- 613 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayra Çağırıp, Kötülükten Men Etmek
Pek çok insan hayata dar bir pencereden bakar; amacı yalnızca o günü geçirmektir. Toplumun büyük bir kesiminde amaçsızlık ve boşluk hakimdir. Erkekler genellikle zamanlarını kahvehanelerde, kadınlar da televizyonda kadın programları ve dizi filmleri izleyerek geçirirler. Herhangi bir nedenle bunları yapamadıklarında ise müthiş hayıflanırlar.
Toplumdaki gençlerin yaşamları da aynı amaçsızlık üzerine kuruludur. Ülkedeki ve dünyadaki önemli politik ya da ekonomik gelişmelerden habersizdirler. Yaşanan çok önemli olayları dahi bilmezler; ilgilenmezler de zaten. Genellikle konuştukları müzik dinlemek, hayran oldukları sanatçılar ve müzik grupları, kız ve erkek arkadaşları, okulda yaşanan olaylar, giysileri ve markaları gibi konulardır. Yaşam idealleri de ‘idol’leri olan kişiler gibi olabilmektir. Kitap okumak ve kendilerini geliştirmek şeklinde bir düşünceleri yoktur. Belli bir konuda bir fikir ya da görüşe de sahip değildirler. Hatta var olan fikirlerden de habersizdirler. Kitap ve gazete okuma oranının düşüklüğü, magazin gazetelerine, dergi ve programlarına olan yoğun ilgi toplumdaki yozlaşmanın bir göstergesidir.
Tüm bunlardan daha tehlikeli olan ise, insanların büyük bir kesiminin toplum için zararlı ve batıl fikirleri savunuyor olmalarıdır. Az önce söz ettiğim amaçsız ve boş yaşayan kişiler, bu batıl görüşlerin önderlerinin etkisine girmeye çok açıktırlar. Ki zaten ne tarafa çekilirlerse o yöne gidecek kadar hiçbir şeyin farkında olmayan bir ruh haline sahiptirler.
İşte bu nedenlerle hem başıboş yaşayan kişilere, hem de batıl fikirlerin ardında sürüklenenlere, dünyada varoluş nedenlerinin ve Kur’an ahlakının anlatılması gereklidir. Bu her mümin için Rabbimiz’in farz kıldığı bir ibadettir:
Bunlar, tevbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)
Ayetten anlaşılacağı üzere, Allah’ın Kur’an’da müjdelediği müminlerin niteliklerinden olan iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, önemli bir üstün ahlak özelliğidir. Din ahlakının anlatılmasının, insanı cennete kavuşturacak önemli bir ibadet olduğuna Kuran’da pek çok ayette dikkat çekilir. Bir ayette “Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran Suresi, 142) ifadesiyle bu konuya dikkat çekilir.
Kur’an ahlakında, insanın gerçek iyiyi ve kötüyü yalnızca kendisinin bilmesi ve yaşaması yeterli değildir. Müminler, diğer insanları da din ahlakını yaşamaya davet etmekle sorumludurlar. Ayrıca, karşılarındaki kişinin nefsine ağır gelebilecek de olsa, Kur’an dışı davranışlarını engellemek amacıyla uyarılarda bulunurlar. Çünkü mümin, hiçbir insanın sonsuz hayatını telafisi olmayan cehennemde, sonsuz azap içinde yaşamasını istemez. Bu nedenle de Rabb’imizin hoşnutluğunu kazanacağı üstün ahlaka sahip olması için diğer insanlara uyarılarda bulunur. Bu aynı zamanda üstün bir merhamet örneğidir de. Çünkü asıl merhametsizlik, karşısındaki insanın ahiretini düşünmeksizin, hatalarına göz yummak ve öğüt vermemektir.
Müminler, emrolundukları üzere, yaşamları boyunca insanlara iyilik ve kötülüğün arasındaki büyük farkı anlatır, onları kötülüklerden sakınmaya çağırırlar. Çünkü gerçek kurtuluşu ve sonsuz cenneti umut ederler.
Ölüm son değildir; insanın sonu yoktur. Çoğu insanın düşündüğü/zannettiği gibi ölüm hiçbir şeyi bitirmeyecektir. Ölümle sonlu olan dünyevi şeyler bitecek, her insan için gerçek ve sonsuz yaşam başlayacaktır. Dünya hayatının asıl amacı, Yüce Allah’a gereği gibi kulluk edebilmek ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaktır.
Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)
Fuat Türker