Aşk Baharımızın Arkaik Hüzün Lalesi Değiliz Zindenaz
hayrettin taylan
“Leylâ...Elâ gözlü bir çöl ahusu,
Saçları bahtından daha siyahtır...”
Ahmet Hamdi TANPINAR
*Aşk , böbreği tükenen bir ceylanın damlalarını sevgilisi için saklamasıdır.
Unutmak, bir lâlenin baharını erken soldurması, yapraklarını başka demlere sunmasıdır. Baharı kışa ç’eviren hicranın sesidir öylesine gidişler.
*Gitmek, bir kaktüsün bütün dikenlerini sineye saplamaktır, serapların uğrunu dikenlerle set yapmaktır, unutmaya mayınlı düşler sermektir.
-İçtepi tapınakları yıkan salına salına gidişine hangi yürek dirilişim dayanır.
Zehrini gönlümün zamansız saatine sunan sunak ruhlu sen değil misin?
-Hangi damlan su ile kardeş bilemedim. Yüreğine dizdiğin taşların bağrı oldum.
-Lügatindeki saguları yakarıp durma. Divan- ı Lugat’it Türk’ü ben yeniden yazdım.
-Arkaik acılarımızın örneklerini çıkardım. Kitapsızlığını kitaba taşıyacak yürek ezgileri ekledim.
-Sen aşktın beni unutamayacağına dair. Şiir sözlüm dediğin o yürekleri de buharlaştıran söz çeşnindeyim. Yüreğinle yazdığın o sözlerin tırtıl ermişiyim.
-Kelebek olup sana geldim gün’eşim.Sessizliğine karışan kendine karışımların
Kavisiyim. Yakılıyorum aşkının ocağında.
-Şair, unutmayı ,ayrılığı, acıyı, vuslatı sever belki.Yazmak ile yaşamak için .
Oysa bunlar yazmanın kadercisi, sevmek, yaşamak, yanında erimek ömre aynası. Bu yüzden sen kal, sen hep sev.
*Ben yine de gitmeleri, acıları yazarım. Sen Everest ol, ben en derin çukur, aşk tohum olsun. Yeşerelim ve yetişelim kavuşmalara.
Soluksuz kalışın yüzgecinden acılarımın sızısı dinsin. Beni kendime getirsin ruhsal alıncı.
-Sen krallığımdaki cariyelerle yaşadığım adsız aşkları kıskanma. Bir erkeğe sunulmuş yalancı cennet san. Ya da sanı olanların yaşadığı şanlar, şenler, şebler say. Benim şemim sensin, ay yüzünle.
-Ay ‘şemi eritirken yalnızlık emrime amade sayrı hazları aşktan sayma.
Ay’ın şemi terk edip hislerimin sisleri arasında saklı kaldığı ömrü yaşamdan sayma.
-Anları yaşamak adına anılarımızdan artanları yolla yoldaşlığıma.
Eylem yap terk edilmiş bahtların bizli kulvarlarında.
Bir lahza sun ,Suna’nın can çekişti pınar başına.
Al testini doldur gel .Tasımı doldursun tasalarım. Kana kana içeyim seni, sensizliği, bir gün gelişlerini, illa da beni unutuşunu.
Unutmak, saatin boşalan zembereğinde zamansızlık olup haykırışı uzatmaktır.
-Sen yelkovan gibi on ikide akrebimle birleşmeyi hayaline ekle.
-On iki gibi kalalım senle hep. Hep üst üste. Üstsüz kalsın kalakalış.
-Üstü kalsın hayat. Biz böyle iyiyiz.
Biz uzak kalışı , çürütüp baş başa kalmayı başkent yaptık aşka.
Tozlu raflardan kaldırdık aşkın en çok okunan kitabını. Şems’i güneş yaptık neyimiz aşkı çalsın diye.
Taşlara bağladık bağıl olanı, gönül bağından uzak kalanları. Susturduk inleyen acıları. Mutlu olmanın müdavimi olduk.
-Alp Er Tunga’yı sildirdik aşkı yaşamadan ölen kitabelerden. Koşuklara aldık aşkımızın lirik seyrini yazmak için. Savlamalarımız var yaşanacak, söylenecekler adına.
Öylesine gidişlerin kopardığı gönül çiçeklerini derledik. Yarın yarin meyve olma gününe gebe.
Hüznü emziren yalnızlığın ekseninden çıktık. Yengeç dönencesinin yengesi olup yanaştık, tanıştık, alıştık en uzun geceyi aşkla yaşamayı.
-Arıları baldan uzaklaştırdık her gününüz baldan tatlı olsun diye.
Aşka gül olduk seninle.Sen kadınlığın gülüsün. Kadınlığında açılan güllerin kokusuna geldim, erkekliğimi soldurma,aşkımı dikenler çevirme, evirme beni bahtsızlığın sızılarında .
-Biz yaşamayı aşk bildik. Bize sunulmuş bütün güzelliklerin gözdesisin. Kadınlığının gülüsün, gül biraz sol yanımda. Solmasın ömrümüz seninle Zindenaz.