Yalnızlık
Hayır bir kış akşamı değildi öldürücü tipi yoktu. Soğuk bir sonbahar şafağı da değildi. Bardaktan boşanırcasına yağmur da yağmıyordu. Kötüydü hava. Biraz buhran gibiydi. Uyku havasıydı yani.
Odamda oturmuş Western film kuşağının keyfini sürmekteydim. Kapım deli gibi vurmadı ama. İlginç hiçbir şey olmamıştı o gün. Olacak gibi de durmuyordu. Olmazdı zaten. Filmlerde olurdu bu gibi şeyler. Kim çalsın ki bu sıkıcı tipin kapısını delicesine. Bazen de romanlarda olurdu bunlar. Çarpıştık önce. Pardonlaştık(!) Kitaplarımızı topladık. Ve başladık deli gibi sevmeye. Hayır, bunlar da olmadı.
Sahilde hüzünlenmiş denizi izliyordum. Arkamdan yaklaşmadı şizofren imalatı dostum sessizce. ’’Nen var kuzum?’’ demedi. Bu da filmlerde olurdu. Sıradan olmayan insanların kendisine karakter edindiği filmlerde. Sadece sıradan biriydim. Kendimce özeldim evet ama yalnızca kendimce. Tanıtamamıştım özelliğimi insanlara. Değerimi bilmediler demedim. Zaten biliyordum sıradan bir insan olduğumu. Aynaya baktım. Hak verdim benden uzak durmaya çalışanlara.
Bir gezgin de değildim. Düşmedim yollara. Düşemedim. O kadar cesur da olamadım. Sahilde hüzünlü oturan bir kızın yanına da gidemedim. Hep erkekler yüzünden. Korkuyordum bir kıza yaklaşmaya. Ya beni de onlarla kıyaslarsa? Kıyaslanmak istemezdim sığ insanlarla. Bu nedenle yaklaşmadım. Sohbete girmedim. Sustum. Film izledim. Bulmaca çözdüm. Evden işe, işten eve misali yaşadım.
Yolculuklar bana hüzün vermedi nedense. Neden hüzün yükler insanlar yolculuklara? Özellikle tren yolculuklarına? Ne vardı ki gidiyorduk tıngır mıngır. Halbuki trene hiç binmemiştim. Metroyu saymayın zaten. Kara tren bulsam belki binerdim ama tat bırakmadı bu hızlı trenler insanlarda. Acelem yoktu ki. Hiç olmadı. Acele edecek kadar sırtlanmadım sorumlulukları. Kaçtım hep. Uzak kaldım neden böyle yaptın gibi saldırgan sorulardan. Doğal olarak ödülüm de olmadı hiç. Dişimle tırnağımla kazandım diyemedim hiç? İstedim mi peki? Ne bileyim ben?
Ne sıkıştırıyorsam kendimi…
Gürkan UĞUR