiralık boş bir ev yoktu köyde.
Unutamadığım bir olay, akbabaların tavuklarımıza dadanmasıydı. Daha önce de tilkiler bir kaçını geceleyin çalıp götürmüştü. Amansız takip sonucu babam tilkiyi avlamayı başardı. Akbabalar da tavuklarımıza dadanınca, bu kez babam bize sıkıca tenbih etti, akbabayı havada gördüğümüz anda haber verecektik. Hattâ civcivleri olan anaç tavuğu alıp götürmüştü akbaba ve annem ne kadar üzülmüştü, anasız kalan civcivler için. Ben de bu yüzden gökyüzünü izler oldum. Bir gün yine gökte dönmeye başladı alıcı kuş. Anladım ki bir tavuğumuzu daha götürecekti akbaba ve babama haber verdim, tüfeğini alıp çıktı dışarı, namluya kurşun sürdü. Çünkü akbabalar hayli yüksek uçardı ve derisi de saçma tanelerinin delemeyeceği kadar kalın bir tüy tabakası ile kaplı idi. Babam iyi bir atıcıdır, özellikle uçara atışlarda oldukça başarılıdır, tam tepemizde dönerken akbabaya iyice nişan aldı ve ateş etti, hayli yüksekte olmasına rağmen vurulmuştu ve yere düştü, düştüğünde bizden birkaç yüz metre öteye düştü. Yani tam ölmemişti havada iken ve alacanlı süzülmüştü, babama gidip alıp getirmesini söyledik. O da bize ”akbabaların etinin yenmediğini, nasıl olsa, artık yarayı alınca öleceğini” söyledi. Çocuk halimizle sevinmiştik. Artık bize yumurta veren tavuklarımızı çalıp götüren bir alıcı kuş eksilmişti.
Avdan köyünün toprak damlı evlerini, üstünde topaç çevirdiğimiz günleri, damların üstünden sıcak samra yığınlarının üstüne atlayıp, oynaştığımız günlerin belleğimden silinmesi olanaksız. Köyün aşağısında kışın küçücük bir göl buz tutardı ve buzda kaymak ve topaç (şebek) çevirmek en büyük eğlencemizdi. Elimde sapan ile serçeleri avladığım günler, yayla çiçekleri, hele Avdan’ın o meşhur ”Çakmak balı” yok mu ya, kış günleri üstüne eritip de tereyağı döküp yediğimiz günler, tadı doyumsuz enerji ve sağlık kaynağımızdı.
Hey gidi çocukluğum, saf, temiz Anadolu insanlarının arasında, köy köy dolaşarak geçti. Doğadaki akbabaların nesli hızla tükenirken, köyden kente göçeli beri yeni tür akbabalar türedi ve meclis çatısında da tünemeye başladılar…
Şaban AKTAŞ
27.12.2011
YORUMLAR
Fikirlerinize aşina olduğum için böyle bir yazıyla,
varacağınız yargıyı doğru tahmin ettim.
Sözünü ettiğiniz akbabaların palazlanmasına da biz yardım ettik!
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Şaban Aktaş (Homerotik)
Sağlıcakla esen kalınız.