- 946 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SARI KIZ
Sene, kuş uçmaz, kervan geçmez köylerin elektriksiz, yolsuz, susuz olduğu sene.
Sekiz yaşında, zayıf, kara kuru bir çocuğum.
Gecenin bir yarısı, annemin elinde gaz lambası. Bir yandan kibrit arıyor, bir yandan babamı uyandırmaya çalışıyordu. Gürültülerine uyandım. Meğerse ineğimiz ilk yavrusunu doğuruyormuş. Hepimiz aile boyu ahıra koştuk. Korkunç bir görüntü vardı, ineğin kıvranışı ödümü koparmıştı. Annem anladı ve beni dışarı attı.
Kulağım kapıda, içerdeki sesleri dinliyorum, bir süre sonra, annemin ’afferin kızım’ dediğini duydum. Anladım ki dana gelmişti, daldım ahıra. Sapsarı bir dana, gözlerini açamıyor, ayağa kalkamıyor, kaldırmaya çalışıyoruz, ayakları yanlara doğru açılıyor ve kırılacak gibi oluyordu, tir tir titriyordu. Öyle çaresizdi ki, annesi etrafında fır dönüyordu. Hayvan demeye bin şahit lazım. İnsan gibi yavrusuna sahip çıkıyor, başını başka tarafa bile çevirmiyordu.
Yaklaşamıyorum, dana çok kirliydi. Anneme sordum, yıkayacak mıyız diye, annem güldü ve ‘’ biraz bekle de gör’’ dedi. Gözlerime inanamadım, annesi öyle bir yaladı ki dananın tüylerini, beş dakikada danayı pırıl pırıl etti. Meğerse inekler dilleriyle temizlermiş kendi yavrularını.
Dananın adını SARI KIZ taktım, boynuna da mavi nazarlık.
Zaman geçtikçe güzelleşiyor, dünya tatlısı bir varlık oluyordu. Bizi gördüğünde havalara sıçrıyor, olduğu yerde dönüyor, türlü türlü numaralar yapıyordu.
Sarı kıza karşı öyle bir derin sevgi besliyordum ki, günde birkaç defa gidip onunla oynuyor, sevip geliyordum.
Gel zaman git zaman geldi çattı kurban bayramı.
Babam hiç kurban keseceğinden söz etmiyordu, meğerse gizli planı varmış.
Annemin bana diktiği cepli fistanımı giydim, şeker toplayacağım, sevinçle fırladım sokağa. Biraz yürüdükten sonra gördüğüm manzara korkunçtu. Yerde başı gövdesinden ayrılan sarı kızın kafası, babamın bir elinde kanlı bıçak, bir elinde sarı kızın mavi boncuğu. Dizlerim kırıldı, nefesim kesildi, konuşamadım, dondum kaldım. Günlerce beklediğim şeker toplama sevincimin yerini gözyaşlarım aldı. O an babam gözüme katil gibi göründü. Sadece babam değil, her köşede eli bıçaklı bir amca, önüne bağladığı beyaz peşkiri kan içinde, elleri kan içinde, yerlerde hayvan kafaları, ortalık kan gölüne dönmüştü.
Aylarca kabus gördüm
Asla kurban kesmeyeceğim diye yemin etmiştim. Komşularım gözümü korkuttu, ’toplum seni dinsizlikle, inançsızlıkla suçlar’ dediler ve komşuların dolduruşuna gelip dolmuşa bindim. Kurban kestim. Malesef aynı üzüntüyü yeniden yaşadım.
Sonunda bir çözüm buldum. Kurbanlık hayvanın değeri olan parayı fakir ailelere dağıtıyorum. Ya da erzak alıp çocuk esirgeme kurumuna, ya da huzur evlerine götürüyorum. Fakir doyuruyorum, hem de kan akıtmadan sevabımı işliyorum
Sarı kızlar ölmüyor artık
İçim rahat
Huzurluyum
Herkese iyi bayramlar diliyorum
Sevgilerimle
Müsadenizle
YORUMLAR
Bu çok güzel anlatımlı ve anlamlı yazınız bana, çocukluk çağımdaki çok acı bir hatırayı anımsattı sayın Özdemir.
Bizim Kilis inekleri Türkiye çapında meşhurdur. Cinstirler. Süt ve buzağı "Dana" veya Düve, dişi buzağı" verimleri yüksektir. Hayvan hastalıklarına karşı dayanıklı, değişik iklim şartlarına da son derece uyumludurlar.
Bu nedenlerle, inekleri o bölge insanları büyük faydalarından dolayı, çok büyük bir zorunluk olmadıkça kurban için dahi kesmezler, onlara özenle bakar, sever ve korurlar.
Beş kadar ineğimiz, çok miktarda koyunlarımız, dana ve düvelerimiz vardı. Bizim hane de büyük baş hayvanın kurban edildiğini hiç görmedim. Kurban bayramlarında, üş veya dört koyun keserlerdi. Babam, amcamlar ve halalalrım, sahiplenirdi o kurbanları. Onlara göre anlamı ve amacı vardı, biz çocuklar bunun farkında olmaz, niçin bu kadar çok koyun kestiklerini sadece nerak ederdik.
İneklerimizden, Gelincik adlı olanı gerçekten çok güzel bir hayvandı. Ahırımızda en görgemli üç beş dananın anasıydı Gelincik. Son doğumunda, çok güçlü ve iri olan buzağısı, rahmiyle birlikte dışarıya çıkmıştı. Hane halkının son derece şaşkın ve müthiş üzgün olduğunu, telaşla sağa sola koşuştuklarını hala o günlerden kalan acıyla hatırlarım.
Ne yaptılarsa hayvanın yarım netre çapındaki organını yerine koyamadılar. En sonunda veterinerler, "bu hayvan çok acı çekiyor, onu bu durumdan kurtarıp iyileştirme olanağımızda yok mecburen keseceksiniz" dediklerinde amacalarımın, babamın, halalarımın göz yaşlarına boğulduğunu gördüm. " Biz yapamayız.. yapamayız..." diyorlardı.
Dellek hasan adlı komşumuz savaş görmüş geçirmiş babacan bir insandı. Hane halkının hepsini ahırdan dışarıya çıkardı. Hazırlıklı gelmiş, dev gibi güzelim gelinciği yattığı yerde kesmiş.
Ev halkından hiç kimse Gelinciğin etinden bir gıram yemedi. Komşulara, karakol askerlerine dağıtıldı Gelinciğin eti bütünüyle. Buzağısını, ineği yeni doğum yapmış bir komşuya verdiler. Tesadüf ya onunda buzağısı doğumdan hemen sonra ölmüş.
Bir yıl sonra, Horo dayı anası kadar güzel ve bakımlı, tam düve çağına erişmiş gelincik düveyi getirip "Buyurun emanetinizi cemil ağa" diyerek, gelincik düvenin yularını amcama uzatıyordu.
Yeniden göz yaşlarına boğulan amcam, " Hayır Hora, hayır... gelincik düveden hiç hakkımız yok, onu sen kurtarıp büyüttün, gelincik düve sende kalsın" diyerek göz yaşlarını siliyordu.
Bu olayı hiç unutmadım ve Anadolu insanının büyük baş hayvanları yetiştirmede, hele de ineklerin bakım ve yetiştirilmelerinden ne kadar çok hassas, duyarlı, becerikli insanlar olduklarını gururla anımsar ve yadederim.
Ne kadar güzel ve anlamlı bir yazıyla anımsamış ve kutlamışsınız Kurban bayramını. Ah bir de ne yaptığımızı, böylesi anlamlı günlerde nasıl davranmamız gerektiğini ve toplumsal sorumluluklarımızı hatırlayıp gereğini yapabilsek. Bu toplumun, bu ülkeninin, esas ihtiyaçlarını düşüüp planlayıp, gelişimini, çağdaş uygarlığa kavuşmasını sağlayabilsek, nekadar büyük huzur ve güven duyguları hissedilerek yaşanır ve kutlanırdı bu anlamlı bayram günlerimiz.
En içten duygularla, mutluluk ve esenlik dileklerimle kutluyorum bayramınızı ve emeğinizi, değerli dost sayın Müsade Özdemir. Kemal Polat
kempol tarafından 11/8/2011 12:45:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ben çocuklarda kaldım.Kan kokan sokaklarda şeker sevinci boğazlarında kalan çocuklarda..
Aslında kesim olayının uluorta yapılması doğru değil.Hele bazıları var ki ''Bak ben kurban kesiyorum ''dercesine eli bıçaklı ortalıkta geziyor ya gıcık oluyorum..Benim kızım da bu yüzden et yemiyor.
Kutluyorum paylaşımınızı iyi bayramlar..Saygımla...
Bu gün okuduğum en güzel yazılardan diyebilirim.Zaman zaman gülümsedim, bazen hüzünlendim.Bayramın ilk günleri yaptığım gibi G.O.Paşada bir meyhanede takıldıktan sonra eve gelmiştimki yazınız dikkatimi çekti."Eşekler köyü" başlıklı bir öykümde "Nazlı" adlı bir dana karakterim vardı.Onu anımsadım.Çok teşekkür ederim.
Müsadenizle
Selamlar, sevgiler...
:) her canlı ölümü tadacaktır.Kurban olmak nasip olmasa bile yine bir kasap tarafından bir yerlerde kesilecek.Et de mi yemiyorsunuz yok sa o olaydan sonra.dalından kopartılan meyve ve ya sebze de bir nevi ölüyor.Oysa tüm canlıların asıl amacı neslini çoğaltmak.Ama Yaratan hepsini en şerefli olarak yarattığı insanların emrine vermiş yararlanmaları için.Yazı güzeldi.Hayırlı bayramlar.
Müsadenizle
Zaman ayırıp okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim, onur verdiniz.
İyi bayramlar diliyorum, herşey gönlünüzce olsun
Sevgiler selamlar
bizimde kuzumuz vardı kesince yıllarca et yiyemedim.Ayşe hanımın dediği gibi Yaratanın emri.Arefe günü oruç tutulur ve bayram sabahı orucunu kurban eti ile açarsın.selamlar.güzel anlatımdı....
Müsadenizle
Şoku atlatabilmem için tedavi olmam şart:))
Size iyi bayramlar diliyorum, herşey gönlünüzce olsun.
Selamlar sevgiler...
Gecenin Sessizliği
Müsadenizle
Benimki çocukluktan kalma bir korku. O şoku ömrüm boyunca atlatamadım.
Sevdiklerinle birlikte sana huzur dolu nice bayramlar diliyoruım
Yüreğindeki umut ışıkları hiç sönmesin
Hep mutlu kal
Sevgilerimle...