Garip bir üçlü
Burası tarihte Ankara savaşının yapıldığı ,Timur’la Yıldırım Beyazıt’ın askerlerinin at koş-
turduğu ,savaştığı yer .Köy Ankara Çubuk yoluna araçla on on beş dakika kadar .
Göz alabildiğine yemyeşil buğday tarlaları,sayısız alçak yüksek tepeler ,tek tük kavak ,söğüt ,meyva ağaçları ve tepelerin doruklarında tek tük ahlatlar ve evlerin bahçelerinde yetiştirilen çam ağaçları ..Uzaklarda görülenmor dağlar ,tepesi karlı
dağlar; Elma dağı ,Aydos dağı .Eskilerden bize anlatıla anlatıla geldiğine göre o zaman-
lar buraları öyle büyük bir ormanmış ki Timur fillerini sık ve iri gövdeli ağaçların arasın-
dan zor geçirirmiş .Şimdi ne filler var ne ormanlar .Değeri bilinmeyen bir orman ,değeri
bilinmeyen bir ova ;değeri bilinmeyen insanlar gibi ..
Ovaya yerleşmiş köylerden biri burası .Tertemiz bir hava ,çiçek kokuları kuş sesleri,kö-
ye doğru kıvrılarak giren toprak yoldan sonra ;gübre kokuları ,çocuk sesleri ,yolda ağır
aksak yürüyen yaşlılar .Tek katlı ,iki katlı toprak köy evleri karşılar sizi .
Çocuklar çamurlu ayakkabılarla küçücük tepenin dibine yapılmış okula giderler . Camii
buraladaki hemen hemen bütün köylerde olduğu gibi köyün orta yerinde .önünde bir sal-
kım söğüt ,bahçesine barı olarak dikilmiş selvi kavaklar .Camii önünde abdest alan yaşlı
adamlar .
Bu masal yıllar öncesinden başlar . Hangi masal mı? Bir üçlü aşk masalı .Köy yukarda an-
lattığım köy .Ya insanlar ..
Camiiönündeki tek musluklu çeşmede abdest alan genç köy hocasının yanına ak sakallı sevimli ,Nasrettin hoca yüzlü Amed ağa yaklaşır .
Sakalını sıvazlayarak genç Amed ağaya eğilir :
-Selâmün aleyküm hocam .
Genç köy hocası Bilâl Amed ağaya dönerek :
Ve aleyküm selam Amed amca .Gel ,gel abdest alacaksan .Benimkisi bitti .Namaz vakti geldi .Ben ezan okumaya gidiyorum .Hadi şimdilik kal sağlıcakla .
Amed ağa :
Hadi eyvallah !
Islak kollarını camiye girene kadar sıvalı tutan Bilâl hoca başındaki takkeyi düzelterek
camiye yönelir .
Amed ağa arkasından bakar .Hocalık kimlere kaldı .Dünkü sümüklü bilâl ,sidikli Hüseyin’in
oğlu ,saçaklı Fadime’nin doğurduğu ,gitti Ankara’larda İmam Hatipte okudu . Olacak el-
bet . Ya bizim deyyus oğlanlara ne demeli. Tövbe estağfirullah ! Gül gibi hocalığı bırakıp
Alamanya’lara gittiler .Tarlaları da kocamış bana bıraktılar .Bir kocakarı bir de ben.Bir
Köroğlu bir Ayvaz .Yaz kış uğraşır dururuz.Ben Allah’a şükür İyiyim .Hanıma gelince onda iş yok .Onun yapacağı işi de ben yapıyorum .Ektiğimiz ekin ekmek bize yetiyor .Angara’daki güççük oğlana bile ununu biz gönderiyoz .Almanya’daki Ali’yle Memet
de harçlığımızı yolluyorlar .Allah’a çok şükür .
-Oo Amed’a ne zaman döndün Angara’dan ? Selamün aleyküm .
Amed ağa cebinden çıkardığı mendille elini yüzünü kurularken:
-Ve aleyküm selam Bahri ağa .
Bugün geldin Allah’ın izniylen .
-Epeyi kaldın ha oğlanda .
-Eh! Hemen hemen kışı çıkardık .Biliyon ,hanım da ben de yaşlıyız.Soba yakma derdi ,yi-
mek yapma derdi yok . Kal didiler biz de kaldık işte ..
O sırada Bilâl hoca uzun uzun ezan okumaktadır . Camiye girerler ..
o sırada ,hoca Bilâl’in annesi fadime toprak evinin altındaki tandırda bazlama pişirmekte-
dir .On beş yaşındaki Sultan annesinin etrafında dört döner .
-Ana gı kıpkırmızı oldun ocağın başında .Sen bu yana gel hele azıcıta ben çevireyim baz-
lamaları . Sıcaktan piştin valla ..
-Haklısın gızım emme , şuncağız hamur kaldı .Az daha sabredeyim hele .Sen bana bikleğeç
le yassılttığın pazıları uzat yeter .
Hamur tahtasının başına geçen Sultan hamur pazılarını yassıltarak bikleğeçle annesine
uzatır .
Fadime tandır ocağının altına sol eliyle ocağın yanında bulunan gazellerden azar azar atarak tandır ocağının yanmasını ayarlar ,diğer eliyle de sacın üstündeki bazlamaları çevirir .Pişeni yerde serili çula usulca bırakır .Bir yandan da konuşur :
-Tarlaydı ,damdı ,çirkti derken öğleyi bulduk maşallah ! Bu bazlamalar şimdiye dek pişip
de tekneye girmeliydi .Git gide ağır avrat mı olduk nedir ?
Sultan :
Yok ana gı .Bu günki iş her güne göre fazlaydı .O kadar malın pisliğini atmak kolay mı ?
Abim giyindi guşandı dolanıvirdi .Babam dirsen irkenden tarlaya gitti .Bütün işler sana kaldı .
Haklısın gızım .Damda inek sağarken buzağıları tutmak da sana kaldı .Benim bi tane kızım .
Sen olmasan n’apardım ben .Seni kolay kolay kocaya virmem .Ana kız otururuz böyle .
Sultan cilvelendi :
Ya ben evlenmek istersem o zaman n’aparsın ?
-Ne mi yaparım ?Kaba yirlerine yirlerine iyice bi indiririm .
Fadime bikleğeçi vurur gibi yaparak ,kızına yavaşca sallar .
Sultan kıkırdayarak kaçar .
Fadime ocağın başında terler içinde kalmıştı .Alnından akan boncuk boncuk terlerini çarı-
nın köşesine sildi ,sonra çarını iki ucundan tutarak arkasına attı .Sultan’ın arkasından seslendi :
-Gız Sultaan !Buraya gel .Şurada iki üç pazı kaldı .Onları da bitirip yukarı çıkalım.Abin ge-
lir şimdi .
Sultan Fadime’nin tek kızıydı .Köyde herkesin beş altı hatta sekiz çocuğı varken Fadime
nin bir oğlu bir kızı vardı .İki düşük yapmış bir bebeği de doğduktan sonra kısa bir süre
sonra ölmüştü . Elinde kalan iki çocuktu .İkisini de çok severdi .Kızıyla sanki yaşıtıymış-
ca dertleşirdi .Anlattıklarından onun küçük yüreğini üzdüğünü hissederdi .Ölen bebeği-
ni kaynanasını hatta kocasını şu küçücük çocuğa anlatmanın ne anlamı vardı .O annesi-
ni olgun bir kadın gibi dinler ,annesini avuturdu .Kimi zaman ise annesinin tekrarladığı o-
laylardan bıkar (Amaan anne bu kaçıncı baskı) diye annesini susturmaya çalışırdı .
Kız çocuğu okuyupda ne olacak .Kocaya gitmeyecek mi?Sultan da aynı sözlerle ilkokul’dan
sonra okutulmadı .Bu başıboşluk önce Sultan’nın hoşuna bile gitti .Nasıl olsa bütün kızlar okutulmuyordu .Son günlerde keşke okuyacam diye diretseydim beni okuturlar mıydı diye bir fikre kapıldı ..Ah cahil aklım .Cahil değil çocuk aklı ..Bir yönlendiren olmalıydı ..
Devam edecek
YORUMLAR
Ben bunun devamını bulamadım.Arkası yarın zannettim .Her tarafı yarım çıktı.Güzel bir girişti oysa. Dilerim soğumamıştır devam eder.En baştan başladım okuyorm.Dilerim tadı yarım kalmaz diğerleride bunun gibi.
Yaşamak gibiydi okumak.Gerek dil gerekse üslüp harikaydı.
glenay
mişti. Beğenmenize sevindim.
Yalnız sayfadaki düzensizlikleri nasıl düzelteceğimi bilmiyorum .
Dün oğlum gelmişti, ona sordum: imlâdan sınıfta kalırsın dedi.Bir öyküdeki vigülleri düzeltti.
Herkes gibi dümdüz yazamadığımı söyledim, güldü.İnternete,bilgisayara
yabancıyım.Daha yeni yazıyorum .her yakaladığıma bir şey soruyorum..
Başınızı şişirdim.. Teşekkürler..
İyi akşamlar..
Tam bir iç anadolu şivesi. küçüktüm, biliyorum, kaldım Ankara'nın Kazan köyünde. şimdi ilçe oldu, bilirim. Demekki Çubuk, Elmadağ yörelerinin şivesi de Kazan'ın şivesiyle aynı.
bazlamayı herkes bilmez. gözlemeyi de.
emme, gız, virdim.
bunları da bilen azdır.
ben biliyorum ama. şanslıyım :)
hikaye nefis devam edecek, öyle anlaşılıyor...
Kaleminize kuvvet,,,
glenay
İnşaallh hemen yazacağım..Bu öykü yaşanmış , bana tuhaf, olamayacakmış gibi geldi ..Şahit olunca ,yazmak gerek diye düşündüm .
Bir de şu klevyeyi kullanmayı başarsam..Sizin sayenizde yeniden okurken
yanlış yazılımları bile düzeltmediğimi farkettim ..
Benim yazılarımı da böyle kabul edeceksiniz sanıyorum..
Selâmlar..
Çok gerçekti ve mark edilesi yanları abartmadan sunmanız kolaylık değil, ustalıktı. Özellikle diyaloglarda ölçülü davranıp gerçeğe erişmişsiniz. Bu da okurken inanmamızı kolaylaştırıyor ve bu sayede her koşulda içinde oluyor hikayenin. Tebrikler.
glenay
Bunu bir uzun öykü olarak tasarladım .Şimdi elime geçince yeniden yazmaya karar verdim .Buraya kısaltılmış olarak yazmayı düşünüyorum .
Gözlemlediğiniz olayları yazmak zor olmasa gerek .Onlarmış gibi hissediyorum ..Teşekkürlerimle, selamlar ..
Bazlamanın kokusu burnuma geldi.
Köy hayatının sıcak havasına kapıldım ve bir yandan da sözü edilen garip üçlünün kim olduğu merakı ile okudum, meğer sırların çözülmesine daha çok varmış
Elinize sağlık.
glenay
Yorumunuza çok teşekkürler.Garip üçlüden ikisi azıcık yüzünü
gösterdi .Diğerine daha çok var ..Selamlar..