- 556 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BU DÜNYA BİR MEVSİMLİK BİZİMDİR
Ahmet ayaz-GAZİANTEP HAKİMİYET GAZETESİ-19.12.2011
Anadolu’nun çok güzel bir semtinde,çok güzel bir köy varmış. Köyde pırıl pırıl akan pınarlar,rengarenk güller çiçekler varmış. Arap atlarının koşuştuğu meraları varmış. Ayşeleri, Fatmaları, Ahmetleri, Mehmetleri varmış.
Bu köyün bir de Ferhat ile Gülbahar’ı varmış. Bağlarda bostanlarda pırıl pırıl akan pınarların başında,birlikte gezer, birlikte koşuşurlarmış. Gül ve çiçek koparır,arkadaşlarıyla birlikte gelin güveyi oynarlarmış. Gün gelmiş,büyümüşler gözde delikanlı olmuşlar. Ferhat askerlik yapmaya gidecek.
Gülbahar Ferhat’ın aşıklarından birisidir artık.Yanıp tutuşuyormuş için için.Fakat bir türlü de sesini çıkaramıyormuş. .Ancak şarkı ve türkülere dökmeye başlıyor derdini.“Beni bırakıp burada, gitme güzeller güzeli / daha ermeden murada / gitme güzeller güzeli.”diyerek,kaynayıp coşuyorsa da Ferhat ‘tan kendisini rahatlatacak bir söz alamıyormuş. .Baktı ki olmuyor.Ferhat için dilinden düşürmediği bir şarkının sözlerini yazıp,Ferhat’a vermiş. .Beni bırakıp burada / gitme güzeller güzeli / Daha ermeden murada / gitme güzeller güzeli. Ferhat bu şarkının sözlerini Gülbahar’ın elinden alınca,bir deli misali,nereye bastığını,ne yaptığını bilemez bir hale gelmiş. Bir gül ağacının dibine oturup ağlamaya başlamış. Daha sonra da kendi kendine,”Ulan Ferhat erkekler ağlamaz! Demişler. Ben de ağlamayacağım. Atalarımız şöyle demişler ”Bir parmak balın arkasından ,bin kantarlık bir kenef akar”varsın aksın. Fırat nehri aksın,isterse Alleben deresinin pis suları aksın.Ben askere gitmeyip,Gülbahar’ı kaçıracağım.Teyzemin oğlu Adana’da,Gülbahar’ı onun yanına kaçırırım. Orada da bir iş bulur çalışırım. İşin güzel tarafı, Gülbahar’ı köyden kaçırıp,Adana’ya yetiştirmektir, asıl mesele diyerek kararını vermiş.
Ferhat’ın günleri bitmiş.Yarın sabahleyin köy otobüsüne binip,şehre gelecek.Oradan da Ankara’ya,askerliğe gidecekken, akşam vakti,Gülbahar’a“hazırlan! Bu akşam yolcuyuz. Geceleyin Adana otobüsüne yetişirsek yeter”demiş. .Gülbahar’ın başı dönmeye başlamış, kan ter içinde kalmış. Daha sonra Ferhat’ın hasretini düşünerek,“Tamam”demiş..Ferhat“Bu akşam arkadaşlarla bir alem yapacağız, baban yaşlandı artık,kovaladığını tutamaz. Bir tek ağabeyin var,o da yanı başımızda olacak.Mübarek çabucak ta sarhoş olur.Benim türkü söylememe de adeta bayılır. Benim birinci türkümde hazırlan.Ali Kızıltuğ’un “Gelele de kara gözlüm gele hele’sini söylerken de kapıdan çık,ben yanındayım”demiş. Akşam olur olmaz Ferhat arkadaşlar içki masasının başında toplanmışlar. .Köy halkının uyku saati gelince, Ferhat türküye başlamış. Daha sonra Ali Kızıltuğ’un türküsünü de söyledikten sonra etrafına bakındığında, .herkes uykulu ve sarhoş olmuş. Masanın başından sessizce ayrılıp,kapıya geldiğinde,Gülbahar kapıdaki gül oyumunun dibinde, bir pusu pozisyonuna girmiş. Ferhat’ı bekliyor.Ferhat’ın yavaşça “Gülbahar!” demesiyle,Gülbahar yerinden yavaşça kalkıyor ,”korkuyorum,çok korkuyorum!”demeye başlıyor. Derhal elele tutuşup,köyün önünden geçen bir minibüse bir yalanla binmeyi başarırlar.
“Şehre yetiştikten sonra gerisi kolay,Adana’ya her saat başı otobüs olur!”diyor Ferhat.
Adana otobüsüne binip .Adana’ya yetişiyorlar. Ferhat’ın teyzesi oğlunun evini de bulup kapıyı çalıyorlar. .Kapı açılınca,teyzesinin oğlu karşısında,Ferhat’la Gülbahar’ı görüyor. Tamda sabah ezanı okunurken,evin bahçesindeki hasır kürsülerin üzerine oturuyorlar. O sırada da ev halkı uykudan uyanıyor. Tanışma merasimi başlıyor. .Gülbahar’la da konuşup tanışıyorlar. .Ferhat’ın teyzesi oğlu yüzünü Gülbahar’a çevirdikten sonra,”Şansın varmış yengem! Ben fabrikada çalışıyorum.Fabrikada da aşçının yamağı öleli tam on gün oldu Aşçı zor durumda kaldı, aşçıya bir yardımcı aranıyor. Bizim Ferhat’ta bu gibi işlerden iyi anlar.Mahalle muhtarından ikametgah ilmuhaberi isterler ama, bizim muhtar beni çok sever.Ferhat’ı bizim evde gösteririz.Tatile de rastlamanız daha güzel oldu”diyor.
Sabahleyin muhtardan ilmuhaberi alır almaz,fabrikaya başvuru yaptılar. .Ferhat o gün işe başladı. Ferhat tam kendine güven sağladıktan sonra,askerliğe gidip geldikten.sonra tekrar işe başladı. . Fabrikada çalışıp yılları devirdikten sonra emekli oldu. Ferhat’ın mutlu yuvasında,oğlu gelini ve kızı oldu. Bir gün de köyü aklına düştü. .Gülbahar’a dönerek,“Artık bizde yaşlandık! Korktuğumuz ölümdü,o da artık bizi her an bekliyor. Köyümüzü gidip de görsek iyi olur” deyince,Çok büyük bir heyecanla gidelim Gülbahar,“Gidelim!” dedi.
Hazırlanıp gittiklerinde baktılar ki, karşılarında ak sakallı bir dede var. Köy bir viraneye benzemiş.Ferhat hemen sordu,“Dede! Ne oldu bu köye? Pırıl pırıl pınarlar,güller çiçekler vardı. Çeşit çeşit Arap atları vardı, bu köyün yiğitler vardı” deyince,ihtiyar dede,“Ah oğlum ah! Pınarlar suyunu çekti, güllerde çiçeklerde kurudu.O yiğitlerde,o Arap atlarına binip gittiler.Bir daha da dönmediler! Köyde bir tek ben kaldım.Bu dünya bir mevsimlik bizimdir” dedikten sonra, yaşlı dede ağlamaya başladı ve hüngür hüngür ağladı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.