- 1220 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
DUYGULARIMI TAŞIYORUM ŞEHİRDEN ŞEHİRE
Pencerenin önünde sabırsızlıkla beklediğim ’Şehirdışı Nakliyat Aracı’ nihayet bizim sokağa doğru dönmüştü. Ani bir hareketle başımı salona doğru çevirdim.
Kalbimin atışını ağzımda hissediyordum. Ellerimi birbirine kenetleyip, kurumuş dudaklarımın üzerinde bir süre tuttum. Gözlerim sızım sızım sızlıyordu.
Duygularımla gözyaşı bezlerimin arasındaki mesafe o kadar kısaydı ki biri derin bir iç çekse diğeri yaş olarak dışarı süzülüveriyordu. Bacaklarımın titrediğini hissediyordum.
Salonumun limon sarısı duvarları boyunca gezindi gözlerim. Bu renkte karar kılana kadar katalogtaki pek çok rengi bakışlarımla soldurduğum gün düştü aklıma.
Benim için dört duvardan oluşmuyordu bu ev! Ayrıldığım eşimle; burada mutlu, mutsuz pek çok özel an biriktirmiştik. Yalnız kaldıktan sonra duvarların soğuk kollarını az mı bedenimde hissetmiştim.
Fıstık yeşili koltuklarım, modası geçmesine rağmen değiştirmeye kıyamadığım eksik taşlı kristal avizem, duvarlardaki tablolarım da acaba yeni evime adapte olabilecekler miydi? Kenetlediğim ellerimi çözüp, zonklayan şakaklarımı dairesel hareketlerle ovaladım.
Eşyaların ruhu var mıydı ki etkilensin! Benimkisi alışkanlık mıydı yoksa bağımlılık mıydı bilemiyordum. Yoksa ağır ağır deliriyor muydum?
Tek eskimeyen şey kapımın kanarya sesli ziliydi. Bugüne kadar o kadar az çalmıştı ki. Şimdi üzerine defalarca basıyorlardı. Kim bilir zilim, ne kadar da mutluydu. Antredeki boy aynamda kendime çeki düzen verdikten sonra kapıyı sonuna kadar açtım ve görevlilere “Hoş geldiniz diyerek elimle salonu işaret ettim.
Ah keşke taşınma olayına ben de içeri giren ciddi görünümlü şirket elemanları kadar soğuk yaklaşabilseydim. Ama burası onların evi değildi ve duygusuz olmaları da gayet normaldi.
Tasnif ettikleri eşyaları itinayla kutulara yerleştiriyorlardı. Adamlar profesyonellerdi ama yine de “Aman ne olur dikkat edin! diye müdahale etmemek için kendimi zor tutuyordum. Bir annenin, uyuttuğu bebeğini hiç sarsmadan beşiğine yatırışı kadar hassas olmalarını arzu ediyordum.
“Abla buraya gelebilir misin?
Bu kalın ve tok ses, oturma odamdan geliyordu. “Koltuğu sırtlanırken kasasından yere düştü abla! diyordu zeminde pırıl pırıl parlayan inci kolyemi göstererek. Bu dört duvar belki de ilk defa sevinçten dört köşe olmuş halime rast geliyordu. Uzun zaman önce kaybettiğim ve umudumu yitirdiğim kolyeme nihayet kavuşmuştum. Bir kaybım daha vardı: “Anahtarlığım! Belki o da evin bir köşesinden bana “Merhaba sahibim diyecekti.
Düşünce zincirime yeni yeni halkalar ekleniyordu. “Abla başka bir şey var mıydı? sorusuyla birlikte birkaç damla gözyaşı süzüldü yanaklarımdan. Titreyen dudaklarımın arasından “Yok bir şey dedim sessizce.
Kapıyı çekip çıkmadan önce gözlerimi kapatıp evimin kokusunu son bir kez daha içime çektim. “Elvada güzel evim, elveda şehrim dedikten sonra sadece kendi duyabileceğim bir sesle “Elveda kaderim dedim.
Yolculuk boyunca hayatımın üzerinden canımı acıtsa da tekrar tekrar geçtim. Gideceğim şehir olan İstanbul’a bir kamyon dolusu mutsuzluk götürüyordum.
Yalnız, eşyalarımı eve boşaltmadan önce yapmam gereken önemli bir şey vardı. İçimdeki tüm olumsuzlukları, hafıza bavulumdaki ağırlık yapan ve zihnimi yoran anılarımı boğazın azgın sularına bir an önce bırakmalıydım.
İnsanoğlu, küçücük bir şeyini kaybetse onu bulana kadar gözü hep yerde oluyordu. Fakat kaybedilen maddi bir şey değilse aramak o kadar da kolay değildi. Zihnim tıka basa doluydu. Neleri kaybettiğimi bile unutmuştum. Şimdi sıra onları tek tek hatırlamaktaydı mesela; mutluluk gibi. Hatırlamak başarmanın yarısı olabilir miydi acaba? Denemeye değerdi.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
Neler kaçırmışım şu 15-20 günlük arada :( Sabahtan beri hayıflanıyor ve telafi etmeye gayret gösteriyorum.
Sevgili Aysel bizim oralarda bir söz vardır " ağza tat yüreğe dert" derler. Öykün bana bu hissiyatı uyandırdı ucu çok açık bir öyküydü seri olmaya oldukça müsait gibi geldi bana. Senden seri okumaya çok alıştık belkide ondandır kimbilir? :)
Kutluyorum canım. Daim sevgimle...
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Bakmak ve görmek ...
Eşyalar, bitkiler yaşam ait her kıpırtı bir anlamın bizdeki evsahibi aslında...
Görebilen yanımıza bir imza daha atılmış bu yazıda...
Tebrikler Sevgili Aysel Aksümer...
Aysel AKSÜMER
Bence de denemekte yarar var. Her son, bir başlangıçtır. Ne kadar da son gibi görünsr de başlangıçtır. Güzel bir öyküydü yine ayselciğim. Tebriklrimle...
Aysel AKSÜMER
insanın bir şehirden bir şehire taşınması yanında yüreğinden göç etmesini ifade eden öykün bugüne kadar çok taşınmış olan benim duygulaımada pencere oldu. son ve ilk taşınmadaki döktüğüm gözyaşlarımın manevi yönünü anımsadım. ister eşya olsun ister çevren arkadaşların dan ayrılmak zordur. her geride bırakılış yeni başlangıçlara açılış olsa bile...güzeldi can arkadaşım sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Ben de bir iki ay sonra evden taşınacağım ve onun heyecanını yaşıyorum.
Bir yığın hatırayı burada bırakacağım, yeni evim çok güzel, istediğim gibi olsada ömrümün geçtiği bu evden ayrılacağım .
Buraya yakın olmasına rağmen içimde bir burukluk var.
Siz bir de ayrı bir kente gitmeyi anlatmışsınız. Zor .
Çok güzel anlatmışsınız .
Tebrikler, sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Bu nasıl bir üretkenliktir! Birinin tadı damağımızdayken, bambaşka bir karakter bambaşka duygularla çıkageldi! Ellerinize sağlık. Bunun da bir devamı olacak mı? İstanbul boğazının tuzlu suyu gönül yaralarını pişirecek mi? Merakta bırakmayın bizi.
Aysel AKSÜMER
evet aramak ömrün sonuna kadar aramaktır amacımız bulunca EBREKA EBREKA diye sevinip sahip çıkmaktır aşka bir ömürde bir defa ve ölesiye ,
işte gerçek aşkı arayanlar hep bu arayış içinde degilmidirle.
aziz dosrt usta kalem aysel hanım mükemmel bir yazı dizisi kutlarım sizi
Aysel AKSÜMER
kalemin güzelliği anlatırken okuyucuyu buruyor.....duygular limon tadında...başlamak bitirmektir kolay olmasada bu tür yazılarını daha çok seviyorum usta bilesin saygılar
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Yolculuk boyunca hayatımın üzerinden canımı acıtsa da tekrar tekrar geçtim. Gideceğim şehir olan İstanbul’a bir kamyon dolusu mutsuzluk götürüyordum.
Taşınacakları bizzat kendim ve oğullarım vasıtasıyla kamyona yükleme dışında aynen böyle bir İstanbul yolculuğu da ben yaptım 18 Ağustos 2008 de....Değişen bir şey olmadı bunca yıldır...Ebedi yolculuğa çıkıncaya kadar da olmayacak...Beklemedeyim...Bakalım ona ne zaman çıkacağım.
Selam ve saygılarımla...
Aysel AKSÜMER
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
meselci
Deneyeceğim.
inşallah dişe dokunur bir şey çıkar ortaya.