- 679 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR YERDEYİM- ARDAHAN ÖYKÜLERİ-223
" Bir yerdeyim."
Hele laf’a!..
Nerdeyim, nerdeyim, nerdeyim?
BİR YERDEYİM!
Telefonunu bir hafta boyu aradılar. Karısı aradı, oğlu aradı, liseye giden oğlu...
Sonusu, telefon’u açtırdı, açtırabildiler.
Oğlan yabancı birinin cebinden düşürtebildi. Bir yerdeyim’ci yaldandı, açtı tilifonu.
Bunun telefonu su sesiyle müziklenmişti. Çaldı mı: su sesi köpüre köpüre, kabara... şar... şur diye çalardı.
Hopa’da oteldeydi, telefon şırıldayınca lobide oturerdi. Kahve içerdi. Su şarlayınca sehbanın etrafında: adamlar, madamlar irkildi. Su şarıltısı olduğunu anlayınca bastılar kahkayı.
İlk soru oğlanın, babasına: " Nerdesin baba?" oldu.
Cevap:
" BİR YERDEYİM."
Bayak sehbanın çevresinden kaçışan cemaat; iriş-kırış pıkkıllaştı.
Bu heyirsizde dilini dudağının dışına çıkarıyordu; BİR YERDEYİM DEDİKÇE.
Dilini çıkartıyor. Göz kırpıyordu otelde ki arkadaşlarına.
Oğlan ısrarla nerede olduğunu öğrenmek istiyor. Sıkıştırıyor. Taptan düşürmeye çalışıyordu, babasını ki yerini öğrenebilsin.
Bir yerdeyim’ci kurnaz: nerde olduğuna gelince sual, hemen üstünü korluyordu. Oğlan sezer, mezer diye yakın bir pot dahi kırmıyordu.
Mırın- kırın, oğlan, baba ne zaman gelecen, BİR YERDEN dedi.
Cevap vermeden bir dil daha çıkarttı, baba.
Dili dana dili gibi yere değin indi, yukarı geldi, boynuna dolandı, döndü; yuvasına yığıştı.
Maskaralığa: seyircilerde dil çıkartarak kabulliyetlerini arzettiler.
"SIKINTI YOK!"
" NEYİ SIKINTI YOK." dedi, otelci. Otelci arkadaşıydı.
" ... sıkıntı yok dedime" dedi.
" Gözlerimi yukarıya diktim.
Sorulara cevap bekledim.
Cevap yok.
Bilen kimsede yok, yolun sonunda karşılaşıp karşılaşmayacağımızı."
Meno Aktos: şimdi bağışlama zamanı
Bağışlamayı, bağışlanmayı kim yitirmiş?
Hopa gecenin parlement mavisine bürünmüş ki hem nasıl. Oldum olası sevmişimdir Hopayı.
Yemekler tabaklara tıratıs doludur. Ve ucuzdur. Dolma biberi yemeğe giden müdavimler olurdu.
Nerden?
Heryerden?
Kıyısı talihli Batum plajlarına küskünse de Hopa: bunu hiç bir zaman niza konusu kayırmadı.
"Gündüzlerim yeşil ana rahminden, geceleriyse hüda-i nabit maviyim." derdi.
Batum’unsa mavisi gündüz ve geceleri şedreli gider sıçmaya.
Aşağılık kompleksini Alfred Adler izah etmemiş miydi?
Batumdan bakabilseydi Alfred Adler, Gonyo’nun ardı dağlara İnferiority Komplex’i
"... yayladan gel allı gelin yayladan." diyesi, " ... getirek yazı meleye meleye..." indinde yaşayamadığımız aşkları bağışlar mıydı?
Neyi yitirdik ki neyi arayı arayıvercez?
Bir yerdeyim diyeni oğlu anlamıyor muydu? Onlarda biliyordu.
"Ne gecem belli ne gündüzüm."
Yolun sonuna kovalayarak gitseydi, gitti ama: karşılaştığı, gündüzsüz, gecesiz bir duyguymuş. Sıkıntısı: ismini çıtanın ucuna sançdığı kart’a yazmıştı: CAN SIKINTISI.
Gezsin stresini atsın eve döner diye illahlamadılar: ana, oğul peşini bıraktılar. Bağışladılar. Endirim ettiler. Kompleksler de izahedilmiş. Ruhbilimde neler daha neler izah edilmiş haberimiz olmamış.
Günahımız birce: bu bihaberlik denen şey olsunmuş, navulmuş yani?
Biz bilmesekte bir yeri; bir yer bize cep telefonu, televizyon olarak gelmesin mi?
Gök çadırın altında gizgili heçney kalmadı.
Hopa, Batum, BİR YERDEYİM’Cİ...
Sakaltutan dağında kaldı. Kar yolu kapatmıştı. Navigasyon aletine sordular, nerde olduklarını söyledi. Onlarda etrafa, akraba, tahlukata enlem ve boylamı verip feleğin kıskacından yırtılar. Biryerdeyim teorik olarak burada husule gelmişti ama oylumu farketmişti. Biryerdeyim demekle, buradayım demek pratikte ardı arası açılmış mana denizine tusunami olmuştu. Anlamanın bam teline basılmıştı.
Musibet nasihatten evladır demiş ata dedeler. Hem de ay ne demişler, ey demişler.
Biryerdeyim saklanacak demeç olamaz. Allah korusun adamın başına hal gelir, iş gelir.
Açık ifade daima iyidir. Oluş sürecinde neyin ne olacağını kim bilir? Hayrı var, şer’i var, her anın dakikanın değil mi?
Doğal olan şeyi nobran insanların yaptığı gibi yapması gerekeni yapmaması gereken yerde yapmak.
Bizim mevzunun özü bu galiba nobran adamın, nobran davranışını analiz etmiş olduk.
Üstanlatılar herşeyi ben anlatırım havasındaymış kabul eder LYOTARD:
Bizce ise hiç bir anlatı tam anlatabilemez anlattığını.
Bizim yazıda varsayın ki böylesi bir anlatı oldu.
yalçıner yılmaz
16-09-2011
ardahan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.