BURUK BİR ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLANMASI
Bu hafta içinde ülkemizin her köşesinde ÖĞRETMENLER GÜNÜ programları yapılmaktadır. İlimizde de her yıl düzenlendiği gibi bu hafta içinde Öğretmenler Günü kutlanacaktır. Bakanlığımızın emirleri doğrultusunda yapılacak olan kutlama programında yine protokol konuşmalarında öğretmenlik mesleğinin kutsiyeti, öğretmenliğin bir sevgi mesleği olduğu, görev yaparken yapılması gereken fedakarlıklar, bu mesleğin para için yapılmayacağı gibi içinde nasihat ve tavsiye mesajları verilecektir kendi gününde bile görevli olan öğretmenlerimize. Yine bu programlarda öğrenciler, en samimi duygularıyla törendeki öğretmenlerin nezdinde bütün öğretmenlerine sevgi ve saygılarını sundukları şiirleri okuyacaklar. Eğitim ordusunun taze kanları olan genç öğretmenler temsili olarak yemin edecekler ve yıl içinde emekli olan emektar öğretmenlerimizi temsilen belli sayıdaki öğretmen ağabey ve ablalarımız olan büyüklerimize hizmet şeref belgeleri takdim edilecektir. İşte henüz emekli olan bu öğretmenlerimizi temsilen ömrünün en verimli çağını eğitimci olarak geçiren bir öğretmenimizin duygularının dile getirildiği konuşma yapılacaktır. Oldum olası emekli öğretmenlerimizin konuşmaları beni çok etkilemiştir. Bu insanlar, o yıl sınıfta öğrencileri ile beraber değildir. O ayrılığa henüz alışamadığı için konuşmalarında bazen duygusallığa kapılabilmektedirler. Evlatlarından ayrı kalmış olan bir baba veya anne gibidirler. Senenin birinde rahmetli Mehmet TOSUN hocam duygulu bir şekilde konuşmuştu. Yine senenin birinde de Sevgili Salman KAPANOĞLU hocam konuşmuştu. Eğer mizah yönü ağır basan bir renkli kişiliğe sahip olmasaydı, Salman Bey de duygusallaşabilirdi diye düşünüyorum. Bu yıl hangi emekli öğretmenimiz konuşacak programda hep birlikte göreceğiz. Evet, o konuşmalar beni çok etkilemektedir. Acaba nasip olur da “ben de emekli olursam nasıl bir konuşma yaparım?”, ya da “o sahnede ben olsam elimde mikrofonla nasıl konuşurdum?” veyahut da “konuşmamı tamamlayabilir miydim?” duygularına mı kapılıyorum bilemiyorum ama çok etkilendiğim bir gerçek.
Bu yıl Van ve ilçesi Erciş’teki Öğretmenler Günü kutlamaları çok buruk geçecektir. Çünkü hepimizin üzüntüyle takip ettiğimiz bir deprem felaketinde çok genç yaştaki öğretmenlerimizi kaybettik. Bu acılı durum ülkemizin her köşesindeki Öğretmenler Günü programlarında da etkisini gösterecektir diye düşünüyorum. Allah(c.c) hepsine rahmet eylesin. Nur içinde yatsınlar inşallah. Yakınlarına, sevenlerine özellikle hayatta kalan öğrencilerine Allah(c.c) sabırlar versin. Onların büyük çoğunluğu görev yerlerini ilk defa görmüşlerdi. Bayrağım nerede dalgalanıyor ise ben de orada görev yaparım düşüncesinden hareketle gitmişlerdi Van ilindeki görev yerlerine. Çok zor şartlarda görev yapıyorlardı. Terörün tırmandırıldığı o günlerde can güvenliği endişesi taşıyorlardı mutlaka. Ama görev görevdi ve devam ediyorlardı. Hepsinin gelecekle ilgili hayalleri vardı. Kimi bekardı evlenip mutlu bir yuva kurmayı, yeni evli olanlar bebek sahibi olup yuvalarındaki mutluluğa bir mutluluk daha katmayı, çocuğu olanlar büyütmeyi, görev dolayısıyla evinden-eşinden-yavrusu/yavrularından ayrı kalmış olanlar da onlara kavuşmayı hayal ediyorlardı mutlaka…
Nasipleri o kadarmış ne diyelim. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Allah’tan(c.c) geldik, yine ona döndürüleceğiz. Öyle tahmin ediyorum ki; “Öğretmenlerin seminerde olması gereken zamanda Busecafede topluca oluşlarında bir kusur/ihmal var mı?” konuları incelenmektedir. Sebep ne olursa olsun takdir edilen gerçekleşmiştir. Mevlana hazretleri “İllallah, İllallah” diye sürekli zikir yapınca çevresindekiler, efendim bunun bir de “Lâ” kısmı yokmu? diye uyarmak istemişler. Hazret cevaben onlara:”İnsanların nefeslerinin sayısı bellidir. Lâ dedikten sonra illallah diyemeden nefesim biter diye korkuyorum ve onun için sadece illallah diyorum” demiş. Bu sadece kabullenmeyi ikrar içindir. Yoksa her kamu görevlisi kendisine verilen görevini hakkıyla yapmak durumundadır. Var ise kusur ve ihmali mutlaka araştırılacaktır.
Düşününüz lütfen: Bir çocuk günümüz şartlarında, anasınıfı, ilköğretim okulu, lise ve üniversite eğitimlerinde en az 13 yıl ömür tüketiyor. Ardından, çok sayıda yarışçının olduğu zorlu bir Kamu Personeli Seçme Sınavı ve atamalarda yeterli puan alındığında da göreve atamalar gerçekleşiyor. Yani bir ömür geçiyor gençlerimiz için. Sonuçta bazen hayal kırıklıkları da yaşanıyor tabii. KPSS’de ise her öğretmen adayına mesleki yeterliliğini belirleyecek sorular çoğunlukta değil. Bir edebiyat öğretmenimiz bu konuda: “Allah sınavlardaki Türkçe sorularını eksik etmesin” diye esprili bir şekilde dua ediyor. Sayın Bakanımızın bu konudaki açıklamaları inşallah bir sonuç verir de matematik öğretmen adayını daha çok matematik, fizik öğretmen adayını da fizik bilgi ve öğretimi yönüyle değerlendirecek bir sınav şekli geliştirilir de sınavın bu konudaki çarpıklığı giderilmiş olur. Yine sayın Bakanımızın, eğitim fakültelerinin öğrenci sayıları ve branşlar itibariyle öğretmen ihtiyacının karşılaştırılması konusunda da bir çalışma içinde oldukları bilgisi basında yer almıştı. Bakanlığımıza bağlı okul ve kurumlarının branşlar bazında öğretmen ihtiyacı, bu ihtiyacın da Maliye Bakanlığınca karşılanabilen kadro sayısından fazla gençlerimiz eğitim fakültelerinden mezun olunca, öğretmen olarak atanma beklentisindeki ve atanamayan öğretmen adayı gençlerimizden bazıları birilerinin gaz vermesiyle sokaklara dökülebilmektedir. Sokakta olmayanlar ise sadece sabır yönünü tercih etmektedirler. Ama hiçbir öğretmen adayı gencimiz o yaşlarda meraklı sorulara cevap verirken zorlanmayı ve anne-babadan harçlık istemeyi hak etmemektedirler. Bu sorumluluktan kurtulmak için, öğretmen ihtiyacı olan ve istihdam eden Millî Eğitim Bakanlığı/Hükümet ile öğretmen yetiştiren kurumlardan sorumlu kurum olan Yüksek Öğretim Kurulu arasındaki arz/talep dengesini düzenleme çalışmalarının bir an evvel sonuçlandırılması gerekmektedir.
Evet bir depremde yitirdiğimiz öğretmenlerimizin acıları özellikle anne, baba, eş ve evlatlarında unutulmaz acılara sebep olmuştur. Bu öğretmenlerimizle birlikte aramızdan ayrılmış bulunan bütün öğretmenlerimize yüce Allah’tan(c.c) rahmetler, hayatta olan emekli öğretmenlerimize sağlıklı bir ömür ve görevdeki adsız neferlerimiz olan bütün öğretmenlerimize de başarılar ve hayırlı ömürler diliyorum.
ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN SAYGI DEĞER ÖĞRETMENLERİM/HOCALARIM…
Yazımı bir öğretmen şiirimle süslemek istiyorum.
ÖĞRETMENİM
Sevgiyle açan gül gibi¬
Güle aşık bülbül gibi
Yandın verirken sevgiyi
Küller sizin, öğretmenim.
Bülbülün aşık olduğu.
Onun içın kahrolduğu
Yakanızda yer bulduğu¬
Güller sizin, öğretmenim.¬
Hoş sobbetle dostluk eken
Onlarda.olamaz diken
Yilanı delikten çeken
Diller sizin, öğretmenim.
Ondan asla olmaz bıkan
Hasreti sineyi yakan
Burcu burcu vatan kokan
İller sizin, öğretmenim.
Zararlıdır içki tütün
Hatırı var kahve sütün
¬Doğruluğa giden bütün
Yollar sizin öğretmenim.
Sizden maharet kazanan
İlim ve fenle bezenen¬
Bütün ülkeye uzanan
Dallar sizin, öğretmenim.
Hatıralar bir bir akar.
Hayaliniz her an bakar.
Amber gibi sevgi kokar
Yeller sizin, öğretmenim.
Şiir yazsam dizi dizi
Yine anlatamam sizi
Kucaklayan her an bizi
Kollar sizin, öğretmenim.
Ayrılsa acı çektiği
Sevgiyle diller döktüğü
Behlülün sevgiyle öptüğü
Eller sizin, öğretmenim.
YORUMLAR
Bu sitenin müdavimleri ne yer ne içer..( Hiç umurumda değil ) Ne okurlar peki? ( İşte o umurumda)
Allah razı olsun arkadaşım.Bir öğretmen olarak bu yazıyı okuyup da duygulanmamak mümkün değil...Özellikle de şiiri.
Yaşın kaçtır bilmem ama ben de senin o kalem tutan ellerinden öptüm.
Selam ve saygılarımla.