Atlar da Ağlar ANI-5-
Annemi kaybedeli iki yıl olmuştu, beşkardeşten en küçüğüydüm. Annemin öldüğünü, ancak bir yıl sonra öğrenmiştim. “Annem nerde?” sorduğumda, “ya uzakta olan dayılarımda ya da çok uzakta olan bir hastanede tedavi görüyor” diyerek beni avutmuşlardı.
Kandırmayla daha küçük yaşta tanışmıştım. Oysa bir gün bu gerçeği öğreneceğimde, neden bunu benden saklama gereği duymuşlardı hala çözmüş değilim.
Annemin öldüğünü ancak, bir gün köyün çeşmesinde çamurla oynarken öğrenmiştim. Bizim köyün, çeşmeden akan fazla suyun arkta geçtiği yerde biz köy çocukları çamurdan oyuncaklar yapardık. Bir gün, Yaşıtım olan Fatoş’un yaptığı kilden traktör benimkinden fazla iyi olunca kıskanıp traktörü ayaklarımla ezmiş, Fatoş da sinirlenip:
“yetim, oyunbozanlık yapma!” ve ardında “sen okuldayken annen öldü” derken dünyam başına yıkılmıştı. Hemen üstüm başım çamurla eve koşup, Ağlayarak babama, ablama “yalancılar! Benim annem artık yok, neden benden gizlediniz!” dediğimde ikisi de susmuştu. Ne cevap vereceklerini düşünürken ben evden kaçıp köyün az aşağısında bahçelik dediğimiz yerde dut ağacına tırmanıp, orda ağlamama devem etmiştim. Ardımda koşan ablam da ağlıyordu ve dut ağacın altında benim inmem için çok dil dökmüştü garipcağız. Fakat ben inat edip saatlerce oradan aşağı inmemiştim.
Yalnızlık duygusu, matem havası verir ve güneşin sıcaklığı altında bile insanın üşüdüğü ve renksiz bir yaşamın içinde kaldığını hissi veri. Daha anne şefkatine doymamış ve iyi-kötü günümde kime sarılacağımı düşünürken içten içe ağlıyordum. Çare ağlamakla olsaydı, gözyaşlarımla okyanusları yaratacak kadar ağlama gücü kendimden bulabilirdim, fakat nafileydi… Bu gerçekle hayata devam ediyordum.
Daha sonra, güneş batarken bu kez babam gelmişti. Baba, dut ağacın altında “bak oğlum aşağı inersen sana güzel bir at alacağım” Ben, zaten yorulmuş ve acıkmıştım, işin içinde at olmasaydı da zaten inecektim ve at teklifine sevinmiştim, ağaçtan inmiş, babama sarılmıştım. Babam, “Anneni melekler aldı, Allahın takdiri.” Derken çok üzgün halini görebiliyordum.
____***____
O yaz tatili bir kâbus gibi geçmişti, her gece yatağında gizli gizli ağlardım. Bir an önce okulların açılması ve annemin olmadığı buraları terk etmek istiyordum. Oysa önceleri köyde olmak beni mutlu ediyordu ve ben sabırsızlıkla okulun tatil olmasını beklerdim. Tüm arkadaşlarımdan ve Fatoş’dan da küsmüştüm ve çok içine kapanık biri oluvermiştim.
Nihayet okullar açılmış ben ve abim akşamdan valizlerimizi hazırlamıştık. Evin şımarık ve haylaz çocuğu okulda da içine kapanmış, tüm arkadaşlarımın gözünden kaçmamıştı.
_____***_____
Düşlerle bir dünya kurmuştum, bazen gözyaşlarımla denizleri yaratırdım. Hepsi küçücüktü ama mutluluk doluydu kendimce… Çünkü sonunda annemle oluyordum. Bu böylelikle okul boyu sürmüştü; bu süreçle hayata kalmayı başarmıştım. Okulun tekrar yaz tatiline girişiyle eve dönüyorduk abimle beraber…
Seksen km. uzaklıktaki ilçede otobüse binerken içim burkulmuştu kendi kendime “Annem yoksa neye gidiyorum ki” içlenirken abım ağladığımı fark edip “Baba bize at almıştır, sözü vardı” demişti. Tebessüm ettimse de içim kan ağlıyordu.
İki saatlik yol sonunda köyün asfaltında geçen köy yolundaydık ve babam iki atla bizi bekliyordu. O an dünyalar benim olmuştu, belki ilk kez babamı ve köyümü özlediğimi ve ilk kez özlem duygusun ne kadar ağır bastığını hissetmiştim. Beraber babamıza sarıldık bu kez ağlamamıştım, gülüyordum ve şaklabanlıklarıma başlamıştım. Babamın gözlerinin içi gülüyordu. Annemi unutturmak için elinden geleni yapmıştı.
Babam, bizi ata bindirip kendisi de arkamızda geliyordu, ben durdum babamı da ata binmesini söyledim ve hep beraber köyün topraklı yoluna koyulduk.
Beyaz at abimin, kırmızı ve biraz inatçı görünen kırmızı at da bana düştü. Eve vardığımızda hep telaşlı olan ablam ağlayarak bize sarıldı ve daha nefes almadan bizi banyoya koyup başımızı yıkamıştı. ‘hala o günler aklımda, dün gibi duruyor’ sonra bizim gelişimize çok zengin bir sofra hazırlamıştı, zaten güneş de batmıştı. Akşam yemeğinde ablam ne bulmuşsa getirmişti sofraya bir yandan da çaktırmadan gözyaşlarını silmeyi de ihmal etmiyordu.
______***______
Günlerden bir gün, babam bize, “ şehre ineceğim ve size ne lazımsa söyleyin, canlarım” demişti. Köyümüzde o yıllar taşıt pek bulunmuyordu. Eşek ve ya atla asfalta gider ondan sonra karayolunda seyreden taşıtlara binerlerdi. Şehirden dönüş vakti de taşıtla gelir ve önlerine daha önceden gelen at ve eşekle dönülürdü köye.
Babam şehre gitmişti ve biz ikindi vakti onu karşılamaya gitmemiz gerekiyordu. Abimle tek atla yani benim atla gidecektik. İkindi vakti gelmiş ben ve abim atımızla babamı karşılamaya gidivermiştik. Beyaz at ise bahçede bağlı kalmakla birlikte arkadaşını bekliyor olacaktı.
Tam vaktinde varmıştık, babam arabadan inip bagajdan yükleri çıkarırken Muavin de yardım ediyordu. “Bak çocuklar da gelmiş, ne iyi…” deyip muavine parasını vermişti babam. Biz üçümüz ata yükleri yükleyip yola koyulmuştuk.
Üçümüz eve varmış ve ben atımı beyaz atın yanına götürmek için evden çıkmıştım. At sırtında aşağıdaki bahçeye yavaş yavaş giderken. Köyümüzün rehberi deli Bedo’yla karşılaşmıştım her zaman ki gibi bacakları arasında değneğiyle “Dıkıdah dıkıdah” deyip köyün tozlu yolundaydı.
Selamladım, o beni görünce “ Hoş geldin, Herzo… Ne zaman geldin? Hiç haberim yoktu inan…” sonra at sırtında boyumu kırarcasına eğip öptü, öperken de iki yanağımı da ıslatmıştı. Bedo, aslında iyi, cesur çocuktu, deli denmesine rağmen herkes tarafından seviliyordu, sadece kendi halinde ve kafası estiği gibi davranırdı. Hal, hasbıhalden sonra Bedo’yla tekrar görüşmek üzere ayrılmıştık. O da değnek atına binip uzaklaşmıştı bile…
Benim sırtında olduğum at, beyaz atı uzakta görünce adımlarını hızlandırmış ve gittikçe daha çok hızlanıyordu. Yularını kaptırmıştım, bahçenin içine dut ağaçların sık olan yerinde at durmayacağını düşündüm; önümde yatay dalarla çarpmamak için kendimi hızla atan attım. Yüzüstü düşmüş ve gözlerime toprak dolmuştu. Birkaç dakika yerde sersem kalmıştım.
Bununla beraber, Kırmızı at, beyaz atı koklamış etrafında kişneyerek dolanmıştı. Az sonra beklemediğim bir durum olmuştu; at üzülmüş olarak bana doğru geliyordu. Az sonra ağzıyla beni kaldırmaya, koklamaya başlamıştı. Bir an ona karşı beslediğim öfkem geçmişti, kalkmaya çalıştım kalkamadım tam o sırada Bedo’nun çığlıklarını duydum ve bana doğru koşmaya başlamıştı. O sırada atımın gözyaşlarına tanık oldum “Aman Allahım! Atlar da ağlarmış!” atım resmen ağlıyordu. Ben zorlanarak ayağa kalkmış, atımı öpmeye başladım.
Atların ağladığını bir o zaman ve bir gün de babam atlarımızı satarken ağladığını görmüştüm.
Şimdi ne babam ne de annem var; ikisi de rahmetli… Canlarım benim, hala özlemim taze ve yüreğimde acılar küllenmedi.
Atların birkaç genel özelikleri;
Tek tırnaklılar takımının, Atgiller familyasından bir memelidir Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılmış, iğdiş edilmiş olana da beygir denir Küçükbaşlı ve kısa kulaklıdır Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır
Ömrü 40 ila 60 senedir Hepsi otla beslenir Geviş getirmezler Atlar aynı zamanda dizlerini kilitleyebilir
At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkârdır
Sahibi dilerse doludizgin, dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder. Az yiyecekle yetinip, her türlü iklim şartlarına dayanırlar
Hatıralarım Güz/Eldi.
Herzem Ronivan YAY
YORUMLAR
DemAN
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sağolun efendim
Selam ve saygılarımla
insan kalbinde insani bir vasıf taşıyorsa şayet yaşantısında
yer mekan uzaklık her ne olursa olsun bu hüzün mutlaka ilişiyor gözlerinin bir katresine mutlaka.
bir nem ve dua olarak elbet.
bu yaz tatili kendimi çok paraladım at binmek istiyorum diye ama buna asla izin vermediler.
hiç izin vermediler ve ölmeden bu ata bir kere binemedim...vardır bir hayır diyerek bende kabul ediyorum etmek zorunda kalıyorum...
duygularınıza ortak olarak çok sevgilerimi gönderip akşamınız hayırlı olsuın diliyorum inş...
çok dua ile...
DemAN
Saygımdasınız
Selametle kalın , dualarımla...
Ağlasam mı bilemedim, işin içinde at olmasa ağlardım belki...çok güzeldi.
DemAN
Sevgimdesiniz
Merhaba, Annenin kaybı ve yüreğindeki derin yokluk izi, hiç bitmez ve hiç kmse dolduramaz... Okurken anınızı Ablanız canlandı gözümde, evde anneliğe büründürülmiş bir yürek en çok onun çaresizliği ve ve omzuna yüklenen anne rolü üzdü beni.. Atları çok severim asil ve narindirler. Harika işlemişsiniz ellerinize sağlık....saygılar.
DemAN
Değerli yorumunuzla beni güçlendirdiniz, çok teşekkür ederim, sağolun efendim
Selam ve saygılarımı gönderiyorum
DemAN
Selam ve sevgilerimi gönderiyorum