- 580 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SAYIN KILIÇDAROĞLU' NA MEKTUP
SAYIN KILIÇDAROĞLU’NA BİR MEKTUP DA BENDEN
Dr. Sadık Özen
Sayın Kılıçdaroğlu,
Sözlerime başlarken; yazacaklarım hakkında yanlış bir değerlendirme yapmamanız için önce sizin hakkınızdaki düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Bunu yaparken, sizden veya partinizden herhangi bir beklenti içinde olmadığımı peşinen bilmenizi isterim.
Malatya ve Antalya SSK Hastanelerinde Başhekimlik görevlerinde bulundum. Sizinle birlikte çalışma olanağım olmadı, ama camianın içinden biri olarak sizin ne kadar dürüst ve başarılı bir Genel Müdürlük görevi ifa ettiğinizi yakınen biliyorum. Bundan ötürü, gerek basında, gerekse parti içi veya özel platformlarda sürekli olarak sizi savunma gereği duydum ve size karşı yapılan haksız eleştirilere karşı sizi savunmaya çalıştım.
Henüz Genel Başkan seçilimeden önce; Tunceli’de yaptığınız konuşma sırasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Onur Öymen’e karşı yarattığınız ve onu istifaya davet eden olumsuz tutum ve polemiğe rağmen yine de size olan güvenim sarsılmamıştı. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylığınız sırasında iyi bir performans göstermiş, partinin başına geçtiğiniz takdirde, partiye yeni bir dinamizm kazandıracağınız ve yenileşme hareketi başlatacağınız kanaati uyandırmıştınız. Ve de Atatürk ve
Cumhuriyet İlkelerine bağlılığınız konusunda hiçbir tereddüte sahip değildim.
Deniz Baykal’a düzenlenen komplo döneminde yaşananlardan sonra partinin başına geliş şeklinizle ilgili olarak eleştirilerim olmakla beraber, CHP’nin geleceği açısından bunu son derecede olumlu bir gelişme olarak görmüştüm.
Özellikle Kürt kökenli ve Alevi inancına sahip oluşunuzu; Cumhuriyet Halk Partisi’nin sahip olduğu ilkelere bağlılığının bir kanıtı olarak görmüş ve geçmişte yaşanan olumsuzluklarla açılan yaraların kapatılması için bunun iyi bir vesile olacağını düşünmnüştüm. Çünkü bütün CHP’liler gibi ben de her türlü etnik köken ve inanç ayrımcılığına karşıyım.
19. 07. 2010 tarihinde, www.fikirplatformu.net ve www.antalyabugun.com sitelerinde yayınlanan "CHP VE KILIÇDAROĞLU" başlıklı yazımda bu konudaki görüşlerimi aşağıdaki sözlerle ifade etmiş bulunmaktayım.
"Bütün ömrü boyunca CHP’ye, onu kuran Mustafa Kemal Atatürk’e ve en yakın arkadaşı İsmet İnönü’ye sevgi, saygı ve bağlılığını sürdüren bir T.C Vatandaşıyım."
"Şu anda bütün varlığımızla Sayın Kılıçdaroğlu’nun arkasındayız. Atatürk’ün bize bıraktığı emanetleri, onunla birlikte korumak ve kollamak azim ve kararındayız. Eğer ülkemizin şu anda içinde bulunduğu olumsuzlukları ve geleceğimiz için tehlike yaratan girişimleri halkımıza iyi anlatabilirsek zafere ulaşacağımız kesindir."
"Kılıçdaroğlu kısa bir sürede iyi bir lider olduğunu kanıtlamış bulunuyor. Aynı zamanda halka yönelik son derecede güzel çalışmalar yapıyor. Halkla bütünleşmesini biliyor ve halkı arkasından sürüklüyor. Meydanlar doluyor ve Kılıçdaroğlu’nu alkışlıyor".
"Bu durum; CHP açısından büyük bir gelişimdir. Ancak ne CHP ve ne de Türkiye’nin genel siyaseti, daha doğrusu demokratik gelişimi açısından yeterli değildir."
Sayın Kılıçdaroğlu, ne yazık ki, Genel Başkan oluşunuzdan kısa süre sonra, ilk olarak Parti Meclisi’nin teşkili, daha sonra da aday adaylarının tespiti sırasında bulunduğunuz tasarruflar CHP camiasında olumsuz tepkilere neden olurken bile; ben "Bu yapılanlar bazı dengelerin korunmasına yönelik olmalıdır" görüşü ile sizi savunmaktaydım.
Seçimde başarılı sonuç alamamış olmanıza rağmen yine de; "Kısa zamanda bu iş ancak bu kadar olur" gerekçesiyle sizin tarafınızı tutmakta devam ettim ve sizi savunmaya çalıştım..
Ancak, gerek Anayasa değişikliği, gerekse Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, ABD ve AB ilişkileri hakkındaki tutum ve yorumlarınız, son olarak da; "Dersim Meselesi" ve parti içinde ortaya çıkarılan "Atatürk Düşmanlığı" ile ilgili tutumunuz beni şaşkına çevirmiş bulunuyor. Bu yaşımda, sahip olduğum bunca deneyime rağmen nasıl oldu da bu kadar yanılgıya uğrayabildim diye düşünüyor ve kendimi suçluyorum.
Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı ziyaretiniz sırasında; haksız yere tutuklu olan gazeteci, yazar ve bilim adamlarından söz ettiğiniz halde, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin çok değerli bazı komutan ve subaylarından tek bir kelime ile dahi söz etmemeniz bana göre affedilemez bir hata olmuştur.
Atatürk ve arkadaşları hakkında son derecede olumsuz beyanlarda bulunan ve Cumhuriyetimizin ilkelerine ters düşen Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün hakkındaki tutumunuzun ne olacağını hala belirlememiş ve açıklamamış bulunmanızın, bulunduğunuz makamla bağdaşmadığını düşünüyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Sözü edilen bu milletvekilinin; "Ben CHP’li değilim, Kılıçdaroğlu benim aday olmamı istedi" söylemi de son derecede önemlidir. CHP ilkelerine sahip olmayan bir kişinin, bu parti tarafından kurulmuş olan Cumhuriyet ilkelerine bağlılığı da tartışılır. Şu halde bu kişiyi neden CHP’den aday gösterdiniz ve milletvekili seçilmesini sağladınız, bunu açıklamak zorundasınız.
Cumhuriyetin kuruluş döneminde yaşanan isyanların bastırılması ve geçmişte yaşanan ihtilallerle ilgili olarak; çıkarılan isyanların ve yapılan ihtilallerin oluş nedenleri bir tarafa bırakılıp sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’ni suçlayanlarla nasıl görüş birliği içinde olabildiğinizi anlamakta zorluk çekmekteyim.
Bu sözlerimle, Türk Silahlı Kuvvetleri ve mensupları arasında hiç kusur işlemeyenlerin olduğunu savunuyor değilim. Tabii ki suç işleyenler cezalarını alacaklardır. Aynı şekilde kurumun da bütün olumsuzluklardan arındırılması gerekir. Biz hekimler hastalıkları ortadan kaldırmak için insanları öldürmüyor, onları tedavi etmeye çalışıyoruz. Türk Silahlı
Kuvvetlertimiz için de bu ilke örnek alınmalıdır. Askerimizi küçük düşürücü önlem ve girişimler mantık ölçüleri içinde kabul edilemezler.
Son günlerde sergilemiş olduğunuz tutumlar nedeniyle; yapılacak anayasa değişikliği çalşımalarında, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinin ve Anayasamızın değiştirilemez maddelerinin korunabilmeleri konusunda nasıl bir tavır sergileyeceğiniz konusunda da tereddütler oluşmuş bulunuyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, şu günlerde izlemekte olduğunuz siyasetle; başında bulunduğunuz CHP’ni; adeta rakibiniz durumundaki iktidar partisinin arka bahçesi konumuna getirmekte olduğunuz, ABD ve AB’nin ülkemiz üzerindeki baskıcı tavır ve müdahahaleler karşısında sesinizi yeterince yükseltmeyerek, bunları onaylıyormuş gibi davranışınız gözlerden kaçmamaktadır.
PKK taraftarlarınca başlatılan "Çocuklarımızı askere göndermeyeceğiz ve Devlete vergi ödemeyeceğiz" yaygara ve tehdilerinden sonra "Vicdani Red" konusunun gündeme getirilişini son derecede manidar bulmakta olup, bu konulardaki net görüşlerinizi de öğrenmek ihtiyacındayız.
CHP’nin daha aktif bir duruma getirilebilmesi ve kendisini yenilemesi kanaatimizi muhafaza ediyoruz. Ancak yapılacak iyileştirmeler "Yeni CHP" paftası alıtında ele alındığında; CHP’nin sahip olduğu temel ilkelerin değiştirilmesi yoluna gidilebileceği fikrinin oluşması parti içinde büyük çalkantılara ve güç kaybına neden olacaktır. Önemli olan parti tüzüğünde yer alan temel hükümler korunarak, partinin gençleştirilmesi, parti yönetiminde gençlere ve kadınlara daha çok yer verilerek söz sahibi olmalarının sağlanmasıdır.
Sayın Kılıçdaroğlu, bir taraftan sizin başında bulunduğunuz üst yönetim kadrosu, bir taraftan da bazı belediyeleriniz CHP’nin başarı grafiğini maalesef artılardan eksilere düşürmektesiniz. Yaptıracağınız dürüst ve gerçekçi bir kamuoyu yoklaması ile gerek partiniz içinde, gerekse tüm vatandaşlar nezdinde bu söylenenlerinin doğru olup olmadığını saptayabilirsiniz.
Bütün bu yazılanlara ek olarak; parti içinde ortaya çıkan ve partinin geleceği açısından büyük önem taşıyan olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için çaba göstermeniz gerekirken, demokratik hakları içinde gerçekleri kamuoyu ile paylaşmak üzere basın toplantısı yapan mensuplarınıı hakkındaki açıklamalarınız hiç de şık olmamıştır.
Bu arada, TESEV üyeliğinizle ilgili hakkınızda çıkarılan söylentilerin de tarafınızdan yanıtlanması bekleniyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, sizden istenenler demokratik ülkelerdeki gelenekselleşmiş teamüllerin gereği olup sizde gerginlik, kızgınlık ve sinirlilik gibi menfi etki ve tepkilere neden olmamalıdır. En azından bu durumlara tahammül göstermek lider olmanın kaçınılmaz koşulları arasındadır.
CHP ve ülkemizin, bu gelişmelerden zarar görmemesi için, en iyi niyetlerle yapmış olduğum eleştirilerimin, sizde olumsuz tepki yaratmak yerine, aynı şekilde iyi niyetle ele alınacağını umarım.
Saygılarımla...
www.antalyabugun.com
www.edebiyatdefteri.com
YORUMLAR
Değerli Doktor Bey,
Yazınızı birkaç kez ve dikkatlice okudum.CHP'nin "hâli" yazdıklarınızla sınırlı olmayıp,sorun daha da derinlerdedir.
Abdülmecitleri birbirine karıştıran ve Suriye'deki diktatörlüğü de desteklemek amacıyla buraya giden partinin/siyasal anlayışın "Yeni Türkiye"de karşılığı yok artık.
İçinen kapanan Türkiye ya da küçük olsun,benim olsun anlayışları siyaseten ömrünü tüketmiştir,olsa olsa "fikir kulübü" olarak varlıklarını sürdürebilirler.
Ayrıca şunu da eklemeden geçemem:Sizin tıp adamlığınız,siyasi kimliğinizin önündedir...
sadikozen
CHP sahip olduğu varlığını ilkeleri doğrultusunda koruyamazsa bir "Fikir Kulübü" olarak da hiçbir değer ifade etmeyecektir. Ama ben Cumhuriyetimizin kuuruluşunda önemli rolü olan bu partinin önündeki engelleri aşacağına ve kurulan tuzaklara düşmeyeceğine inanıyorum.
Tıp adamlığımın siyasi kimliğimden önde geldiğini ifade ederek, bu işlere karışmamamı öneriyorsanız bunu asla kabul edemem. Çünkü benim bütün kimliklerimden önce gelen kimliğim Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığıdır. İşin siyasi yönü hiç önemli değil. Vatandaş olarak görüşlerimi bildirmeye ve mücadelemi sürdürmeye kararlıyım. Çünkü ben Gazi Mustafa Kemal'in evlatlarından ve askerlerinden biriyim. Saygılarımla..