- 1783 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
"Doğu Makedonyada Sevendikli Köyü. Bir Ailenin Öyküsü. Bölüm 3. Anlatan Ramadan İbrahimov".
AİLENİN YAŞAMIŞ OLDUĞU EV. YIL 1967.1968. BABA NAFİ İBRAHİMOV//UN EVİ.
Yıl 1968.
Ertesi gün hazırlıklar yapıldı, öğlenden sonra saat üç dört sıraları yola çıktık, yürüyerek gölcük yolundan dedelliye doğru giderken. gölcükte arkadaşım Demiri gördüm,
içim cız etti!
Demir köyde sürüleri olanlardan çakır aganın oğlu,
Benim sınıf arkadaşım.
Onu bir daha göremeyeceğim diye düşünmeğe başladım,
Çobanlıkta beraberdik, okulda beraberdik, şimdi ben gidiyordum, uzaklara çok uzaklara..
Türkiyeye.
Bir daha hiç görüşemiyecektik, bu gözümün önünden hiç gitmedi, hala aklıma gelince hüzünlenirim,
Neden? neden? diye kendi kendime sorarım.
Akşam saatlerinde dedelliye ulaştık,
Dedelli türkiyeye gelmek için otobüse bineceğimiz köy.
Bizim köye yol olmadığından arabalar gelemiyordu.
Bizim köyden kasabalara giderken sadece eşekler ve atlarla gidiliyor.
Dedellide bir yakınımız vardı, o geceyi onlarda geçirip sabah erkenden yola çıkacaktık, dedelli köyüne geldiğimizde çok şaşırmıştım.
Evlerde ışıklar yanıyordu, elektirikler vardı bizim köyde bilmezdik böyle şeylerin olduğunu.
Biz gaz lambasıyla aydınlanırdık, veyahut gaz fenerleri vardı,
Dedelli’de elektirikler beni çok şaşırtmıştı, o geceyi orada geçirdik,
Ve sabah erkenden kalktık, saat beş falandı çıktık yola, bizden başka iki aile daha vardı, bizimle aynı otobüsle Türkiyeye gelecek, hep beraber yolda başladık otobüsü beklemeğe.
Otobüs geldi hepimiz bindik, yola çıktık çok gitmeden benim başım dönmeğe, midem bulanmağa başladı, başladım istifra etmeğe, kafamı kaldıramıyordum yolculuğun nasıl geçtiğini hiç bilmiyorum.
Akşam saatlerinde Türkiyeye gelmişik,
Otobüsten indik ben kendime gelememiştim hala, sağa sola bakıyorum,
Burası neresi? diye, soruyorum babama.
Türkiyeye geldik, burası istanbul sağmalcılar diyor bana,
Ben yine’de şaşkınlıklla etrafa bakınıyorum kendi kendimede sormadan duramıyorum.
Burası türkiye’ise bu insanlar neden türkçe konuşmuyorlar, neden çıplak bacakla dolaşıyorla,
Bizim orada etek giymek çıplak bacakla gezmek ayıp’tı, sadece gavurlar çıplak bacakla gezerlerdi, köyde herkes şalvarla gezerdi çıplak bacakla kötü kadınlar gezerdi,
Namuslu kadın! şalvar giyerdi.
Bize öyle öğretildi, köyümüzün namus anlayışı’da budur.
O yüzden buranın da türkiye olduğuna inanamadım,
Bir’de inanamadığım burada türkçe konuşulmuyordu sanki, ben konuşulanları hiç anlamıyordum.
Örnekler (geliyorum gelirim) (gidiyorum giderim) (anne ana) (baba BOBA) (amca aca) (teyze tete) (abi aga) (kardeş kada) Yani sizin anlayacağınız benim buraya uyum sağlamam bayağı bir zor oldu.
Biz o gün akşam otobüsten iner inmez, sağmalcılarda teyzem vardı, onlara gittik.
Teyzemler de kirada oturuyorlardı, iki oda bir salon evde yedi çocuğuyla birlikte kalıyorlardı.
Yedi kardeş bir ana, teyzemin kocası yoktu enişte bey vefat etmişti,
Bizde dokuz amcam ve babaannem le birlikte onbir kişi daha o eve dahil olduk, toplam evde ondokuz kişi yaşamağa başladık. iki oda bir salonda.
Daha sonraki günlerde babam iş bulana kadar orada kaldık, yaklaşık bir ay falan onlarla beraber iki oda bir salonu paylaştık.
Ve bir gün babam ve İbrahim abim iş buldular, kiralık ev bulduk, ve kendi evimize taşındık,
Daha sonraları büyükler işe girdiler.
Benim okulum orada yarım kalmıştı, dört sene bitmediğinden öğretmen bana bitmiş olarak kınişka vermedi, kınişka bizde diplomaya derler.
Dördüncü yılın ortalarına kadar okudum, okuma yazmayı öğrenmiştim memlekette, o yüzden burada babam okula gitmeme gerek görmedi..
Senin okur yazarlığın var, seni teziye vereyim de zanayat öğren dedi.
Dedelli köyünden gelme eskilerden bir terzi, Murtaza babamın köyden tanıdıkları, beni onun yanına çırak olarak verdi.
İlk gittiğim gün benim parmağıma yüssük takıp bağladılar, iğne çekmeğe alışayım diye, eve gelince akşamları gece yatarken bile çıkartmazdım yükssüğümü ,usta kızmasın diye, parmağım yem yeşil olurdu.
Aradan bir sene kadar geçti ben makinayı öğrenmiştim artık kalfa olmuştum, dükkana çırak lazımdı.
Ustaya dedim’ki benim kardeşim var,
Onu getireyim’mi? çırak olarak,
Getir bakalım dedi, ve ertesi gün Sebaydini işe getirdim.
Artık Sebaydin dükanın çırağı olmuştu, ben makinada çalışmağa başladım.
Bizim ustamız öyle iyi bir insan’dı ki yaz günleri bizi haftada bir gün denize götürüyordu, her salı deniz günümüz’dü,
Yazın işler biraz fazla da oluyordu, işler hafta içi yetişmeyince bazar günleri gelin parça başı pantolon dikin diye mesaiye çağırırdı bizi.
Arkadaşım ali ve ben makinada onun kardeşi ve benim kardeşim de ütüde bizlere yardım ediyorlardı,
Usta kesimleri cuma ertesinden hazırlayıp masanın altıdaki rafa koyardı.
Normal bir çalışmayla günde beşer tane pantolon dikerdik,
beş tane bize, beş tane, Ali ve kardeşine,
Pazar günü biz, Alilerden biraz erken geliyorduk işe,
Kardeşim Sebaydin gelir gelmez pantolonların en kolaylarını cepsiz olanları seçer,
Alilere cepli ve daha zor olanları bırakırdı,
Kardeşime niye böyle yapıyorsun eşit dağıtalım dediğim zaman banane onlar erken gelseydi onlar alacaklardı, diye cevap verirdi,
Ali gelince bana söylenirdi niye böyle yapıyor diye ben’de alıp cepsizlerin yarısını onlara veriyordum.
Terzihanede günlerimiz böyle neşeli bir şekilde geçiyordu.
Ramazan aylarında akşamları biraz vazla çalışıyorduk işlerden dolayı.
Ustamız Murtaza bize her akşam kıymalı böğrek alırdı, çaylarada ip çekerdik, bir bobinin ucuna kaç kişi varsa okadar ip bağlanır, örneğin 5 tane ip dördü boş bir tanesi bobine bağlı bağlı olanı kim bulursa çayları o ısmarlardı.
Bir de elimizin içine numara yazardık herkes sırayla birer numara söylerdi numarası söylenen kurtulurdu en sona kimin numarası kalırsa çayları o ısmarlardı böyle zevkli ve keyfli günlerimiz vardı o zamanlar yıl 1970 lere gelmişti.
Değerli arkadaşlar yazımı okuma zahmetine katlandığınız için çok teşekkür ederim saygı ve sevgilerimle..
Ramazan Çalışkan..
3. Bölümün Sonu Devamı Var.
26.11.2011.01:40.
Bazı Sözcüklerin Anlamları.
Aga-Ağabey. Setre-Ceket. Aba-Abla. Aca-Amca. Tete-Teyze. Kada-Kardeş
YORUMLAR
ellerine sağlık benim dedelerimde 1926 da selanikten mübadeleile gelmişler gemilerle getirtmiş atatürk annemin köyünde yaşlılara hala daha teyzeye tete amcaya muço derler ama aba abla aga ağbey ve bişey göstericehimiz zaman te şurda deriz çokgüzeldi banim annannem yunanistan karacaovalı oranın pomaklarındandır onların dili farklıdır bende biraz bilirim baba tarafımda selanik serezden oraları görmeyi isterim rahmetli dedem annennem bana oraları anlatır ve orada nekadar çok zulum gördüklerini anlatırlardı tebrikler çok sıcak bir hikaye idi
Makedonyalı Şair
sami biberoğulları
Bu günkü yazımda olayların geçtiği yer Kocaeli- Akmeşe köyü....O köyün insanları komple mübadele ile gelmiş kardeşlerimiz. Sanırım sizin akrabalarınız da vardır içlerinde. Çünkü Slanik, Drama, Kavala, Serez den gelenler bir hayli fazla.
Selam ve saygılarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Te be Ramadan...Ne güzel bi ikaye yakalmışsın böyle... Elcağızın dert gürmesin...
Selam ve saygılarımla.
Devamını bekliyoruz. kalemine kuvvet.
Makedonyalı Şair
merhaba arkadaşım güzel yüreğin var olsun heyecanla okuyorum bu güzel hikayeyi anlatım şekliniz çok güzel öyle akıcı yazıyorsunuzki başlamadan sonlanıyor ne çabuk bitti diye hayıflanıyorum ve takıp ediyorum hani ne derler kolunda altın bilezik sanat için ve öyledirde
yüreğin var olsun sevgi ile kal hikeyeyi merakla beklıyorum iyi geceler arkadaşım özür dilerim arkadaşım gece geç olunca bazen klavye hataları yapıyorum kusuruma bakma düzenlemeye çalıştım hemde güldüm anladım hayat hikayeniz olduğunu yazım şekliniz çok güzel akıcı nasıl bittiğini anlayamıyor bir daha okuyorum sevgi ile kal arkadaşım
siyahgecem tarafından 11/26/2011 1:13:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Makedonyalı Şair
Bu hikaye benim hayatımdan gerçekleri anlatıyor benim hayat hikayem desem daha doğru olur sevgi ve selamlarımla uğurluyorum değerli arkadaşım..
Makedonyalı Şair
Ayrıca bazı yazı hatalarımda beni uyardığın için çok teşekkür ederim, sayende bunun üstesinden gelirim.
Senin hikayelerin kadar güzel anlatamasam'da bu benim gerçek hikayem yaşadıklarımı anlatıyorum.Saygı ve selamlarımla..