- 2813 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ÇULSUZ PİYONA CEVAPLAR, SATILMIŞ UŞAKLARA UYARILAR.
BİR ÇULSUZ PİYONA CEVAPLAR, SATILMIŞ UŞAKLARA UYARILAR.
Bir Şikâyet var. Ülkemin ufuklarını karabasanlar bastığı zamanda. ZELEKA köyünde birbirine hatır soramayanlar vardı. Numan efendinin ağzından bir kelam duyabilmek ve yaban olmaktan çıkmak için aşk ve niyaza duran insanlar vardı.
Burası benim köyüm. Ömrümde hiç durmadığım, havasını teneffüs etmediğim köyüm. Çocukları ile dağlarda tepelerde, yollarda oynamadığım köyüm. Benim köyüm diyorum da Koç’larında köyü aynı zamanda. Sizin de köyünüz. Neden mi? Çünkü zihin köydeki insanların da yaşadıkları bundan ibarettir.
NUMANİYYE kitabının yazarı Numan efendinin kitabının son kısmında, İLAHİ SEN ŞU ZELEKAYI YOLA GETİR. Duası meşhurdur. Hayatları CEZM edilen, şerefleri iki paralık edilen tüm Koç’lar beldelerinde mutlaka bir Numan efendileri vardır. Numan efendileri yoksa HADİ BABALARI vardır. Ve onların neseplerinin belli olabilmesi, sağlıklı büyüyebilmeleri için önce ahlak ve Maneviyat etrafında, sonrada Ordunun en büyük dehası medar-ı iftiharı olan kolağası Mustafa Kemal etrafında kenetlenmişlerdir.
Bu memleketin bir derdi var. Gerçekten bazı insanların neseplerinin T.C NUFUS VE VATANDAŞLIK İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN açıklanması gerekir. Bu bir ırkçılık değil. Kimsenin kavminin ne olduğu o kadar önemli değildir. Kavimler birbirleriyle tanışsınlar bileşsinler, sevişsinler, üresinler diye ayrı ayrı kavimler halinde yaratıldı.
Benim anlatmak istediğim şudur; Bu memleketin baş belası sebataistler dir. Satanistlerdir. Masonlardır. Bunları biliyoruz. Mücadelemizi de o şekilde veriyoruz. Birde Bu düşmanların planlı bir şekilde yaptıkları ve uyguladıkları bir içten fetih dediğimiz veya amiyane tabir ile Truva atı dediğimiz kiralık şahsiyetler kullanmasıdır. Bunların bir kısmı para ile satın alınan insanlardır. Bir kısmı da, üzülerek ifade edelim ki babasını tanımayan kimselerdir. Yani anasının bir otel odasında yoldan geçen bir başka nesepsiz hainden kazandığı PVC’lerdir.
Bundan 33–35 sene önce bir gazetenin muhabirliğini yapıyorum Anadolu’da Elli Bin nüfuslu bir vilayette. Rahmetli Muammer Dolmacı ( DPT uzmanlarından ) Gönül dünyası ndan. Çok yüksek bir şahsiyettir. Hayatımda ilk tanığım mümtaz inanlardan. Bir gün Lastik satan (Emin amca- Babası) mağazalarında bir çay ikram etti. Ve sohbette, Almanya’da insanların yaşadığı baba sıkıntısından bahsetti. Otel odalarında kazanılan bir nesil hızla Avrupa’ya hâkim olma yolunda. Ülkemizi de bu duruma düşürecekler. Korkuyorum. Allah bize merhamet etti, İmparatorluk yıkılırken, Mustafa kemal gibi bir devlet ve siyaset adamı olan bir askeri lideri bize verdi. Dedi.
Ve uzun uzun Mustafa Kemalden bahsetti. Ve ülkemin içine düşürülmek istediği durumdan yakındı. Ve dedi ki siz nasıl gazetecisiniz. Neden yazmıyorsunuz. Her halin kendi metodolojisi var. O hal üzere insanlara anlatsanız. Okullar ile, kanunlar ile olmuyor. Yeterlide kalmıyor. Bu millet neslinin sıhhatini Mustafa Kemal’e borçludur. Mustafa Kemali ;Sultan Abdülhamit ve vahdettin ile düşman gösteren zihniyete dikkat edilmesi gerekir demişti.
Aradan bu kadar uzun seneler geçti. Rahmetli Muammer Dolmacı ağabeyi yine rahmetle yad ediyorum. Ve onun o ilk söyledikleri çerçevesinde, Mustafa Kemal ile alakalı olan her şeye özel bir özen gösterdim. Araştırdım. Sanki bir yabancı araştırmacı gibi sürekli iz sürdüm. Dehşet bilgiler gördüm. Tarihe şahitlik yaptım.
Düşünüyorum, bu memlekette Mustafa Kemal düşmanlığı yapan insanların Devlet arşivlerindeki şecereleri açıklana, acaba kızaracak yüzleri değil, vicdanları hala bu topraklarda yaşamaya müsaade eder mi?
Her zaman söylediğim ve dikkat çektiğim bir konu var. Konuşmaya başladığım günden beri dile getiririm nerdeyse.
Bu ülkede, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Mit Müsteşarlığı(eski ismi ile Yıldız İstihbarat Teşkilatı) Nüfus Ve vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğü Arşivleri açılsın. Veya açıldığı zaman okuyacaklarınıza ve olacak olanlara akıl ve sırrınız asla ermeyecektir.
Dün Mustafa Kemal düşmanlığı yapanlar ile, bu gün Mustafa Kemal düşmanlığı yapanlar arasındaki tek buluşan nokta, bu vatan topraklarının ecnebilere satılmak istendiğidir.
Mustafa Kemalin aile yaşantısı ve bağları hakkında ileri geri konuşan Prof. lara varıncaya kadar bir yığın vatan millet ve din düşmanı insanı bu topraklardaki insanlar gayet iyi tanır.
Mustafa kemalin etrafında, çöreklenmiş, yığınla yalaka ve haysiyetsiz insanın varlıklarıda malumumuzdur.
Bütün bunlara rağmen 57 seneye çok şeyler sığdırmış bir lider Mustafa kemal. Bir deha. Bir Bilge insan.
Tabiki hatalarıda olmuştur. Melek değildir. Fakat Her biri ile iftihar ettiğimiz Osmanlı Padişahlarından daha şahsiyetlidir. Daha az hata etmiştir. Dine daha az zarar vermiştir. İşlediği hatalara dini asla alet etmemiştir. Kendi günah galerisindedir. Özeli tüzeli, bıraktıkları götürdükleri ortadadır. Hükümetler bu sırrı çözerse, bazı pozisyonlar ters köşe olacaktır. Kim ki dir? Takke düşecek kel görünecektir.
Ancak şunu özellikle belirtmeliyim ki; Din kisvesi altında veya Müslüman bir kimlik altında Mustafa Kemale saldıranların hepsi, Mustafa kemal tarafından beslenen ve korunan şahsiyetlerdir. Aile mahremiyeti korunan insanlardır. Siyasi emellerinin ve şahsi sui emellerinin çerçevesinde Mustafa kemale düşmanlık yapmışlardır. Bu gün bunu devam ettirenlerde kemik yalayıcılardan başka kimseler değildirler.
Bütün dünyanın gözünde öyle bir milletiz ki, bir ikincisi asla yoktur. Lanet olsun bu şahsiyetlere. Biz öyle bir illet olmuşuz ki, Ülkemizi koruyan ve kollayan ve yeniden inşasını sağlayan, istiklalimize kavuşturan şahsiyete alenen düşmanlıklar yapıp, ecnebiler ile, özellikle de İngiliz, Fransız, Rum, Ermeni, Yahudi palikaryaları ile ortak hareket eden bir avuç hainimiz e maalesef yaşama hakkı sunuyoruz. Ve yine biz öyle bir illet olmuşuz ki, kendi dinine kendini Müslüman addeden insanlar tarafında küfredilmektedir.
Bu sığlıktan da, sığırlardan da kurtulamıyoruz. Bakın çok basit bir örnek vereceğim. Buyursunlar Milli istihbarat teşkilatından belgesini çıkartsınlar. Eserlerinde Mustafa kemalden sitayişle bahseden (Bediuzzaman- Bu unvana layık değil. Bu ünvanı kendi kendisine vermiştir.) Saidi Kürdi denilen zat kimdir? Önce kimliğini araştırsınlar. Sultan Abdülhamit tarafından YİT de çalıştırılan, ve sonra sultandan şeriat isteyen bir sıra kürdi asi dir. Daha sonra Mustafa kemal ile beraber istiklal savaşında doğu cephesinde savaşan bir albay. Ve görev yeri bu sefer MİT dir. Yani Teşkilatı Mahsusadır. Ve cumhuriyetin ilanı ile birlikte meclistedir. Gazi Mustafa Kemal kontenjanındandır. Yani asıl Ergenokonculardan biridir. Derin devletin, kirli işlere bulaşan kimliklerindendir.
Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz. Dikkat edilecek en muteber insan güya Dr. Rıza Nur dur. Yazdığı hayat ve hatıratım isimli 3 ciltlik eserin basım finansmanının Yahudi rum ve ermeni diasporası tarafından sağlandığını ve Maalesef fiziki görünümleri İslami hassasiyetleri olan kimliklerdeki maşaları kullandıklarını biliyormusunuz? Bu meseleleri temcit pilavı gibi ikide bir öne süren insanların İSKİ vb. yerlerden yemlendiğini (kurumu değil kanalizasyonu anımsatması için yazdım.)Finans kaynakları 3 beyazdan olduğunu biliyormusunuz?
Yolunu şaşıran bir A. Partisinin milletvekilinin, Balgat’ta bir camiye giderek F. Partisine geçtiğini, ve oradan da uyuşturucu ticaretine Allahuekber diyerek devam ettiğini biliyormusunuz? Ve bu insanın ve aşiretinin devletin baş belasını olduğunu biliyormusunuz? Ve bu insanın inancının olduğunumu zannediyorsunuz. İnancını ben söyleyeyim 3 beyaza inanmıştır. Ailesi ve aşireti ile birlikte. Devlet ve millet düşmanı. Mustafa Kemal düşmanı olması ise gayet doğaldır. Ve bu insan ne zaman isterse o zaman vekil.
Afganistan’daki Gülbeddin Hikmetyarların, Burhanettin Rabbanilerin, Şah Mesutların vb lerinin dünya uyuşturucu ticaretinin baş aktörleri olduklarını biliyormusunuz? Gerisini siz anlayın. Ve bu insanlara güya islam adına diyalog kuranların, güya islam felsefesi adına cihat yapptıkları için beraber olduklarını deklare edenlerin Mustafa kemal ile düşman olmalarının garipsenecek bir tarafı yok. Tencere yuvarlanır kapacığını bulur. Bakın inceleyin bu insanlar ile iritibatlı olanların, geçmişlerini, temiz ticaretleri vardır. Nede temiz siyasetleri.
Bugün okyanus ötesinde konuşlanan, Bir fitnetullahın ağlayarak simitçi tezgahları ile kazandoüı paraları bağışlayan bir mollayani ajanın bağışları ile o evleri bu evleri şu evleri açılmadı. Tezgahta bu gün Amerika vardır, dünde maalesef İngiltere ve Rusya. Kaynak ortadadır. Çoğalan okullar, aklama operasyonudur. Hem şahısları, hem kazançlarıdır. Ve maalesef Bülent Ecevit’ten, Süleyman Demirel’e, Alpaslan Türkeş’ten Namık Kemal Zeybek’e kadar bütün siyasileri, etkisi altına almıştır. Ve dediğini yaptırmıştır. Yoksa iki memurun macerası değil. Veya apoletli ile yunusumun savaşı değil. Bunu keşfeden Bir Necmeddin Erbakan-Tansu Çiller vardı. Ve onlarda Onun fitnetullah şerrine dücar oldular.
Ne demek istiyorum,
1.Mustafa kemal hakkında ileri geri konuşan bir adamın, Sultan Abdülhamit’i, Sultan Vahdettin’i ve Osmanlı Hariciyesini iyi tanıması lazım.
2.Bu milletin gerçek bir ferdi olması gerekir. Nesebinde asla karışıklık olmaması gerektirir.
3.Mutalaka Allah Resulallah, Kuran ve Ehlibeyte iman etmiş bir Müslüman olması gerektirir.
4.Anasını bilmesi yetmez. DNA testi yaptırarak babasını da bilmesi gerekir.
5.Gece yatağında bile değil, rüyalarında bile bu vatana ihanet duygusu ve görüntüsünden kaçmasını bilinçli olan bir insan olmalıdır.
Gelelim Mustafa Kemal in özel yaşantısına, özel hallerine, cinsel tercihlerine, din anlayışına, aile bireylerinin kimliğine ve buna benzer çilingir sofralarına kadar inen özel durumlarına. Bu konuda da yazacağım m İnşaallah. Fakat hemen belirteyim bu konuda yazılan kitapların hemen hemen tamamını okudum. Bir kuyruk acısı var belli. Yazanlar ne Müslümanlık gayretleriyle yazmışlar, nede domuz çiftliklerinin ellerinden gitmesi üzerine kaleme sarılmışlar. Bir kuyruk acısı var. Nasıl ki Fikriye ve Latife Hanım arasında bir husumet varsa aynen öyledir.
İster misiniz, bir gün Mustafa Kemal hakkında türlü iftiralar ile ortalıkta gezen, değerli kendilerinden menkul olan bu şahsiyetlerin aile yaşantıları ortaya dökülsün. Ve ne kafadar müptezel oldukları görülsün.
Yazacağım bu konuları da işleyeceğim. Hele ortalıkta gezen bir belge adı altında kağıt paçavra var. Menderesin en genç ve namaz kılan Muş milletvekillerinden Gıyasettin Emre, bundan 25 sene önce beni bulunduğum ilde ziyarete geldi. Torununa askerlik yaptırmak üzere, hatır sahibi insan aramakta idi. Kendisine yardımcı oldum. Oturduk sohbet ettik. Ve bana çantasından birkaç belge adı altında, güya Başbakan Menderes tarafından başbakanlık kasasından çıkarılmış birkaç kağıt verdi. Bir tanesi Selanik asliye Hukuk mahkemesi diye başlıyor Osmanlıca belge. Bu belgeyi bu paçavrayı, Abdurrahman Dilipak a da kendisi vermiş. Abdurrahman Dilipak da bunu yurt dışında bir yerlerde kullanmış. Cemalettin kaplana da kendisi vermiş. Bu zat saman saman , saman adlı veya başka gazetelerde muteber bir insan diye görünür.Medyatikdir yani.
Ben bu bvelgeyi elime alıp okumaya başlayınca, maşallah sen Osmanlıca biliyorsun dedi. Ve sohbetiiz çok sert dozlarda devam etti. Kendisine sordum o zaman,
Dedim ki;
- Siz Milletvekilliği yapmış bir insansınız. TBMM ye ait olmayan bir evrakı benzetilse bile tıpa tıp, sahte bir evrak olarak önünüze sürseler, bilgi iğfaliyetine sizde sebep olabiklirmi. Kandırılabilirmisiniz?
- Dedi ki;
- Asla ben o konularda çok tecrübeliyim. Beni kimse kandıramaz. Dedi.
- Dedim ki,
- Elinizdeki belge dediğiniz paçavra, dikkat edin OSMANLI İMPARATORLUĞUNA ait olmuş oluyor. Farkında olmadan Osmanlı imparatorluğunu devlet olmaktan çıkarıp, kabile veya terör örgütü mahkemeleri sıfatına büründürüyorsun ki, onlar bile böyle cehaklet sergilemezler güzel kopya yapalar. Bu elinizdeki belgeyi düzenleyen nesebi gayri sahih belliki, sokak arasında Osmanlıca kursu alan bir cahildir.
Mahkeme muhteviyatı içerisinde bir celse tutanağı veya ilamı asla değil. İnsan iftşira ederken bile, kendisine yapıldığı zaman asla kabul edemeyeceği ve hazmetmeyeceği bir rezilliğe tenezzül etmez. Bu millete yazık. Siz Yönetime talip siyasetçisiniz ve yönettinizse, ülkeye bir iyilik yaptınız ise, bin kötülük yapmışsınız yazılar olsun. Bizde milletin bir ferdi. Sizi azl ediyorum.
- Şimdi bir insanın hatalarını söylemek veya ifşa etmek kimin vazifesi orası bilinen bir başka gerçektir. Ancak, çamur at, tutmazsa da izi kalır. Felsefesi gerçekten münkir ve müşrik felsefesi olan yezidi bir tutumdur.
Bu insanların bu huylarından vazgeçmesi lazımdır. Bugün iktidarda olan siyasi zihniyettir. Bazı çalışmalar yapıyor. Tarih onun hükmünü de verecektir. Özür dilemeler kırıla gitsin. Arşivler açılsın. Padişah’ları da, Mustafa Kemal ide bu millet tanısın. Amma lütfen illa edep illa edeptir talebimiz. Edebe riayet edilsin. Nesebini bilmeyenlerin, neşesizlik iddiaları mideleri değil, beyinleri dumura uğratır.
Rüzgâr eken, fırtına biçer. Fırtına biçerken de suçu Allah’a, İslam’a mal etmesin. İsyan da etmesin.
Ey Allah’ım Milletimi yoluna getir. ALLAH ALLAH. Ey Allah’ım milletime akıl ve izan ver. ALLAH ALLAH. Ey Allah’ım milletimin içindeki levrekleri sen dize getir. ALLAH ALLAH .Ey Allah’ım milletimin içindeki kelekleri sen olgunlaştır. ALLAH ALLAH .Ey Allah’ım Milletimin içine sızan Thomas Edward Lawrence’leri sen kahr-u perişan et. ALLAH ALLAH. Ey Allah’ım sen beni duyuyorsun, bende seni duymak için avaz ediyorum, Milletimin inancına , dinine, imanına, milliyetine, kurucusuna ve kahramanlarına iftira edenlerine lanet eyle. ALLAH ALLAH .Onları perişan et. ALLAH ALLAH. Gün yüzüne çıkamasın yarasalar. ALLAH ALLAH
Mustafa Mesut DURMUŞ
KIZIL BABA
15.12.2011 ŞİŞLİ
Thomas Edward Lawrence
Thomas Edward Lawrence, 1915
Takma adı Arabistanlı Lawrence, El Aurens
Doğum Tremadog, Caernarfonshire, Kuzey Galler
Ölüm Bovington Camp, Dorset, İngiltere
Bağlılığı Birleşik Krallık
Haşimoğulları
Hizmet dalı İngiliz Ordusu
Kraliyet Hava Kuvvetleri
Hizmet yılları 1914 – 1918
1923 – 1935
Rütbesi Yarbay
Savaşları/Çatışmaları I. Dünya Savaşı
Medine Kuşatması
Arap Ayaklanması
Madalyaları Üstün Hizmet Madalyası
Fransız Şeref Lejyonu Madalyası
Yarbay Thomas Edward Lawrence (d. 15 Ağustos 1888, Tremadoc, Caernarvonshire, Galler - ö. 19 Mayıs 1935, Clouds Hill, Dorset, İngiltere),[1]Britanyalı arkeolog, askeri stratejist, casus ve yazar. Profesyonel olarak T.E. Lawrence veya T.E. Shaw[1] isimlerini kullandı. 1916 - 1918 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yürütülen Arap Ayaklanmasında, Birleşik Krallık irtibat subayıolarak aldığı görev nedeniyle Arabistanlı Lawrence olarak tanınmıştır.[1] Şövalyeliknişanını reddetmiştir, "Üstün Hizmet Madalyası" ve "Fransız Şeref LejyonuMadalyası" ile ödüllendirilmiştir.
Arapların birçoğu, Osmanlı ve Avrupalı devletlerin hakimiyetine karşı verdikleri özgürlük mücadelesine önderlik etmesinden dolayı onu, Arap ulusal uyanışının öncüsü ve halk kahramanı olarak kabul etmektedirler. Kendisine hayran bazıBedeviler tarafından Lawrence’a Dinamit Emir (İng: Amīr Dynamite) lakabı verilmiştir.[1] Britanyalılar da onu en büyük savaş kahramanlarından biri olarak kabul etmektedirler.
Bahsi geçen dönemi 1926 tarihli "Bilgeliğin Yedi Sütunu" (İngilizce: The Seven Pillars of Wisdom) adlı otobiyografik eserinde anlatmıştır.