- 883 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BENDE MİNİ MİNİ BİRLERİ OKUDUM
Okullar açılınca her anne gibi benimde övünç kaynağı olan kızım Zeynebin okulla başlama heyecanı sarar. Bir var ki kendimin okula başlama anılarım bir bir gözümde canlanır. Evet, otuz dört sene önceki okula başlama günlerim gelir akılma.
Hey! Gidi günler hey! Varla yok arası maddiyat, birde buna azda geri kalmış kırsal kesimde büyümenin zorluklarını katarsak, yükün ağırlığı çocuksu omuzlarıma nasıl biniyor anlatamaz hiç bir kelime
Biz beşkardeştik ablam hiç okuyamadı garibim, çünkü annemin tek destekçisi olma görevini küçük yaşta paylaşması gerekmişti. Ağabeyim erkekti okuyacak beklide çok büyük adamların bulunduğu yerlerde oturup kalkacaktı. Ben ve ortanca kardeşim aynı sene okula başlamak zorunda kaldık bir yıl gecikmeli başladım. Çünkü dayım okumam için annem babama çok dil dökmüştü iyice hatırlıyorum kızdır okuyacakta ne olacak otursun ev işi öğrensin demişti babam. İkna olmuştu sonunda dayımın etkili konuşmalarından sonra babam. Kayıtlarımız amcamın diğer üç çocuğuyla birlikte yapılmıştı. Yaş aramız birer ikişer seneydi. Toplu bir cehaletten kurulduğumuz gündü o gün.
Şimdiki çocukları düşünüyorum da ne kadar şanslılar bizden. Anne ve babalarının onlara sundukları olanaklar bizde onun yarısı bile yok. Marka çantalar ütülü kıyafetler renkli kalemler ve beslenme çanları suluklar mendiler bilim daha neleri var. Bunları hatırladıkça içimdeki sızı tekrar tekrar yeniliyor kendini ne yazı ki.
Annem bir salı günü bizi aldı çarşıya çıkardı ve annem alış veriş yapacak kadar Türkçe konuşurdu yengelerim hiç bilmezlerdi. O yüzden annem işe koyuldu önce bize önlük alındı siyah kumaştan yapılmış koca düğmeleri iki üç boyda bize büyük aldılar seneye öbür seneye giysin diye. Sonra beyaz yakalık alındı üstüne, plastikten boynumu sıkıyordu yeni bilmediğim bir eşyaya sahip olma duysundan sesimi çıkarmadım.
Güzel dedim sadece.
Ve Ragıp amcaya götürdü oradan bize birer çift kara lastik aldı benimkiler hafif ökçeli kız olduğum için. Sonra pala âliye götürdü oradan bize çanta aldı öyle saf deri değil? Çin malı ile ülkemiz daha tanışmıştı o zamanlar, kartondan yapılmış üzerine muşamba çekilmişti bana kırmızı erkeklerinkinde mavi verdiler kimlikleri mavi oldukları için.
Pembe düşlerime o zamanda kavuşmamıştım belki rastlantıydı nerde bile bilirim ki her şeyin tek çizgide oluşunu kanıtılar gibiydi. Ben benden kayıpken düşlerimin vebalini hangi karanlık gece sessizce boğdu elleri ile sorarsım geldi doğrusu bu gün
Defterlerimizi kitaplarımızı aldı ve boya kalemi ortak kullanırsınız dedi annem ağabeyim çantasına koydu ve benim renkli boya kalemlerim olmadı hep paylaştık kırlanlarınıda bana verdiler. Yani resim çizmek için duygularım renkliydi hayallerim renkliydi ama boya kalemim yoktu benim
İşte istiyorum bana ne bana ne diyorsun kendince sesini duyan olmasa ne çare
Renklerin sevdasında renk olmak benim en doğal hakkım değil mi?
Kısa günün karı bu olsa gerek alış veriş çabuk bitti alınacaklar az olunca döndük eve. Haftaya okula gün sayıyorduk şimdiki çocuklar gibi annemiz bizi okula kadar götürme şansı yoktu beklemek gibi şansıda hiç yoktu yolu tarif etmişlerdi okul çok uzaktı en az bir saate fazla yürüyecektik.
Olsun gideriz koşa koşa demiş miyiz acaba? Oda ayrı bir konu
Sabah tezden kalktık. Anam saçlarım su ile ıslatıp iki örgü yaptı. Oda mutluydu bir öğün evde kafasını dinleyecekti onunda en doğal hakkı bizim gibi birçok şeyde olduğu gibi dinlenmek.
Haydi, okula dedik
Okulun bahçesinde içeri girerken o kadar çok çocuk vardı ki ben sanki başka memlekete gelmiştim ve kayıp olmuş gibi hislerimin içinde bocalıyordum yaramaz çocukların çığlıkları beni ürkütmüştü uzunca sessizliğimi korudum.
Zil çaldı herkes sıra olsun diye bağırdı öğretmenlerimiz. Biz amca çocukları ile sokulduk birbirimize ağladık girmemek içinde direndik çünkü Türkçe bilmiyoruz derdimizi anlatmıyoruz. Öğretmenler bizi ikna edemediler biraz bahçede durun sonra gelin sınıfa demiş.
Bizde eve gidin anladık
Kaldık okulun bahçesinde sukut bile isyanda o vakit
Siyah uzun boylu hadememiz Rıza ağabey bekliyordu kapıda kaçanı yakalardı hali ile
Kaçış planını çabucak yaptık geçtik okulun arka tarafına bahçe duvarına tırmanarak çıktık.
Gidiş yolu kestirme elbet ki kızıl ırmak
Kızıl ırmağı geçmek için ayakkabımızı çıkardık ve geçtik. Tabi herkese gazı verende benim yani olayların tek kahramanı
Ben kızım geçiyorum bakın sizde gelin hesabı yaptım onlarda peşimde geldiler ister istemez.
Eve geldik kendimizce bir neden bulduk. Ama yarını var bunun demeden ağabeyim geldi bağırdı kızdı bunlar okuldan kaçmışlar o kadar yolu eve gelmek zorunda kaldım dedi anneme.
Açıkmışız birde ekmek domatesler elimizde izin vermedi yememize tekrar götürdüler bizi okula. Sınıfa girdik benlen amcamın iki oğlu aynı sınıfta kardeşimi başka sınıfa vermişlerdi.
Öğretmenimiz beyaz ince beli siyah saçlı çok güzel bir kadındı topuklu ayakkabıyı ilk o zaman görmüştüm ben halende çok severim rengi de siyah olunca birden akımlın ucundan anılarıma karıştı bu hevesim ister istemez
Sözün kısacası düştük sınıfa kurutuluş yok anladık yoksa polis bizi götür korkusunda yemiştik rahmetli amcamdan. Ya rabim ne korku bu küçücük yüreğimde anlayanım yoktu ki.
Ve korkulu gözle sınıfın içini göz gezdirdim Bir şeyler konuşuyor öğretmenim hiç birimizde ses yok anlamıyoruz ne diyor ki? Bizimse bakışlarımız birbirimizin yüzünde donup kalıyordu öylece.
Öğretmenimiz çağırdı üçümüze gelin buraya az konuşalım deyince mantıksal olarak yanına gittik adımı sordu. Şükür adımı biliyordum Şadiye dedim öbürleri de tek tek söylediler adlarını
Öğretmenimiz sınıfa yöneldi çocuklara seslendi Kürtçe ve Türkçe bilen bir çocuk olup olmadığını sordu.
İyi hatırlamıyorum o arkadaşın adını ama geldi ben biliyorum öğretmenim dedi.
Ve bizim hiç Türkçe bilmeyişimize şaşırmadı yılların öğretmenini.
Sonra bizi yerleştirdi sıralara karşılıklı üçer kişi oturuyorduk. Beni ortaya Türkçe bilen arkadaşlarımı sağıma soluma oturturdu. İyi öğrensin diye ve öğrendim hem de en çabuk ben öğrendim bana iki tane lokum vermişti canım öğretmenim benim ilk ödülümdü iki tatlı lokum gerisi de hiç gelmez mi yani bende bu öğrenme azmi varken.
Şu an anılarımın içinde gezinirken içim sızlar okudum beş yıl boyunca hiç sıcak bir montum olmadığı için o Sivassın ayazlı havasında ne çok üşürdün ben
Ah! Yokluk mu? Yoksa gözden mi? kaçtım bu kadar üşüdüm ben anlam vermiyorum halende.
Her sene tanımadığım bir çocuğa mont almaya çalışırım Ve boya kalemlerini yaz boyunca alır alır biriktirim okullar açılınca benim gibi halen olan çocuklarda yok değil onlar hediye ediyorum çok güzel duyguları yaşayarak.
Ben otuz beş yaşında tahsilime devam ettim dışarıdan okuyarak fakat o günlerin o çocukluk heyecanın yaşamaktan çok uzak oldum diye bilirim üzgünüm çok üzgünüm çileli çocukluk yıllarımın ardından iç çekmem……………………..
YENİ ÖĞRETİM YILİ HAYIRLI UĞURLU OLSUN TÜM ÇOCUKLARA VE FEDAKAR ÖĞRETMENLERİMİZE
YORUMLAR
sanki biz çokmu farklıdık.ne yapaplım yuani biz öğle idik diye şimdi çocuklarımızda öğle mi olsun onlarda bizim yaşa geldiğinde teknoloji okadar gelişecekki kenilerini geri kalmış hissedecekler o yüzden insan oğlu doyumsuzdur aç gözlüdür istedikce ister .ama yinede güzeldi duygulandım eskileri hatırladım .YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI HERKESE HAYIRLI OLUR İNSALLAH.SEVGİLERİMLE
Her sene tanımadığım bir çocuğa mont almaya çalışırım Ve boya kalemlerini yaz boyunca alır alır biriktirim okullar açılınca benim gibi halen olan çocuklarda yok değil onlar hediye ediyorum çok güzel duyguları yaşayarak.
Ne ince bir düşünce! Tebrik ederim sizi. İçten anlatımınız için teşekkürler.