Burun Burun
Sanki bütün davranışlarının yönetmeniydi; bu küçük yüzün ortasındaki iri kambur burun.Aynanın karşısında yüzünü sağa çevirdi,sola çevirdi,burnunun profilden gö rünüşünü iyice inceledi. Allah kahretsin,annesinin burnu miras kalmış, yapışmıştı ona. Dayılarını,teyzelerini düşündü.hepsinde aynı padişah soyundan kalma burun
Ne asil ya,hepsi de dengesizdi.Tümünü bir terazide tartsan bir adam etmezdi üç teyzeden büyüğünü düşündü .Yaşlı,durmadan kendi kendine söylenen bir kadın
dı. Bir "vesvese" sözü vardı dilinde."Gözü körolasıca kör şeytan nasıl vesvese veri
yor. Tövbe estağfirullah,yüz kere bin kere tövbe."diyerek dizlerine vurur,öne ar
kaya sallanır,dualar okurdu.Teyzesi de annesi gibiydi. Dilini tutamazdı. Kendince
yanlış bulduğu,gelininin doğrusuna karışır,sonra da ağzının payını alırdı. Gelin de ondan aşağı kalmaz,kaynanaya kızar,çocuğunu bir güzel döverdi.Teyzesi bu olayı
iyice gözünde büyütür, yeni yeni vesveseler üretirdi. Yanında kimse olsun olma
sın."Vay söylemez olsaydım da,dilim tutulsaydı.Kızım öyle yapma diyivirdim,vay kö
rolasıcanın kızı vay! Açtı ağzını,yumdu gözünü. Bebeyi öldüresiceye dövdü. Bana inat. Kaynanan şöyle yapma, böyle etme diyivirse ne olur? Bebeyi elinden zor aldım. Neredeyse bana dönecekti.Tövbe estağfirullah! Vay kör şeytan vay! "Böy-
le söylenir dururdu. Üç öğün yaptığı kahvaltıda biraz susar, sonra yeniden başlar
dı canlı yayından. Eğer yanındaysanız, sürekli dinlemek zorunda kalırdınız. Büyük teyzesinin güzel yanlarını görmeye yanaşmıyordu. Çektiği acılar onu ’söylenme’
korunağına almıştı.Kendisine kızmasa söylenmese delirebilirdi.Genç yaşta dul kal
mıştı. Ölmeden önce eşinin çektirdikleri,eve kadın getirmeleri, sarhoşlukları, ezi
yetleri. Yine ondan sevgiyle bahseder, yakışıklılığıyla öğünürdü. Gençliğinde ken
disinin de çok güzel olduğunu, uzun saçlarını, perçemlerini anlatmadan duramaz
dı ..
Aynada yalnız burnu vardı. Ne kaşı, ne gözü. Ağzı görünmüyordu. İri bir burun kaplamış,sanki dişi varmışca onu ısırıyor, canını acıtıyordu. Önemsiz bulup atamı
yordu başından. Yüzünde bir dağ heybetiyle yükseliyor, hiç bir şeyi gözü görmü
yordu.
Pijamalarıyla karyolanın üstüne oturmuş , karşısındaki şifonyerin üstündeki ayna
daki burun görüntüsüne dalmıştı.Dünya şimdi kocaman bir burundu.Ne duysa ne dilese, burun üstüne söyleniyor gibiydi.Burnunun ucunu dikleştirip tavana baktı.
Profiline tekrar baktı. Sağından solundan yeniden inceledi. Fena durmuyordu.
Gözlerini, kaşlarını gördü bir aktöre benzetti kendini.Bayağı yakışıklıydı.Burnunu
Bütün kambur burunlar doldurdu aynayı. Ayna büyüdükçe büyüyordu. Aynadaki
büyük dayısıydı.Yüzünün yarısını kaplayan heybetli burnuyla, onunla alay ediyor
du ..Önce ağzı kapalı, sonra olmayan yan dişlerinin oyuğunu göstererek gülüyor
du. Avucunda üç aylık emekli parasından kıyamıyarak ayırdığı yüz binliği kamburu
nu çıkararak, mahalledeki yoksul kadının evine gidiyordu .. Kapıyı tıklatıyor,karşı
ındaki kadına dünyaları bağışlıyormuş gibi bir tavırla, elinde tuttuğu parayı uzatı
yor, ağzı yumuk, kimsenin beceremiyeceği gülüşüyle, gülüyordu .. Çok büyük bir yardım yaptığını sandığı kadının yüzünde eğilme, bükülme ve minnet hisleri göre meyince, dar alnının altındaki kalın kaşları çatılıyor, -Allah bilir kulunu - diyerek caminin yolunu tutuyordu . Duada, kollarını iyice açıyor, avuçları Allah’ından bir şeyler umarak,sesli sesli duaları sıralıyordu.Cebinde ısınmadan oğluna akan emek li parasından ayrılan bir kaç milyonu düşünüyor, camiden çıkarken,camiye yardım toplayanlara vermeyi kararlaştırıyordu ..
Sabahtı ..Odasının dışında kahvaltı masasının hazırlandığını işitiyordu.Girdiği ayna nın içinden çıktı .. Burnunu, teyzelerini, dayılarını unutmalıydı. Dışardan annesi
nin adını seslendiğini duydu.Çıkmasa gelir, daha ağzını açmaya fırsat bulmadan,
işe geç kaldığını neden oyalanıp durduğunu düşündü.Artık çocuk değildi.Annesi
kulaklık takmadığı için,sabah sabah ne söylese boş olduğunu bildiği için ağzını aç banyoya öyönelirdi. Burun görüntüsü nerdeyse bütün yaşam sevincini alıp götür
müştü. Karyolanın önündeki terlikleri, isteksizce giydi. Uyku mahmurluğu, burun
üzüntüsü, annesi, teyzesi, padişah dedeleri başına üşüşmüşler, onu bir sarhoş değin dengesiz bırakmışlardı. Halsiz, sallanarak odanın kapısını açtı. Adım attığı o
danın kapısını açtı . Adım attığı yerde, tüm sülalesi arkasında , kambur burunlarıy
la durmaktaydı..Nasıl tuvalete girdi, elini yüzünü yıkadı,bilemed. Bir uyurgezer gi
bi sokaktaydı..Sabah serinliği, esinti onu etkilemedi.. İş yeri evine elli metre var yoktu..Kimseye günaydın dediğini anımsamıyordu.Burun ülkesi diye bir yer vardı . O orada yaşıyordu ..
Küçük dayısı fötr şapkasını dört beş aydır giymiyordu. Köylü şapkasıyla dolaşıyor
du. Şimdi tam Evegiren köyündeki amca çocuklarına benzemişti.
Bu büyük burunlu adamların aklı çocuk aklıydı . çocukça duyumsamakla kalmaz , çocukluğu yaşarlardı . .
Sözgelimi amca oğullarından Hatıp dayı imam hatipte okutmaya uğraştığı oğlundan öyle yor
gun düşmüştü ki Ankaradan dönüşünde uğradığı amca oğlunun evine kendini zor atmış , ge
lir gelmez odanın ortasına boylu boyunca uzanmıştı . Biraz gerçek ,biraz yapmacık ahlar
oflardan sonra oturmuş , imam hatip hocalarıyla oğlu hakkındaki konuşmalarını anlatmıştı .. Hatıp dayının oğlunun burnu da bütün yüzünü kaplardı . Elleri dizlerinde çöker
gibi oturur , kamburunu iyice çıkartır , bir şey sorulursa duyulmayacak şekilde hafif yanıtlardı . Kasabadaki amca kızı ona acıyarak yaklaşır , konuşturmaya çalışır, onunla
ilgilenirdi ..Oğlan bu ilgiyi kendi açısından yanlış yorumlayarak amca kızına dünür göndermeye kalkmıştı . Kız bunu duyunca kahkahalarla gülmüş ,onunla alay etmişti .
Kendini işine vermeyi , tüm büyük burunlu akrabalarını unutmak istiyordu .Alnının ortasındaki iki çizgi iyice belirginleşmiş ,iki eli çenesinde pencereden dışarıya bakıyordu .
Çatının ucundan bir karga çıktı , çayın karşı kıyısındaki söğüt ağacına kondu . Bir kargada benim diye iç geçirdi ; kapkara , gaga burunlu . Bir farkımız var ama o uçuyor , ben çakılmışım bir yere , bir eve , bir kadına ..
Annesini unutmamalıydı . O nereye adım atacağını şaşıran bir admdı . Annesinin burnu ,onun burnu . . Burnunu unutmalıydı . Annesi mi atıyordu adımlarını . Adımları onundu ..
YORUMLAR
glenay
Şimdi düzelteceğim.
yorumunuza çok teşekkürler, selâmlar..
İsmail Civelek
Edeb-i Şiirsel
hatalar elbet olucak ki,dogruyu bulalım.Ayrıca ben okudugum yazılarda inanın hata kusur,noktalama ,vurgu gibi kurallara dikkat etmeden okuyorum.ßizimde hatalarla doludur yazı ve şiirlerimiz.önemli olan hissettiklerini yazabilmek.sacmada olsa benim hissettiğim dizeler,begenmeyen beğenmesin çokta önemi yok inanın.
Gülümsemem şundandıki;: )) konu güzeldi konu...burun ..
bukadar çok bir burun üzerine his düşünce yazamazdım ben tebrik etmeliydim aslında..saygılar!