- 736 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tüm Övgü ve Ödüller Allah’a Aittir
Yüce Allah Hamid’dir; Ancak Kendisi’ne şükredilendir, bütün varlığın diliyle yegane övülendir. “…O, Veli’dir, Hamid’dir.” (Şura Suresi, 28)
Evrendeki tüm bitkiler ve hayvanlar, Allah’ın yeryüzünde kendilerini yerleştirdiği şekilde yaşar, Allah’ı tesbih edip yüceltirler. Okyanusun derinliklerindeki bir alg de, dağlarda yetişen bir çiçek de Rabb’ine teslim olmuştur. Kendileri için takdir edilen kader dahilinde yaşam sürdürmeleri, Allah’ın koyduğu kanunlara uygun ve düzeni bozmadan yaşamaları bütün canlıların Allah’ı tesbih ettiklerinin delilidir. Göklerde ve yerde bulunan canlı- cansız tüm varlıklar, trilyonlarca ağırlıktaki bulutlar, yine tonlarca sudan oluşan denizler, gökyüzüne uzanan metrelerce uzunluktaki dağlar, yağan yağmur, çakan şimşek ve gök gürültüsü de O’nu tesbih eder, yüceltir. Allah’ı tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; tümü O’nun sonsuz ilmini ve eşsiz gücünü insanlara kanıtlar. Ancak kesin bilgiyle iman etmeyenler onların bu tesbihlerini kavrayamazlar.
Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O’nu tesbih eder; O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)
Samimi iman sahipleri, Allah’ın Yüceliği ve gücü karşısında O’nu tesbih eder, Katından rahmet olarak kendilerine verdiği nimetler için Rabb’lerine şükrederler. Her şeyi yaratan Allah’tır ve yarattığı her şey O’nun sonsuz öncede belirlediği kader dahilinde yaşam sürer. Kur’an’da, ilim sahibi müminlerin tüm bu gerçeklerin bilincinde oldukları haber verilir.
Kendilerine ilim verilenler ise, Rabbinden sana indirilenin hakkın ta kendisi olduğunu ve üstün, güçlü, övülmeye layık olan (Allah)ın yoluna yöneltip- ilettiğini görüyorlar. (Sebe Suresi, 6)
Her yerde yalnızca Allah’ın mutlak hakimiyeti vardır; insanlar -isteseler de istemeseler de- Allah’ın yarattığı kadere tabi olarak yaşarlar. Yaşamdaki her şey Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. O’nun izni olmaksızın bir yaprak dahi düşmez. İşte bu nedenle, kendi varlığını üstün görerek büyüklenmek, “ben yaptım” diye düşünmek anlamsızdır.
Tarih boyunca kimi DNA’yı, kimi gezegenlerin yörüngelerini keşfetmiş; bunun üzerine sayısız hesaplama ve çalışma yapmış, kimi atomun derinliklerine inmiş; atom altı parçacıklarını tespit etmiş, kimi botanikçi; tek bir polenin kilometrelerce yol kat ederek aynı bitki türünü döllediğini keşfetmiş, kimileri de insan bedenindeki mucizevi özellikleri açığa çıkarmış sayısız bilim adamı yaşamıştır. Yaptığı buluşlar ve icatlar nedeniyle birçoğu da ödüller almıştır.
Oysa her buluş, Allah’ın bir kader üzere belirlediği anda ve belirlediği kişi sebep kılınarak gerçekleşir. İcadı yapan, keşifte bulunan kişiden önce övülmesi gereken varlık Yüce Allah’tır. O yasaları koyar; bilim adamları bulur ve isimlendirirler; tümünün başarısı yalnızca Allah’ın dilemesiyledir.
Hamamdan “Eureka, eureka” diye bağırarak çıkan Archimedes suyun kaldırma kuvvetini bulmanın sevincini yaşamıştı. İnanan insan ise o kanunu koyan gücü bulmuş olmanın sonsuz sevincini yaşamalı, lütfettiği nimet için O’nu övüp yüceltmelidir. "... Mülk O’nundur, hamd (övgü) de O’nundur. O, herşeye güç yetirendir. (Tegabün Suresi, 1)
Evrendeki tüm yasalar, üstün yaratma sahibi Allah’ın, insanların faydasına verdiği büyük nimetlerdir. Tüm ödüller gerçekte O’nun, tüm övgüler ancak Kendisine şükredilen, bütün varlığın diliyle yegane övülen Allah’adır.
Ey insanlar, Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah’ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O’ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz? (Fatır Suresi, 3)
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.