- 505 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İcap ve Kabul
İcap ve Kabul
Dünya’da yönler belli bir noktaya görecelidir. Güneş’e göre tayin edilir değil mi? Güneş’e doğarken durunca önümüz Doğu, arkamız Batı, sağımız Güney, solumuz Kuzey. Dünya’dan Aya çıkılır, Ay yüzeyine yaklaşınca inilir. Bakınız yukarı aşağı da göreceli.
Evren’de iyi ve kötü de görecelidir. Tercih ettiklerim iyidir, istemediklerim kötüdür. Bu kişiden kişiye değişir. Tercih özgürlüğünün başkasının tercihini sınırlamaması esas elbet oraya girmeyeceğim. Başkasına zararı olmayan her şeyde insan özgür ve tercihinden kendi sorumludur. İcap ve kabul şartları işler. Hani pazarda satıcı malına bir fiyat yazar, bu fiyat bazı malın değerinin üzerinde de olabilir, altında da… Müşteri kabul eder alırsa kendi tercihinin sonucunu yaşar.
Hani var ya Ahzab Sûresi, 72 ayette;
“Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik. Onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor.”
Burada da icap ve kabul var. Teklif var kabul var sonuç var. Yani evrende şu iyi şu kötü şeklinde bir ayrım görecelidir. İnsanda cahil cesareti var demek ki. Emaneti kabul etmiş. Bu emanet nedir? Elbet “ene” yani “ben” şuur. Demek insan halifelik emanetini kabul etmiş. Ve bunu yapabilecek kabiliyette olduğunu da emanetin verilmesinden anlıyoruz.
“Allah hiçbir nefse vüs’atini aşan (güç yetiremeyeceği) bir vazifeyi teklif etmez.”
(Bakara Sûresi, 286)
Cahil ve zalim olmasına işaret ise bu vazifeyi yapabilecek potansiyele sahip olmasına rağmen potansiyelini çar çur edip vazifede, aynalıkta, halifelikte kusur etmesi. Sonuç olarak da Cehennemle karşılık görmesine işaret.
O halde insanın asıl vazifesi halifeliktir. Evrende olan her şey onun ile alakalı ve hizmetinde olması da bu vazifesinin gereğidir. Meleklerin Adem’e secde etmesi de bunun sembolüdür.
İyi / Kötü göreceli demiştik, hayır ve şer de Allah’tan biliyoruz. O halde evrende olan her şey hayırdır , esmanın yansımasıdır diyebiliriz. Kendimize uymayanı almayacağız sır burada. Bize uymayan başkasına uyar. Oraya da karışmayacağız.
Nasrettin Hoca çarşıya giderken yolda eşek önüne gelen dışkıyı koklamak için duraklamış. Beklemeler ve dehlemelerden yorulan Hoca. Eşeğin kokladığı dışkıları toplamış ve yem torbasına doldurmuş. Gecikmeli olarak çarşıya varmışlar. Hoca çıkınından kendi yemeğini çıkarmış yerken eşeğin de yem torbasını başına geçirmiş. Eşek dışkılarla dolu torbadan hoşlanmamış başını sallarmış sağa sola kurtulmak için torbadan. Hoca da söylenirmiş. Hiç başını sağa sola sallama sen kokladın ben topladım. Şimdi afiyetle ye kokladıklarını…
Evrensel sistem böyle işler. Hayal edersiniz, koklarsınız, evren de torbanıza doldurur. Afiyet olsun. Çiçek koklayan çiçek bulur torbasında. Ne koklarsanız ona ulaşırsınız.
Güzellikler daim olsun, aşk var olsun. Hayallerimiz gerçek olsun.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Allah razi olsun
Allahin daveti kendisinedir:
Rad-14:
Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Bu davet Allahin insandaki emaneti olan Ruhadir. Ruh Allahin emanetidir. Ve nasil Allah´dan geldiyse, dünya hayatini yasarken tekrar ona ulasma özelligine sahiptir. Tasavvuf´da buna Seyri Süluk denmistir. Kuran´da bunun adi Hidayettir. Yani Ruhun Allah´a ulasmasi.
Iste Secde-9´da Allahu Teala bize Ruhundan üflüyor:
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Isra-85:
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.
Öyleyse Allahin emrinden olan bir Ruh´a sahibiz.
Bu Ruhu sadece Insan yüklendi.
Ahzab-72:
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
Iste Allahu Teala bizi Ruhumuzu kendisine ulastirmaya davet ediyor. Öyleyse kim Allah´a Ruhunu ulastirmayi dilerse Allah onu mutlaka kendisine ulastirir.
Rad-27:
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Nisa-58´de ise Emanetlerin sahibine iadesi emredilmekdedir:
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.
Kalbimizde bu dileyin olmasinin sonucunda, nefsimizin karanlik kalbine Allah rahmet nurlarini akitmaya baslar. Yani Nefis terbiyesinin baslangici bu dilek´dir insallah.
Allah razi olsun
Sevgilerimle
BizimYunus tarafından 12/9/2011 10:31:59 PM zamanında düzenlenmiştir.