Militanistlerle Anayasa Olmaaazz.!
Malvi Sahib: Selâmünaleyküm.
Mahsud: Aleykümselâm.
Malvi Sahib: Said vardı, sonra Badervala Bilâl ve İkramullah da oradaydı.
Mahsud: Üçü mü yaptı?
Malvi Sahib: İkramullah ve Bilâl yaptı.
Mahsud: Müthiş bir işti. O’nu (Benazir Butto’yu) öldürenler çok cesur çocuklardı.
Mahsud: Selâmünaleyküm.
Malvi Sahib: Aleykümselâm..
Bu, selâm alına verile, terörün cinnetini anlatan iki El Kaideli’ye göre, "Allah’a şükür" dedirten ve onlara birbirlerini tebrik ettiren sevinç, İslâm’ın hiç bir yerinde asla olmadığı gibi, Pakistan’ın iç meselesinde de El Kaide’nin yeri yoktur. Ama işin içine terör girince militanist beyinler ne yer, ne yâr tanımıyor.. Ki ilk canlı bomba Filistinliler dışında El Kaide’de de, PKK’da da kullanılan ve masumların toplu ölümlerine sebeb olan insani tedhiş malzemeleri ne yazık ki beyin yıkama metodlarından başkaca bir şey değildir. Ve El Kaide’den farklı PKK, hainlik rüşvetiyle büyüyen ve Çar Nikola’nın Mangurtları, ya da Hassan Sabbah’ın afyon yutan cennetlikleri (!) gibi akıl ve izan yoksuluydular. Ama 2007’de 23 yıldır kana buladıkları Türk topraklardan kalkan jetlerle Kandil’leri söndü ve karanlığa döndüler. Diyarbakır’ı kana bulayan son çırpınışları ve çeşitli yerlerde kundakladıkları araçlar bile onlara selâmet yolunu artık açamayacak ve 2008 yılı; nice şehidin ahdı bulunan şehadet defterine onların tükenişlerini altın harflerle yazacak şeklinde birkaç yıl önce yeşeren umudumuz nihayet 2011’de gerçekleşmek üzeredir.
Şimdi, Mahsud ve Malvi’nin O’ dedikleri kişi, kendileri gibi Müslüman olan ve İslâm âleminin ilk kadın başbakanıydı. 1953’te doğduğu Karaçi’de serpildi, Harward ve Oxford’da eğitim aldı, büyüdü. İdealleri uğruna Devlet Eski Başkanı olan babası Zülfikar Ali Butto’nun idamını adeta bir suikast ile tamamladı ve iki canlı bomba eliyle bir devlet terörüne kurban gitti.
O’ ki Pervez Müşerref’in despot liderliğine başkaldıran ve Pakistan’a sevdalanmanın bedelini canıyla ödeyen Müslüman ilk kadın başbakan oldu..
Terör.. Bazen derin devletin içinden aldığı cesaretle varlığını ortaya koyabiliyor. Öyle ki, hem Benazir’in hayatını sona erdirirken nice insanı da yok eden kurşun ve bombalar, hem de PKK’nın yaktığı araçlardan dağda eskittiği kanlı postallara ve eroin-esrar pazarlayıcılığına kadar hemen her terör tezgâhında, dahili olmasa bile harici derin devlet var. Veya derin devletin zaafiyeti.
Bir dönem HADEP namındaki siyasi teşekkülle Meclis’e giren zihniyette de, 2007 genel seçimlerinde sanki yenilenen HADEP’in DTP’siyle Meclis’te kafa kaldıran ve zaman zaman devlete meydan okuyan, işi; PKK’yı dağlarda ziyaret edip kaçırdıkları askerlerimizin takasına anlaşma imzalayacak kadar ileriye götürenler de derin devlet veya derin devletin zaafiyeti.. Çünkü.. bir avuç militan.. TC’nin her doğrusuna ve adil davranışına karşı en uçtaki suç unsurlarıyla kafa kaldıracak ve siz ’gel buraya’ deyip ihaneti tescillilere dersini vermeyeceksiniz. Bir avuç yerel idareci DTPli, çocuklarını dağa göndermeleri hâlinde ailelere ellerindeki devletin kasasından para aktaracak.. O para askerine, polisine, siviline kurşun, kan ve zulüm olarak dönecek, siz.! “git buradan” deyip hainlik rüşvetçilerini makam dışı bırakmayacaksınız.. Devlet içinde devlet olmanın bu derece ileri olduğu ve milli gelirleriyle yani Beyt-ül mâl’iyle kendine kurşun sıkıldığı bir başka ülke var mı? Hele bir dünya coğrafyasına bakın.
Bir yanda yıllarca farkında olamadığımız bu ihanet hâline makam kuranların devlet içinde resmen PKK’ya destek sağlaması ortaya çıkmışken.. Öte yanda Meclis’i işgâl eden DTPliler’in halâ tehditler savururcasına, asker kaçağı ve çürük raporu sahte iken genel başkanları Demirtaş için mazeret üstüne mazeret üretmeleri, ’askeri operasyonları durdurun’ gibi talimatları artmış ve operasyona karşı canlı bomba olacağız derlerken, çocuklarını dağa gönderenlere istihdam sağlayan ve devletin imkânlarını terörist cenazelerinde dahi apaçık kullanan yerel yönetimlerin böylesine hain ve bölücü teşviklere başvurması, onların da terörist sayılmasıyla eş anlamlı değilse ya nedir?
Artık dayanamıyorum.. Emniyet mensublarının kolkola girdiği kelepçesiz canlı bombacı teröristlerin sırıtmasına ve halâ bir sinek gibi midemi bulandırmasına tahammül edemiyorum.. Asabiyetim kafatasımı ha çatlattı.. ha çatlatacak.. Sabrım metanet küpümü ya kırdı.. ya kıracak.. Öfkem beni, ben öfkemi çiğniyorum.. Çiğnemesine de, alın teri el emeği atı-arabası yakılan mağdurlar gibi, ’devlet nerede’ demeye de dilim varmıyor. Devlet var da, dokuz kişiyi katledene idam, devletin malını teröristlere yedirenlere bir dam, bir mahpus ve PKK’ya kolluk kuvveti olanlara sus! yok. Şayet devletin bazı müeyyidelerde eksiği varsa tamamlamalı. Şehit ettiklerinin ailelerinden alınan vergilerle, ya da hazineden beslene beslene öyle, Meclis’inde bol keseden konuşanlar konuştuğunun, Beyt-ül Mâl’i teröriste yedirenler yedirdiğinin hesabını vermede ’şekil ve vekil’ zırhına büründürülmemeli..
Madem ki sabır küpü taşan, asabiyeti kafatasını çatlatan halkın, o sırıtan üç paralık canlı bomba kepazesi teröristi linç etme hakkı yok.. Devlet 2007’de dağda çanına ot tıkadığı PKK’yı 2088’de, şayet yerel ve siyasi kimliklerle şehirlerde görmek istemiyorsa -ki asla istemez-, o ’ben derin devletim’ diyerek milletin hakkını gasbedip teröriste yediren veya teröriste arka çıkan şekiller ve vekiller de derhal izale edilmelidir..
Niçin edilmez, aklım ermiyor.
İzale edilmediği gibi, üstüne üstlük DTP’nin eş Başkanı Nurettin Demirtaş efendi, halâ yemin etmekten imtina buyurdukları Meclis’te görevlerini deruhte için İmralı’daki bebek katilini, bu şanlı devletin muhatab almasını ve emrettikleri şartların da yerine getirilmesini önümüze sürmekten çekinmiyorlar.
Çırpınış olur da bu kadar inad ile bitmiş tükenmişliğin bir çırpınışı olur mu? Neleri kaldı ki?
Güvendikleri dağlar bir bir ellerinden çıkıyor, çıkacak.. Güvendikleri halk, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte, yaptıkları sivil kıyımlar neticesi kendilerinden nefret eder hâle geldi.
‘Kürd halkları adına’ numarasıyla attıkları her nutuk ve yaptıkları her hareketin sadece kara para ve kara nara için atıldığı ve yapıldığı ortadayken ortaya çıkmıştır.
Öyleyse.. Yeni bir Anayasa için kendilerinin muhatab alınmasına hangi sebeb ve fayda ile ihtiyaç vardır? Hiç yoktur..
Onlar, bu zalim tavır ve içtihatlarından vazgeçmedikleri müddetçe milletçe diyoruz ki; “Zulümden âbâd umanlara hiçbir zaman ve mekânda ihtiyaç yoktur..” Bu milletin Anayasa yapacak kadar milli unsurları varken hele, hiç mi hiç ihtiyaç yoktur..
Zahmet buyurmasınlar.. Kendilerini bitirme plânlarına devam buyuradursunlar.. Zira; durmadan içinden kan ateşi, zulüm, yağma, masum insanlığa katl, doğmamış bebeklere kurşun, hâsılı melânet üstüne melânet fışkıran Kandil’leri sönmek üzere..
Muhatab olmaya değil, dik duruşa devam.. Ki bugüne kadar verilen şehidler hatırına bu en elzem husustur..
Diğer bir önemli husus ise, Meclis’te olmadıkları hâlde Meclis bütçesinden halâ bu DTPli vekillerin rızıklandırılmasına hiç mi hiç aklımızın ermeyişidir. Onlara bunca para ne hakkı olarak takdim edilmektedir.. Bu, Meclis’i boykot etmenin mi, PKK’ya resmen sözcülükte bulunmanın mı, kongrelerinde Türk bayrağını indirip PKK bayrağını asmalarının mı, ne kadar munzır işler varsa mevcut vekillerini kalkan olarak görevlendirmelerinin mi bedelidir? Neyin bedelidir bu?
Devletimiz bir açıklayıversin de biz de bunun ne olduğunu bilelim..
YORUMLAR
İşte hakikatler...Bunlar ne üzerine yemin edecekler ki...Mukaddesatları var mı ki üzerine yemin etsinler?..Ettiler de nihayet...Güzel ülkem yediği kurşunlarla kan kusarken neyin imarına çalışacaklar ki meclise girdiler acaba?...Bunun vebalini sorumluları nasıl verecekler?...Vicdanları varsa eğer rahat mı?...Bölücüler bir bütünden , kenetlenmekten ne anlar ki?...Akıttıkları kan gölünde boğulacaklardır yakında...Kimler kimlere peşkeş çekiyor kendilerini hiç düşünüyorlar mı acaba?..Her şey bu kadar basit mi?...Üstadım yüreğinize sağlık.Ne güzel kaleme almışsınız.Umarım geniş yankı bulur.Saygılarım sonsuz...
neneh. tarafından 10/2/2011 1:48:11 AM zamanında düzenlenmiştir.