- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dıştan Bir İnşa 3
3-] Bilen, tekil olan, her bir bağımsız etkin ve tekil monemerdi özne yapılarla polimerdi yapılar, hücre düzlemdeki bu birleşimlerle, kendilik bir yönetme ve öğrenme olacakla, yapı içindeki akıl olmanın ilk konturlarıdırlar. Bu gibi monomerdi ve polimerdi yapılar; ilk başlarda, tikeldi bir hücre içi içerilmeleri olmuşlardı.
Tekil ve organize yapıların kendi durum yansımaları ve kendi durumlarını yansıtmaları da, çevreyi anlamanın ve çevreyi ölçmenin temeli (aklı) oluyordu. Sosyal yapılar, toplumsal yapılar ve kişiler önce kendi ilişki biçimine göre çevreyi anlar ve yansıtırlardı.
Bu içerilme, organize yapılar da giderekten ortak bir hücre öznesini oluşturmayı dayatmışlardı. Özdek; bir konum, bir devinim, bir zaman, bir durum, bir çekme itme girişmesi vs. olacakla kavranacak tümel bir durumdurlar. Bu nedenle girişme şimdiki halde de var olan en az enerji tüketimi ilen en fazla bir iş yapar olma ilkesi çevresinde girişirler. Bu girişme şekli hala da süren, en az iş, en çok verim işbirliği ile bugünkü yapılar biçiminde bir organize düzlem olmayı ilk örnekçe yapılar da başardı (zorunlu oldular).
Bir hücreler birleşmesi olan organ işlev ilişkileri, bir vücut sistematiğidirler. Vücut, hücreler koalisyonu birliğinin ortaklaşa öznelerinden oluşan belirmeyi, süreçler sonunda aşama aşama beyin denilen özne tekilse yapı içinde yansıyabilmiştiler. Beyin denen toplaç; vücut birliği içindeki her bir hücre koalisyon yapısının, kişi birey dediğimiz, ortak eğimin ağırlık merkezi olan tekil öznesini ortaya koymuşturlar. Bu özne artık, ne mitokondriye düzlemin öznesiydi ne kloroplast düzlemin öznesiydi. Vücut denilişle başlangıç koşullarına bağımlı, korunan parametreleri olan, sistemin öznesiydi.
Bu süreçler, hücre düzlemindeki her bir ayrı özne bireye değin olan yaşam faaliyetlerine “hayat sal fonksiyonlarına” dek; tepkileri koyar olacak aşamalara değin çözümlene bilirler. Ama daha geriye parçalandıklarında hayat dediğimiz ilişkiler bağı düzeni, saçılır olacakla, o temel düzlem ortadan kalkar. Hücre içi ayrışan yapılar ilkel oluşum çevresinde kendi hayatiyetlerini sürdürebilirdiler.
Üstelik şimdiki koşullar içinde ilk yapı koşulları olmadığından; hücre içi kimi bağımsız organ el yapılar ancak özel kültür içinde bu kendi fonksiyonları sürdürür olsalar gerektir. İşte biyolojik birey düzlemi: hücre organ el yapılara çözüldüğünde organize hayat işlevi ortadan kalkacağından dolayı, hücreden başka alt parçaya bölünemez olanın, birey tanımlı, totem ve tabusunu; böylece var etmekteyiz.
Hücreler ilişki düzlemli bireyler, dıştan sosyal elci organizma-organizma kişiler bağıntılı yapı içindeki tekil hallerini; hücreler temel bağıntılı var kalışlar gibi bulunsalardı, bu var bulunuş dıştan hiç bir işimize yaramaz olurlardı. Hücre boyutlu parça birey zaman zemin kullanımı, dıştan organize oluşla işimize yaramaz olurlardı. Bu zaman zemin düzlemi farklı işe yaramazlıktan ötürüdür ki, artık bizler; vücut olan kişilerdi organizmalar sistem bağıl bütünlüğünü olan “beni” veya bu egoizmi; konu edineceğiz.
İnsanlar sağlayışlarını; en kolay, en verimli, en bol ve sıkıntısız, kıtlıktan uzak şekilde üretimle olmasını isterler. Bunun için arayışlara girerler. İnsanlar bu kabil sarfı devinimler içinde oluşla, en az enerji sarfı ilkesine uygun organize oluş içindeki sağlayış girişmelerine doğru teşebbüs eder. İnsanlar bu sağlansa girişimle davrandıkça, dünyayı anlamaya ve dünyayı denetlemeye başladılar. Böylece insanların inanç ve gelenekleri oluştu. Giderekten de bilim ve teknolojileri gelişti.
İnsana dek kültürü; ego sağlayım düzenlemesi olan simbiyotik sosyal ilişkilerden düzenlime oluşlarla birikiştirler. İnancın önünde; korunma, barınma, yiyecek elde etme cinsellik gibi ego olan sağlayışları vardır. İnançların önünde, insanın (hayatın) egoca oluşla çevreye yönelimli olması vardır. İnançların önünde, insanın çevresel kaygı eğilimli, çevreyi anlama ve çevreyi denetlemesi ile çevreye dek boyun eğmesi vardır. Ve yine giderek bu temel fetişlerin, inanç olacakla sosyalleşip, ruh sallaşması vardır.
Kendisini algılayan süje beyinin direktiflediği, özne boyutlu kişi mesabedeki bireyler olunmayı bizler dıştan sosyal ve toplumsal yapı içinde değerlendireceğiz. Vücut bencilliği, dıştan kendi gibi vücutsal ilişkilerle organize olamazlarsa, sosyalleşemezler. Sosyal olmanın kazanımlarından yoksun bir vücut birey, kısmen ve sadece hücre düzlemi ilişkilere hizmet eder bir konumun tekrarı davranışları içinde kalabilirlerdi. Oysa dıştan vücut-vücut ilişkisi, olumlu olumsuz dinamizmin motoru olmuştur.
Yani dıştan sosyalleşemeyen yapı bireyler, organizma içi hayat sal faaliyeti sürdürür olmanın, iç sosyal birlikti ortaklaşa yaşam değin olan; çok hücreli yapının kendisine özgü olacak hayat sal fonksiyonunu idame ettirici olmanın seviyesinde kalırdı. İnsanlık gelecekteki ölümcül çevre değişmeleri içinde oluşla belki bir dinozor gibi yok olmayacaktır.
Kendisinin dıştan çıkmaz sokağı olacak bu yok edişi, sosyal yapı ve hele hele de toplumsal teknolojik yapısıyla üstesinden gelip; bu tehdidi aşar olacaktır. Bu hal, dıştan sağlasan olan; gelişmiş ve gelişen bağıntıların amacı olmayıp, bu bağıntılardan çok, neredeyse içteki; cisim olanın (inorganik süreçler boyutunun) sadece sağlatandı direktifle sürdürülür olan bencilliğine doğru atılan yalın bir adımın dışta akıl almaz denli karmaşıklaşan davranışıdırlar.
Kuşkusuz ki toplumsa düzleme gelemeyen yaşam biçimleri de, bir hayat şeklidirler. Ama hayatın ileri akışına bir şekilde yön verir olacak, kendi yapısal düzenine uygun bir tepki olmanın da değişmelerini ortaya koyamamakla, kendileri; kendi evrimsel gelişmeli olacak durumların önünü tıkıyor olacaklardır. Biyolojinin, çevresel değişmelere cevap olur evrimsel yavaşlığı yerini, toplumsal yapılar eliyle bilim ve teknolojinin çabuk konuşlanır olmasına yer bırakmıştır. Biyoloji artık teknolojiden sonra gelen bir süreç değişimdirler. Bununla da tek gelişmeci olur yaşantının, sosyal hayat formu olduğunu da söylemiyorum.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.