- 997 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SELMA,NUR,AHMET ZEYNEP ORTAK ÖYKÜ- YAZARI : EMİNE UYSAL
ORTAK ÖYKÜ 7. BÖLÜM YAZAN: EMİNE UYSAL
Selma çocuğunu kucakladığı gibi acilin kapısından koşar adım içeri dalıp muayene odasına girmişti bile. Muayene odasındaki uykulu gözlerle bakan hemşire:
-Geçmiş olsun. Nesi var çocuğunuzun?
Kucağındaki çocuğu muayene yatağına yatıran Selma:
-Bilmiyorum; kalktığımda ateşler içinde inliyordu yavrum. Lütfen doktoru çağırır mısınız, kızıma yardım edin! Lütfen!
Hemşire, dolaptan bir derece alıp, Zeynep’in koltuk altına yerleştirdi ve oktoru çağırmak için doktor odasına doğru koştu. Nöbetçi doktor, hastanede kimse olmadığı için, odada bulunan divana kıvrılıp yatmıştı. Hemşire kapıyı iki kez tıklattıktan sonra ancak duyabilmişti. Uykusunun en derin yerindeydi, rüya görüyordu. Hemşireyi karşısında görünce, birden hastanede olduğunu hatırladı:
-Buyurun hemşire hanım; ne var, ne oldu?
—Hasta geldi Doktor Bey. Bir çocuk, ateşi var.
Doktor yattığı yerden kalkıp, üstünü başını düzelterek muayene odasına doğru yürüdü. Hemşire hızlı adımlarla doktordan önce gelip, dereceyi almıştı bile. Elindeki dereceye baktığında, ateş otuz dokuzu gösteriyordu. Muayene odasına giren Doktor:
-Ateşi kaç derece hastanın Hemşire Hanım?
—Otuz dokuz Doktor Bey.
Doktor, çocuğu muayene ederken çocuk kesik kesik öksürüyordu.
-Ne zamandan beri öksürüyor?
Selma bir an düşündü. ‘Biz çocuğu yuvadan aldık, aldığımızdan beri öksürüyor.’ Diyemedi. Şimdi anlatmaya kalksa, çok uzun olacak, doktorun aklı karışacaktı.
-Aşağı yukarı bir aydır öksürüyor. Birkaç kez doktora götürdük; ama geçmedi.
Doktor, eline aldığı stetoskopla, Zeynep’in önce göğsünü sonra sırtını bir güzel dinledi. Doktor, çocuğu muayene ederken, Selma kenarda çaresiz, yavrusuna yardım edememenin ezikliğini yaşıyor, aynı zamanda da içinden kocasına lânetler yağdırıyordu. ‘Ben burada çocuğumuzun canıyla uğraşıyorum, sense ne idüğü belli olamayan şırfıntılarla gününü gün ediyorsun. Ben de sana bunun hesabını sormazsam, bana da Selma demesinler.’ Diye düşünüyordu ki doktorun sözleriyle düşlerinden sıyrıldı.
-Bu çocuk zatürree olmuş. Derhal hastaneye yatması gerekiyor. Hemen bir röntgen çektireceğim. O zaman durumu daha net görürüz. İnşallah korktuğum gibi değildir.
Selma şaşkın, yanındaki Cahit’e çaresiz gözlerle baktı. Bakışlarıyla yardım ister gibiydi. Şimdi hastaneye yatarsa, evdeki kızına kim bakacaktı. Bu düşüncelerle kocasına iyice esip yağmaya başladı. ‘Sen gününü gün et; biz burada çocuklarla koşturalım. Revamı bu bana.’
Ahmet, gözlerini açmadan, tembel tembel gerindi. Perdenin aralığından gözüne vuran güneşten kaçmak için sağına döndü. Dönmesiyle birlikte yalnız olmadığını algıladı. Korkarak gözünü açtı. Yanındaki yastığa dağılmış kızıl saçları gördü. Yorganın altından çıkan kolunu gözlerinin üstüne kapatmış, derin uyuyan bir kadın vardı yanında.
O anda geceyi hatırladı. “ Allah’ım ben ne yaptım? “ dedi dehşetle. “ Ah Ahmet ah…O kadar içersen sonu böyle olur “ diye kızdı kendine. Deli gibi fırlattı yorganı üstünden. Tiksinircesine uzaklaştı yataktan ve duşa attı kendini. Gece yaşadıklarını teninden silmek istermiş gibi hoyratça sabunladı bütün vücudunu. “ Selma’ya ne derim? Kızlarımın yüzüne nasıl bakarım? “ Utançtan başka hiçbir şey yoktu hissettiği.
Telaşla odaya geri döndü. Giyindi. Kendisine ait bir şey kaldı mı diye odanın her tarafını güzelce gözden geçirdi. Cebinden çıkarttığı parayı, saymadan, komedinin üstüne fırlattı. Kadını uyandırmaktan korkarak, yavaşça, kapıyı çekti çıktı.
Resepsiyona yöneldi. Allahtan bütün çalışanları tanıyordu. Rezervasyon bölümü şefini yanına çağırdı. “ Odamda ki bayan soracak olursa kimliğim hakkında hiçbir bilgi verilmeyecek “ dedi. Şef, alışık olduğu bu duruma hiç şaşırmadı. Başını sallayarak “ Emredersiniz Ahmet Bey. İçiniz rahat olsun efendim “ dedi.
Ahmet, hesabı ödeyip otelden ayrıldı.
Uzun zamandır yaşamak istediği geceyi yaşamıştı.
Ama hiçbir şey hatırlamıyordu.
Çünkü tüm beyni bir tek şeye yönelmişti: Selma… Kızlarım… Ailem…
Pişmanlık için çok geç kalmıştı…
Selma, zorlu bir gecenin ardından, doktor tarafından verilen ilaçları aldıktan sonra
Eve gelebilmişlerdi. Zeynep, hastalığın etkisi ile uyumuş kalmıştı arabada.
Uyandırmadan, kucağına aldı ve komşusunun yardımı ile evine girdiler.
Arkadaşı Nur’ u yatırmış ve salonda, uykulu ve meraklı gözlerle televizyon seyretmekteydi. Sesleri duyunca, heyecanla onları kapıda karşıladı.
“ Öldüm meraktan! Nasıl Zeynep? Ne dedi Doktor? “
“ Zatürree olmuş canım. İlaç verdi. Çok iyi bakılması gerekiyormuş. Şükür Allah’ ıma. Çok teşekkür ediyorum sizlere. Siz, benim ailemden daha yakınsınız. “
“ Önemi yok bir tanem. Bizler her zaman hazırız yardıma. “
Onların gitmesinden sonra Zeynep’ in ateşini kontrol etti, sonra çocuklarının
yanından çıktı ve odasına girdi. Uyumak istemiyor fakat vücudunun yorgunluğu onu
Uykuya çekiyordu. Uyudu kaldı oracıkta.
Ahmet, şen kahkahalar atıyor ve ona pişkin pişkin sırıtıyordu. Vücudunu kollarıyla sardığı kızıl saçlı kadını, nispet edercesine daha sıkı sarıyordu sanki. Onların yanına gitmek istiyor fakat bir türlü gidemiyordu. Tam yanlarına gitmeyi başardığı anda,
Ağzını açtı ve
“ Ahmet ! Nefret ediyorum senden. Bu kadına mı değiştin beni ?
Kendi sözleriyle uykusu bölündü. Yatağında doğrulduğunda, soluk soluğa ve ter içinde kaldığını fark etti.
Bilinçaltı düşünceleri onun psikolojisini bozmuş olmalıydı. Tekrar yatağına yattı. Fakat uyuyamadı. Sonra tekrar kalktı. Kızlarının odasına geçti.
EMİNE UYSAL ADINA NERMİN KAÇAR
YORUMLAR
Öncelikle seni kutlarım Nermin. Bizleri,sınıf öğretmeni gibi toparladığın için. Sanırım; bu bölümlerden sonra yine yeni seri için bir araya geleceğiz.
Emine'nin kalemi de oldukça kıvrak zaten. Başarılı bir bölüm çıkarmış.
Selamlar.
Nermin Kaçar
Ziyadesiyle hayatın içinden ve somut gerçeklere tutunarak yazılmış. Tabi gözle görülür olunca ve herhangi bir zaman yanıtını arayacağınız soruları barındırınca, okumanın anlamı ve zengilinliği de başka oluyor. Zaten en başından beri sıkı takipçisiyim:) Tekrar tebrikler tüm emek sahiplerine.