- 472 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnançların Tarihsel Rolü 4
4-Bu farklılıklar, kopuş yapanın, kopuş öncesi birlik içi yaşamlarındaki zihin öğrenmeli algının; ayna içi yansımasıdırlar. Böylece, soyuttu kıyasla ortaya konmuş bir süreçlimedirler. Değilse yeni, koptukları ana birlikle ilişkin olduğu bir ayırt eden seçimlime değildir. Yine bu kopan jenerasyonun, ana yapıyla hiç duygu bağı yoktu demek de, değildi. Kopuş ve kopuluş, doğum sendromunu taraflar, ister istemez duygu olacakla, hissedeceklerdi. Bu da taraflarının bir çekim alanı durumu idi. Ana yavru doğum ilişkisinde, anne doğuran olacakla çocuğu belirlerdi. Çocukta doğmakla, doğuran kadının anneliğini belirlerdi. Belirleyende belirlenirdi. Yansıma kanunu.
Ne var ki göç veren sosyal yapılarda bakışım etkileşimi olmayacağından, belirlenen yapı, artık anayı belirlemiyordu. Üstelikte kendi ruhsal yetileriyle biraz farklılaşan bağımsızlaşmasını ilan ediyordu. Çünkü kendisini ana kütlede koparan zorunluluk artan nüfusla sosyal birlik gücünün kontrol Sosyal birlikler bir üretim ilişkisi olmadığından, üretim ilişkilerine dek olmayan yapıyı; ilişkileri değiştirerek büyütemiyorlardı.
Sosyal birlik ilişikleri, kendi sosyal yapı ilişkileri sürecini büyütmekle, genişletir olmakla; çevre sağlayışı olan av ve kök meyve gibi nesnelerdeki verimliliğe olacak katkı ile onları da büyütemiyordu. Yani bu büyüyen ilişki çevre ilişkilerini çoğaltan bir ilişki olmadığından ötürü, bu kez de çevredeki sunu döngü, bu büyümeye ayak uyduramadığından kıtlık başlıyordu.
Yani verimlilik artışı olmayan bu soyut sağlayıştı büyüme ilişkisinde yani ava gidenin kök toplamaya çıkanın sayısının artması organizesi, avlanacak yılanların sayısını ilk seferde artırıyorsa da sonraki seferlerde, yılanların yeniden üremelerine engel olacak şekilde zamanı, yılanların aleyhine hızla ileri akıtarak, besin sunumu artırmıyordu. Bu da besin kıtlığı, av azalması ve toplanan ürünlerin giderek çevrede tükenişle, artan nüfusa yetmiyordu.
Artık doğumla ayrılan o yapı, kendi kovulma nedeni olacak, aynı nedenle; ana kütlesi ona; o da ana kütlesine bir tehditti. Her tehdit bir sınırlanma ile ona benzememeyi, onun gibi olmamayı da kendi üzerine yansıtan bir algılama olmaktan kurtulamayacaktı. İleride dinler bir birleştiren olacakla, cari olan ana hitabını herkese göre yaparken, cari olmayan yeni üretim ilişkilerine değin düzenletilen yeni tutum değişmelerini de söyleyebilmek için kendisindeki eski olana benzemez onların seçme ayıklama elenmesini yapmak içinde, azıp sapan bir değişip bozulma olduğunu söyleyecektiler. Bundan doğru, bundan dinamik bir sosyal olgu; daha ne olabilir ki?
Ama zorunlu olacakla doğumla ayrıldığı kütleden ayrı olmanın sağlayış ve paylaşımına dek olay ve olgulaşma süreçlimesi kendi yönetimse (ilişkin sıralı ve paylaşımlı) muktedir olma otoritesini de yeni sosyal birlikle ortaya koyacaklardı. Tüm bunlar her zaman hayır, ya da her zaman evet, demek yerine haveti (hem hayır, hem evet demeyi) karşılayan durumlardı. Bu, kendinizi kopan kütleye karşı, ben yetkin, ben yetken (ben yetkili- ben otoriter) kılacakla bir tanımlamaktı.
Buradaki ben yetken tanımı, doğum yapan sosyal birliklerin dıştan algıyla, kendisini doğum yapan kütleden ayrıştırır olacakla, kendisini; kendi sosyal gücünü, kişi gibi tanımlayan, kimi sosyal süreçlerini açıklar. Nasıl organizma-organizma ilişkisi kişiyi, kişiler ilişkisi özgeciliğine götürmüşse; sosyal güçteki otorite de (ben yetkendi yönetme de) doğum yapan olgudaki doğmuş olanın kendisini, doğduğu ana kütleye göre hem tanımlaması (evetlemesi) hem ona göre kendisini ayrıştırmasıydı (hayır demesiydi).
Kişinin, bir kişiler ilişkisi olan özgeciliği; sosyal olana doğru yönelişle-sosyal davranıştı. Kişi burada kişileri, adeta kendi organizmasının bir organı, kendi vücudunun bir parçası gibi tanımlayan anlayıştı. Kendi varlığını, onların varlığı üzerinden çevrimlikten bir sağlayışlar güç birliği içinde rahatça sürebilir olmanın bağıl ilişki bilinciydi. Bu yüzden korunan TOTEMİ inanca dek yapı, ortaklaşa olanı muhafazası bir vefa bağıl şartıydı.
İşte ittifakı süreçler de, gerek bu doğum yapan grupların ıraksa yakınlıklarıyla ve gerekse zaten ayrık benzemez olan sosyo biyolojik yapıların önce ikili teması; sonra üçlü ve giderekten de böylesi girişmeli olacakla çoklu bir arada lığıdırlar. Sosyal yapı, bu ittifakların egzotik totem anlayıştı ayrılıklarını dayatır körükleme içindeyken; ürünlerin değiş tokuşu (takası-ticareti) ve giderek üretim iş güçlerini organize eden, üretme gücünün verimlilik çekiciliği (egocu temel düzlemin totemi düzenlime olma zorunluluğu) ve ürünlerin paylaşılan zorunlulukları da onları birlik olmaya çağırıyordu.
Totemi inanç; ego düzleme dek olan sağlarılar somutluğu düzenlim çevrimlemesi olacakla, nesneldi. Yine totemi inanç: kişi bencili düzlemin, sosyal yapıyla olan çelişen duygu fantezileri olmasıyla da soyuttu. Totem, soyut ve somut yansımalarla SOSYAL ÖZNE olan anlamanın, madde mana algısıydı.
Yine üreten birliğin biriken ya da elinde olan ürünler, yağmacı sosyal birliklerin saldırısına karşı da bu grupların ittifak olmasını zorluyordular. Bir evet, hayır diyen, aynı anda olan durumun çekme itmesi söz konusuydu. İttifak içinde, sosyal yapının meşruiyet kaynağı hayır diyen bir itme iken; yeni oluşan toplumsa üretim ilişkili yapının belirmeleri de bu ittifaka, evet diyordu (çekiyordu). Elbette evet ve hayırlar da kendi içinde evet ve hayır denişlere[ kesikli (sınırlı), sürekli (sınırsız); topaklara (evet) ve düğümlere (hayırlara)] ayrılıyorlardı.
Ama bizim konumuz şu aşamada dıştan evet diyenle (çekenle) ve dışta hayır diyendir (itendir). Bu çelişkili süreç kendi aşamalarını olay ve olgular niceleyimi haline getirmişti. Bu niceleyimler bir totemi yapının kendi içinde oluşlarla tutarlıydı. Ama dıştan (diğer totemi yapıya göre) olumsuz olan uzlaşma adımlarını zaten ortaya koymuştu. Yine ittifakı toplum sağlayışlar cazibesi zaten bu ittifakı birliği her durumuyla çekiyordu. Bu niceleyimler belli bir noktada nitelikli bir oluşma ile aşıldı.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.