Ne Kötü Ne de Kötülük Kalsın İnsanlık Adına
Her ne kadar şiire benzetilerek yazılmışsa da bu bir şiir değildir. Daha önce, halka halka birbirine eklenen duygu ve düşüncelerimin (yeri ve zamanı çoktan gelip geçtiği için) gecikmeli de olsa birbirinden ayrılarak yerlerini bulmaları ve oradan haykırışa geçmeleridir... Kolay okunması ve okuyan dostlarımın sıkılmaması açısından bu tarzda yazdım ve siz değerli dostlara bu şekilde ulaştırmayı tercih ettim... Anlayışlarınıza sunarım...Teşekkürler...
Ne Kötü Ne de Kötülük Kalsın İnsanlık Adına
Ey insanoğlu... İnsafı koy yüreğine merhametle yüzün gülsün,
Yaşam bize emanet herkes nasibini alsın.
Tanrı’nın çocuklarıyız hepimiz; aynı ritimde çarpar kalbimiz,
Aynı renkte akar kanımız. Var mı buna itirazınız?..
Her şey, hepimiz Allah’ın eseri değil miyiz,
Sorgusuz-sualsiz geçebilir miyiz ateş çemberinden,
O isterse yaşar, o isterse ölmez miyiz, onsuz biz, bir hiç değil miyiz?
Gökyüzü tek, yeryüzü tek, Allah bir;
Aynı ay, aynı yıldızlarla süsleniyor gecemiz;
Aynı güneşle aydınlanıyor, ısınıyor dünyamız,
Aynı yakamoz düşüyor denizlerimize,
Aynı hava doluyor ciğerlerimize. Öyleyse neden bu hainlikler?
Dinler değişik olsa da; camide, kilisede ibadet edilse de,
Eller aynı Tanrı’ya kalkmıyor mu, dua yürekten, söz dudaktan çıkmıyor mu,
İyilik de, kötülük de; cennet de cehennem de yüreğimizde değil mi?
Aslolan insan olmaksa eğer, öyleyse neden bu düşmanlıklar?..
Güneş Doğu’dan günaydın, Batı’dan iyi akşamlar demiyor mu,
Herkes kendi kazancıyla doymuyor mu?
Bu kavgalar, bu savaşlar niye, kanla mı ıslanmalı bu topraklar?
Yazık değil mi ölene öldürene, ayıp değil mi kardeşi kardeşe vurdurana?
Neden bu acımasızlık, bu duyarsızlık? Merhamete gelin, çıkarın atın kanlı giysilerinizi;
Dumanlı yaşamlar son bulsun, karanlıklar aydınlansın,
Barışı giyinin, dünya rengarenk olsun, çiçekler açsın gönüllerinizde,
Sevgiler çoğalsın yüreklerinizde, kucaklayın birbirinizi
Herkese yeter bu koca evren; dağıyla, deniziyle, toprağıyla,
Ağacıyla, güneşiyle, gecesiyle, gündüzüyle...Yeter ki sahip çıkın!
İnsafı bitirmeden, göğü yere indirmeden, evreni kana bulamadan, silahları bırakın;
Düşmanlıklar son bulsun, barış ve kardeşlik gelsin ülkemize.
Aynı kavşaktan geçin, aynı tastan su için, bu topraklar hepimizin sahip çıkın...
Gittiğimiz her yerde gölgemiz bizi izlemiyor mu, Ay, aynı gülüşle bizi selamlamıyor mu,
Kuşlar yuvalarında, bizler evlerimizde böyle daha iyi olmuyor mu?
Öyleyse bırakın zulmü, savaşı, kanı; dünyamız çiçeklerle bezensin
Barış yüzünüzde, merhamet yüreğinizde gülsün,
Meyve veren ağaçların dalları kırılmasın, hiçbir canlı, çoluk-çocuk ölmesin,
Dünyamız tükenmesin, Güneş sönmesin, toprak kan kokmasın,
Çocuklar anasız-babasız; analar-babalar evlatsız kalmasın,
Ocaklar sönmesin, gençler ölmesin bu millet bu ülke ağlamasın...
İnsafa gelin ey gözü kararmışlar. İnsafa!..
Yeter artık son bulsun bu acı, bu işkence, bu kötülükler...
Gücünüz yetmez Güneş’i yerinden çekip almaya,
Yıldızları vurmaya, Ay’ı yuvasından koparmaya,
Bırakın, bozmayın, dokunmayın Tanrı’nın kurduğu düzene;
Tarla-çayır yeşil, deniz ve gökyüzü mavi kalsın,
Herkes kendi toprağından doysun, suyundan içsin...
Sökün, atın içinizdeki düşmanlığı; iyilik yükleyin, barış ve sevgi koyun yüreklerinize;
Gömün silahlarınızı toprağa, toprak güçlensin siz zayıf kalın,
Bu ülke, bu dünya bizim; bizle canlansın, bizle renklensin...
Hiçbir yuvada matem olmasın, yaşam da ölüm de Tanrı’nın emriyledir
Kimse kimseye ölme/öldürme emri vermesin...
Elleriniz bembeyaz, yürekleriniz tertemiz olsun,
Ülkemize/dünyamıza barış ve huzur gelsin...
Rukiye Çelik
14 Kasım 2011/ANKARA