EMESEG/6
Az kalsın masum bir çocuğu ezecekti. Ya traktörün altına giriverseydi, arka tekerler yumurta ezer gibi eziverseydi çocuğu… ya sakatlanıp ömür boyu başkalarına muhtaç yaşamak zorunda kalsaydı… ne yapar, nasıl yaşardı Emeseg? Önündeki hayatı, nasıl bir yola girerdi?
Zihni zonklamaya başlamıştı. Bir düşünceden diğerine geçiyor; her biri bir öncekinden daha ürkütücü oluyordu. Korku batağına saplanmış düşüncelerinden, burnuna gelen kan kokusuyla çıkıverdi. Sağ elinin baş ve işaret parmaklarını burnuna götürdüi. Nem yoktu. Alt dudağı ile çenesi arasındaki belli belirsiz çizgide ılık ılık akışkanlık hissetti. Parmak ucuyla değdi. Evet, nemlilik vardı. Kokladı. Kandı. Kanayan yeri aradı parmak uçlarıyla. Buldu. Dudağıydı. Yarılmıştı. Hiçbir yere çarpmamıştı somyanın altına girerken. Öyleyse neden yarılmış ve kanıyordu dudağı?
Noktalama işaretlerinden her birinin başka bir anlamı vardı kendinde saklı. Soru işaretlerini , zihne saplanmış koskoca bir çengele benzetirdi. Ya da koyunların yünlerine takılıp kalan pıtıraklara.
Önce istem dışı elini tutup el frenine götüren gücün kaynağı? sonra masum bir çocuğun ölümüne ya da sakatlanmasına kazayla da olsa sebep olmanın, geleceğini nasıl yaşanmaz bir hale sokacağı? Ve şimdi de gözle görülür bir neden olmadığı halde dudaklarının niçin kanadığı? Adeta 120 derecelik açılarla üç farklı yöne çekiliyordu zihni. Uyuyabilse kurtulabilirdi. Gözlerini yumdu. Derin uykudaymış gibi nefes alıp vererek uyuma moduna girmeye çalıştı. Geç saatlere kadar ders çalıştığı gecelerde böyle yaparak uyur ve sabahları dinç kalkardı. Yararı oluyordu. Çengel sızıları azalıyordu. Uyudu…
“Korkunun üzerine git ve korktuklarından arın. “ diyen bir sesle gözlerini açtı. Ses göğsünün üzerine yapışmışçasına bir baştan gelmişti. Pürüzsüz ve kulağı tırmalamadığı gibi huzur vericiydi. Gözlerini göğsüne doğru indirip baktı. Hiçbir şey göremeyince, bir gün mutlaka cevabını bulacağı koskoca bir çengel i daha zihnine gömüp yavaşça yattığı somya altından sırt üstü emekleyerek çıktı. Bir süre oturdu. Sözleri zihninde birkaç kez tekrarladı: “Korkunun üzerine git ve korktuklarından arın.” Korktuğu neydi? Düşündü. Traktöre hakim olamamışlığının; önce masum bir çocuğun, sonra da belki kendi hayatına mal olacağı hissinden doğan korkunun üzerine mi gitmesi gerekiyordu? Arınmak, temizlikle eş anlama geliyordu. Korkudan arınmayı neye yormalıydı. Kurtulmak ya da hasta bir insanın iyileşerek normal yaşama devam etmesi olabilir miydi? Peki, nasıl olacaktı? Ne yapmalıydı?
Kalktı. Bulunduğu salonun güney duvarında asılı, belden yukarısını görebileceği büyüklükte aynanın karşısına geçti. Çenesine dağılmış kan lekelerlini gördü önce. Göğsüne baktı bir müddet. Bir baş aradı umutsuzca. Göremedi. Balkona yöneldi. İbrikle elini, yüzünü yıkadı. Etrafta henüz kimse yoktu. Demek ki yaşadığı olaydan annesinin haberi yoktu. Ayaklarına bıraktı kendini. O nereye götürürse gidecekti. Hiçbir şey düşünmeyecek, plan yapmayacaktı. Kararı şimdilik beyni vermeyecekti. Yolların Hakk’a çıkacağına kani olarak ayaklarını köyün toprak yollarına bıraktı.
Harman yerinde tınas atan teyzesi oğlu Sadi’nin:
-Emeseeeg! Looo, Emeseeg!
Diye bağıran sesiyle kendine geldi. Etrafına baktı. Harman yeriydi. Köyden yaya yürümeyle 5-10 dakikalık mesafedeydi. Oraya nasıl geldiği ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu. Gerçekten zihnini boşaltabilmişti.
-Kolay gelsin.
-Hayırdır böyle teyze oğlum. Selam sabah vermeden geçip gidiyordun. Nereye böyle?
-Hiçç… Dolaşıyorum.
Saman yığınları arasından ilerlerken Sadi’nin motosikleti, motorsikletin üzerinde takılı kalmış anahtarı dikkatini çekti.
-Böle(köylerinde teyze oğullarının birbirine seslenme sözcüğü/kuzen), motorunu kullanabilir miyim?
Daha önce hiç motor kullanmamış birinin Rus malı bir motoru kolay kolay çalıştıramayacağından emin olan Sadi,
-Hadi sür bakalım. Ama beni işimden alıkoyma. Becerebilirsen kontak anahtarı üzerinde.
Emeseg, anahtarı çevirdi. Marş pedalına var gücüyle bastı. Çalışır gibi oldu. Bu defa dümenin sağındaki gaz çubuğunu hafifçe çevirerek tekrar bastı. Çalışmıştı. Motorunun çalıştığını gören Sadi, şaşkın şaşkın bakıyordu.
-Akşam olmadan dönmeye çalışırım,
Diyerek motora kurulan Emeseg, birkaç km yolu acemice yavaş yavaş gitmiş, geri dönmek istediğinde motorla birlikte yere yatmıştı. Kalktı ve motoru kaldırdı ama motoru yeniden çalıştırmakta zorlanmıştı. Kaldırırken gaza fazla yüklenmiş, debriyajı kaldırmakta da acele edince motor şaha kalkmış ve tekrar yatmıştı. Hala çalışıyordu. Kaldırmasıyla üzerine ata binercesine atlaması bir olmuştu…
O gün motorsiklet kullanmayı öğrenerek, korkularından uzak kalmıştı. Kendini daha iyi hissediyor, sabah yaşadıkları acıların yerini sevinç ve özgüven kaynaklı gurur alıyordu.
Günün sonunda yatağa yatarken göğsüne baktı, gülümsedi. Hiçbir şey görmesede orada bir dost, yoldaş olduğundan emindi. Bir gün, onun kim ya da ne olduğunu mutlaka öğrenecekti. Her kim, her ne olursa olsun onun varlığını bilmek Emeseg’e güven veriyordu.
YORUMLAR
Keşke bu değerli çalışmanıza bu kadar derin aralıklar vermeseniz...Benim için sorun değil, çünkü bütün bölümler aklımda. Ama yeni okuyanlar için zor bir durum.
Her zamanki gibi kalbinizde ne varsa gömmüşsünüz öykünün göğsüne. Özellikle son kısım çok etkileyici.
Sizi burada görmeyi seviyorum ve çok istiyorum.
Kutluyorum. Saygılar sevgili hocam.