- 764 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİRDE SEN BAK
Ş
Mağrurane bir şekilde yükselen, sanki birbirlerini kıskanırcasına saltanat süren sahipleri el değiştirirken kendileri halen daha yıllara meydan okuyan, insanlara alaylı yüzle bakan şatafatlı bir şekilde duran binalara bakma.
Son hızla ve umursuzca giden konforlu ve parıltılı arabalara bakma, kahkaha atan, yâda bağıran yâda edalı bir şekilde yürüyen yâda daha fazla kazanmanın hırsıyla kendilerinden başkasını düşünmeyen, kendini dünyaya kaptıran, Kaf dağından su içen, eğlenip kendinden geçen insanlara bakma.
Sırtını bir su akının kenarındaki bir duvara yasla, yüzünü engin semaya, gökyüzüne doğru çevir ve gözlerini orada aç. O semanın, ardında ki fezanın sınırsızlığını, azametini ve azizliğini gör ve oraya bir iç geçiştirerek bak. Yine başını kaldır, ta uzaklara bak, gökyüzünü kendine siper edinen, uzaktayken yakında gibi gözüken, azametli ve ihtişamlı, renkleri gökyüzünün rengine karışmış dağlarına bak. Keza sadece yollara ve etrafına bakınma, tekrar başını kaldır geceleyin göklere bak. Orada geceleri binlerce km. uzaklardan ışıklarını gönderen muammalı yıldızları ve ayı göreceksin. Keza gökyüzünde uçuşan kuşları, orada ki bulutları, onların arasından ve üzerinden süzülen jet uçaklarını göreceksin. Ardında uzun, süt beyaz köpüklü çizgiler bırakarak, bilhassa akşamüstü gün batımında yakamozlar gibi parıldayan rotalarını, hasret kokan yollarını göreceksiniz.
Hızla gözden kaybolan jet uçaklarına sanki mıhlanıyorum, bu ne büyük bir ulviyet, sanki ruhum oralara yükseliyor. Ardında bıraktığı o beyaz çizgiler arasında kayboluyorum. O Atmosferi saran süt beyazı köpüklü yolları var ya, sanki arşa yükselen şehitlerimin ruhlarının yürüdükleri ayak izlerini temaşa ediyorum. O süzülüşler var ya, o izler var ya ayaklarım yerden kesiliyor, beni yok ediyor. Bu ne büyük bir saltanat göklere kanat açmak, görevini ifa etmek, sessizce süzülüp kayboluvermek. Sanıyorum ki gökyüzünde hep melekler dolaşıyor, şehitler uçuşuyor. Keşke diyorum hep asker olarak kalsaydım, sevgiler oradaydı, muhabbetler oradaydı, güzelliler oradaydı, sabır taşı oradaydı. O ocakta iken ruhum sanki gökyüzünde hep uçuşuyordu. Orada hep manevi havayı teneffüs eder gibiydim.
Bu nazarların ardından hışıltılı ve haşin bir edayla akan o güzelim suya tekrar bak. Bir gazel, bir kâğıt parçasının, bazende çırpınarak son hızla giderken gözden kaybolan bir karıncaya bak. Ve bakarken kendini o dalgaların arasında kaybetmişken hayal dünyana bir kapı açıldığını göreceksin. Keza hiç hissetmeden bedeninden ruhunun ayrıldığını, başka âlemlere doğru uçuştuğunu göreceksin.
Bütün bunlara bakarken her taraftan bir pencere açılır, herkes bir şeyler görür ve yaşar. Bazen huzura kavuşursun, bezende bir hüzün sarar, bazen de varak, varak dökülür hataların şuur altından gözlerinin önüne ve akan o suların, o dalgaların içerisinde anıların yeniden filiz atar. Kısacası o an sende kendini, o dalgaların arasında bulacaksın, kaybolacaksın. Uçuşan ruhunun gökyüzünde daldan dala konduğunu hissedeceksin.
Keza o zaman kendi sessizliğinin bu kadar güzel olduğunu bedenin içerisinde bir ruhunun varlığını daha iyi anlayacaksın. Gün sayımız bitmeden bozuk akort tellerinin ayarını yapmalıyız, adımlarımız meçhule değil, makbul ve makul yol çizgilerinden menziline doğru yol almalıdır.
2009
Mustafa CEYHUN