SÖKÜLMÜŞ TIRNAKLARIM NİYETLERİMDEN
Sökülmüş tırnaklarım, geçirdiğim niyetlerimden. Sonra bir tel kumral saç bulmuşlar yarısı aklanmış diğer yarısı aklanmak üzere olan. Göğün kuşağını da çağırmışlar tanık olarak kimliğimin tesbiti yapılacakmış…
Çağırsınlar korkum yok ki onu ben yarattım bilmiyorlar. Çocuklar altından geçsin diye. Yağmurun paketlediği gökyüzüne kurdele niyetine bağlamıştım renkgarenk. Hediyeymiş gibi işte. Bilmiyorlar. Bilmesinler o kadar da önemli değil zaten.
Parmak uçlarımda kandan bitmiş can çiçekleri solarken kızağa çekilmiş tırnaklarım aklıma geliyor. Yoruyor saklımı. Yalana bastırılmış tehditkâr sözler. Okkalı bir yumruk sallıyorum çatal dilin yol ayrımına, kan damlamış derisini değiştiriyor birden. Boşluk sancılanıyor sonra ağırbaşlı zulümler, eğreti gelin duruşlarında… nam salar artık yılancıl bükülüşler.
Kimlik tespitim yapılacakmış bir boşver koyulu veriyor yola. Hâlâ parmak uçlarım acıyor bu arada çok acıyor.Unutmak dindirir mi acıyı diye aptalca bir soru takılıyor sonra.Sanki kolaymış gibi … Schiller sesi kulağımda zonkluyor bir anda “ bu koşullarda döndürmeye zorlandığı çarkın tekdüze uğultusunu duymaktan başka bir şey yapamamaktadır özne “ diye.
Ben bu çarkın dişini söküp dişimi koydum yine olmadı üstat. Sadece uğultunun rengi değişti.
Bir tek ben duyuyorum neden bu sesi? Başkaları içinde dönmekle meşgul ondan herhalde kulakları sağır, kimlikleri bağımlılıktan bölünmüş nitelikli. Oysa yüz dönmeli her yere, her yere bakmalı göz. Ama bir parçasını bırakmadan. Her baktığından zincir kıran iç görü, salt görü senteziyle yepyeni benler duyumsamasıyla. Diken bahçesinde gülü, arsenik içinde anti zehrini bulmak gerek.Kör karanlığın başladığı yerde aydınlığı ona mezar ederek. Gösterilen, görülen değil görünmeyenin ardına düşerek, silikon gösterinin değil salt gerçeğin yakalarını birleştirerek. Travmalar eşiğinden dönüp dönüp tekrar aklın haznesinde yurt edinerek.
Zıtlar birbirini döller. Birinin sonu diğerinin doğumuna gölge olsa da doğacak olan doğar bir şekilde. Ama ölü ama diri. Akıl ile travma arası med cezirlerde boğulmasın kimse. Yaşamak hevesine hep bir korku, hep bir geri adım, hep bir saydam olmayan insanlık portresi dolmuş dört bir yan. Silikonlara tapan. Sorgusuz, sualsiz taptığının neden tapılır olduğunu, ya da tapınılır sanıldığını kavramayan. Hazırcılık var ya doğa da. Sen de bul bir köşe kurul herkese yer var orada özellikle kimliğini kaybetmeye gönüllü olanlara. Sessizliğin sesinde eri sonra, çürü hatta aheste aheste çarkın dişleri hep yardım eder sana merak etme.
Sökülmüş tırnaklarım geçirdiğim niyetlerimden. Kimlik tespitim yapılacakmış
Yalnızlığın tadı bile çıkmıyor böyle. Parmak uçlarım acırken. Boş ver, ya bileğimden olsaydım… Ellerim kaldı hiç olmazsa hep bu kadar silikon pazarı kurulmuş iken sentetik bir tırnak satılır nasılsa her yerde.
Şükran AY
YORUMLAR
Ben ne denli gerçeksem, dış dünyada o denli gerçektir. Ben yoksam hiç kimse ve şeyler yok demektir. Beni yok ederseniz, siz zaten yoktunuz ve yok olursunuz..Ben çok önemliyim; çünkü sizin varlığınıza şahit olacak benim. Sizin anlam kazanmanız için ben yaşamak zorundayım..Beni yaşatınız ki, sizde hayatın tadına varasınız...
Önce kendi yüzümüze ayna tuttuğumuzda, başkalarıda yüzümüzü görme şansına sahip olacak..Kimse kimsenin aynasını kırmamalı...Hayatı duygudan, silüete, silüetten gerçeğe aktarmadıkça varolamayız...Gerçek olmadokça da duyguların yeniden üretilme şansı yok...
Beni hem duygularımla, hem gerçeğimle kabul edin, bu birazda kendi iyiliğiniz içindir...
Tebrikler efendim..Selam,saygı...
Farklı bir pencereden bakıp gayet güzel anlatmışsınız. Tebrikler.
İnsanın sahteliğe karşı haklı isyanı...Anlatımınızı çok beğendim. Güzel şiirlerinizin yanında böylesine güzel nesir çalışmalarınızın da olması ne güzel. Şiiri nesirleştirmek ne denli tehlikeliyse, nesiri şiirleştirmek de aynı şekilde tehlikelidir diye düşünüyorum Şükran Hanımcığım. Fakat siz bu dengeyi çok güzel korumuşsunuz. Şiirsel bir anlatım ama, nesire yaraşır bir sadelikle. Çok beğendim.
Bugün ardarda güzel yazılar okuyorum. Seçecek olanların işi zor:))
Sevgiler yumuşacık insanlığınıza...