AİLE KURUMU-MODERNLEŞME SÜRECİNDE TÜRK AİLE YAPISININ KISA BİR DEĞERLENDİRMESİ VE DEĞİŞEN DİNİ TUTUMLARI
ÖNSÖZ
Bu makalede sosyolojik olarak kurumların kısa bir değerlendirilmesinin
yapılması, bu kurumlar içersinde aile kurumunun incelenip değerlendirilmesi
yapılmıştır. Türk aile yapısına dikkat çekilerek son 30 yılda dini algılama ve
değerlendirme konusunda ki değişikliklerin üzerinde durulmuştur. Toplumun en
önemli kurumu olan ailenin tanımı sosyalleşme sürecinde ki yeri ve önemi
modernleşme sürecin de din ilgili tutum ve davranışların nasıl yön değiştirdiği teorik
olarak incelenmiştir.
Bu bağlamda bireylerin inançların şekillenmesinde ve zaman içerisindeki
değişiminde başta aile olmak üzere başta çevresel faktörler, teknoloji, ekonomi,
eğitim ve politik faktörlerin rolü ele alınmıştır. Makale ana unsurlar göz önünde
bulundurularak hazırlanmış, aile ve din ilişkisi üzerine yoğunlaşılmış, uygulamaya
ve saha çalışmasına yönelik tespitlere fazla değinilmemiştir.
4
GİRİŞ
İnsan toplumla ilişkileri hayat mücadelesiyle başlar. İnsanoğlu öncelikle
hayatiyetini devam ettirmek için gerekli olanları (yiyecek, giyecek, barınak... gibi)
temin etmek üzere çalışır ve çevresindekileri de amaçlarını gerçekleştirmek için
çalıştırır. İnsan hayatiyetini korumak için çaba gösterirken bu çabasını; geleneksel,
ahlaki, dinî ve estetik bir takım unsurlar çerçevesinde gerçekleştirir. İnsan böylece
varlığını koruma çabasına çevresindeki toplumsal unsurların etkisini de katmak
durumundadır. Bu makalenin amacı da insan varlığının başat kurumu olan aile
kurumunu incelemek ve yine önemli bir unsur olan din ile ilişkisini anlamaya
çalışmaktır.
Kişinin çevresiyle ilk teması doğumla katılmış olduğu aile grubu içinde
başlar. Sosyolojik literatürde çocukla aile üyeleri arasında başlayan bu etkileşim
sürecine sosyalleşme1 denir. Kişinin sosyalleşmesi konusunda bu kadar önemli
görevlere sahip olan aile kurumu başlı başına bir inceleme konusudur. Bu yazı
çerçevesinde kurumlar ve aile kurumu belli ölçüde incelenecek ve son dönem Türk
aile yapısı konusuna değinilecektir. Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci
bölümde genel olarak ailenin tanımı, aile kurumunun tanım ve özelliklerinden söz
edilirken ikinci bölümde Türk aile yapısının özellikleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Türk aile yapısında dini değer ve tutumların algılanmasını Müslüman Türk aile
yapısında İslami tutum ve davranışların modernleşmeye paralel olarak nasıl bir
sürece/değişime girdiğini irdelemeye çalışacağız. Bilhassa Türk aile yapısındaki bu
değerlendirmeler son otuz yılla sınırlandırılmıştır. Genel bir değerlendirme yapmak
bu makalenin hem sınırlarını aşar hem de bu mevcut sınırlar içersinde bilimsel bir
sonuca ulaşmak mümkün olmayabilir. Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde; aile kurumunun tanımı, Özellikleri ve Türk aile yapısı
değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise ailenin dini anlayışında ki değişime neden
olan faktörler anlatılmıştır.
1 İngilizcedeki “Socialization” karşılığında kullanılmaktadır.
5
Ayrıca bu çalışmada din ve aile kurumunun birbirleriyle olan ilişkileri
değişim le olan irtibatları ve birbirlerinden nasıl etkilendikleri konusunda teorik
bilgilere de yer verilmiştir. Uygulamalı bir çalışma bu makalenin konusunun
dışındadır.
I.BÖLÜM
SOSYOLOJIK OLARAK KURUM
1. Kurum Kavramı, Özellikleri ve Tanımı
Pek çok terimde olduğu gibi kurum da günlük dilde ve sosyolojide birbirinden
çok farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Günlük dilde genellikle kurumsal bir işlevi
yerine getiren “kuruluş”lara kurum denmektedir. Bir spor kulübü veya muhtaç
çocukların barındığı yer kurum olarak adlandırılmaktadır. Hâlbuki sosyolojik açıdan
kurum, bir kişi, grup ya da mekân değildir. Kültürün bir kısmıdır, insanların yaşam
tarzlarının örüntüleşmiş bir parçasıdır. Bir başka deyişle çoğunluğun paylaştığı
davranış örüntüleridir. Kurum, kültür normlarının yerleşmiş, belli ve sürekli tatmin
yollarıdır. Kurumun tam bir tanımının yapılabilmesi için belli özellikleri göz önünde
bulundurulmalıdır.
Buna göre de toplumsal kurumların dört temel karakteristiği vardır.
a) Her toplumsal kurum değişmeye karşı dirençlidir
b) Her toplumsal kurum diğer kurumlarla yoğun bir ilişki içerisindedir
c) toplumsal kurumlar zamanla bir birine bağlı olarak değişebilirler
d) Toplumsal kurumlar bir toplumdaki temel sorunların merkezini oluştururlar2
Kurumların Sınıflandırılması
Sosyolojide toplumsal düzeni sağlayan kurumlar genelde beş tanedir3
Bunlar:
a) Aile Kurumu
2Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş Ekin Yayınevi 2008 s.15
3 A.g.e s.13
6
b) Siyasal kurumlar
c) Din Kurumu,
d) Ekonomi Kurumu,
e) Eğitim Kurumu
f) Adalet Kurumu
Kurumlar Hiyerarşisi
Her kurumun dayandığı bir ahlâkî temel vardır. Toplumlarda da kurumlar belli
bir düzene göre sıralanırlar. Kurumlar hiyerarşisinin en üst noktasında bulunan
kuruma “mihver” (veya “başat”) kurum denir. Mihver kurum, diğer kurumları da
kendi işlevi doğrultusunda yönlendirir. Tarihsel olarak, Roma da siyaset, Çin’de
aile, Hindistan’da din, Amerika’da ekonomi mihver kurumlardır.
Bu makalenin konusu itibariyle de öncelikli olarak aile kurumu üzerinde durmaya
çalışacağız.
Aile Kurumu ve ailenin tanımı
İnsanlığın sosyal, kültürel gelişmesinin her basamağında yer alan aile kurumu,
genelde iki cins arasındaki ilişkileri, neslin devamını düzenleyen, standartlaştıran bir
sistemdir. Aile genel olarak nüfusu yenileme, milli kültürü taşıma, çocukları
sosyalleştirme ve ekonomik, biyolojik ve psikolojik tatmin fonksiyonlarının yerine
getirildiği bir kurumdur. Başka bir tanıma göre en az evli yetişkin iki insandan ve
çocuklardan meydana gelen kurumlaşmış biyolojik-toplumsal gruptur.4 Ailenin
evrensel bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Çünkü tarih boyunca toplum nasıl
değişikliklere uğramışsa, aile de boyutları, yapısı ve işleyişi bakımından büyük
dönüşümler göstermiştir. Buna göre ailenin kesin ve evrensel bir tanımı yerine, belli
özelliklerini sıralayan bir açıklama yapılabilir:
Aile, biyolojik ilişki sonucu insan türünün devamını sağlayan, toplumsallaşma
sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı ilişkilerin kurallara bağlandığı, o güne dek
toplumda oluşturulmuş maddi ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran,
4 Ünver Günay Din Sosyolojisi Dersleri Kayseri 1993 s.191
7
biyolojik, psikolojik, ekonomik, hukuksal vb. yönleri bulunan toplumsal bir
birimdir.
Buna karşın çekirdek aile evrensel bir olgudur. Bu evrensellik yerine getirdiği
işlev diğer kurumlar tarafından yerine getirememesine bağlanabilir.5
Yine, Aile ana-baba çocuklar ve tarafların kan akrabalarından oluşan ekonomik
ve toplumsal birliktir. Toplumun en küçük birimidir. Bunun içindir ki toplumlardaki
değişim aile yapısını da birebir etkileyecek, toplumun biçimlenmesini sağlayan
sosyoekonomik ve kültürel koşullara aileyi de biçimlendirecektir. Ailenin toplumda
belli görevleri vardır. Biyolojik yani üremeyi devam ettiren kurum olması,
ekonomik görevi, koruyuculuk görevi, psikolojik görevi ve eğitim görevi.
Toplumsal düzeyde meydana gelen değişimler aileyi iki yönde etkiler, biri değişen
sosyal kurumların ailenin görevlerini kolaylaştırması, bu değişimlerin ailenin iç
dinamiğini kökünden etkilemesi gibi.
Aile, sosyal ilişkilerin en küçük ve en temel birimi olarak hem işlevleri hem
ilişki biçimleri, hem ekonomik faaliyetleri hem de aile bireylerinin aile içindeki
statüleri yönünden değişime uğramaktadır.
Kırda görülen tarıma dayalı geleneksel yaşam kentte farklı bir boyut almış, iş
bölümü ve uzmanlaşmayı zorunlu kılan yaşam biçimi tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye de iç ve dış dinamikleri açısından değişmiştir
Aile tipleri:
Aile tiplerini temel olarak iki an kategoriye ayırabiliriz; Büyük aile - Küçük aile
Küçük aile kent ortamında oluşan bir aile tipidir. Çekirdek aile bu kategoriye
dahildir. Yani anne baba çocuktan oluşan aile örneğidir. Büyük aile kırsal ortamda
oluşmuş ve geleneksel geniş aile tipini bünyesinde barındıran aile tipidir. Günümüz
de oluşan yeni bir kavram vardır ki bu Geçiş Ailesi Kavramıdır. Kasaba ve
gecekondu ortamında oluşan, tarımsal alandan kentsel yaşama göç unsuruyla gelen
insanların oluşturduğu aile tipidir. Özellikle Türkiye’de 1980 sonrasında kendini
5 Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş Ekin Yayınevi 2008 s.123
8
iyice hissettiren bu kavram Türk aile yapısı anlamlandırmamızda önemli kanıtlar
taşıyan bir öğedir ki buna ilerideki incelemelerde değinilecektir.
Türk Aile yapısının kısaca dünü bugünü
Türk aile kavramında iki temel kavram vardır. Bunlar aile ve sülale kavramıdır.
Türklerin İslamlaştırılmasından önceki dönemde ikamet birliğine sahip olmayan
göçebe toplumda ise ilk olarak aşiret ve kabile kavramı vardı. Yerleşik hayata
geçmeyle birlikte oluşan ve tarım toplumunun özelliklerini taşıyan sülale kavramı,
köy kavramı ve küçük birimlere yerleşmesiyle birlikte büyük aile kavramına
dönüşmüştür. Büyük aile; akrabalık bağları kuvvetli, erkeğin liderliğini barındıran,
yaşlı erkeğin ya da erkeklerin ailenin sorumluluğunu üstlendiği geleneklere bağlı
aile tipidir. Bu tip ailelerde ana, baba, çocukları yanında, evlenen bütün oğulların
eşleri ve onların çocukları, büyük anne büyükbaba, hala amca hep beraber
yaşadıkları aynı tencereden yemek yiyen aile tipini oluşturur. Günümüzde ise büyük
aileden sosyal ve ekonomik bakımdan kopmamış, sadece fiziksel koşullar açışından
geleneksel ailenin uzantısı sayılabilecek küçük aile sayısı önemli derecede fazladır.
Küçük aile akrabalık bağlarının görece önemini yitirdiği, kentsel alanda
yaşayan
İnsanların kurduğu, sanayi ticaret hizmet sektöründe çalışan insanlardan oluşan,
karar
alma mekanizmalarının aile içindeki üyeler arasında paylaştırıldığı aile çeşididir.
Küçük ailede hem sayı hem de görevler açısından sınırlılık söz konusudur. Bununla
beraber, Türkiye gibi toplumsal değişmenin hızla yaşandığı, gelişmekte olan toplum
modelinde geleneksel geniş aile özelliklerinin de bir arada yaşanıyor olmasını doğal
karşılamak gerekir.
Artık Türk ailesinde, eğitim ve ekonomik değerlerin nispi de olsa yükselmesiyle
beraber bir takım değişimler olmuştur. Geleneksel cinsiyet rollerinin değişmesi,
kadınının ev/aile ekonomisine katkısı, eğitim seviyesine bağlı olarak ekonomik
seviyenin yükselmesi kaçınılmaz olarak bu değişimi hızlandırmıştır. Teknolojinin
getirdiği her türlü kolaylık yaşam tarzını etkilerken aile kurumu da bu değişimden
9
nasibini almıştır. Denilebilir ki Osmanlı Toplumunun geleneksel ataerkil geniş aile
yapısı Cumhuriyet dönemiyle birlikte bir değişim sürecine girmiştir. Türkiye de
ailenin yapısal değişimi hukukla da desteklenmiş, bir takım mahkûmiyet olan
unsurlar da önlenmeye çalışılmıştır.
Günümüzde Türk Aile Yapısına genel bir bakış
Türk toplumunda aile yapısını üç ana ayrı bölümde incelemek gerekir. Bunlar,
Köy/Kırsal, Gecekondu ve kent ailesidir.
Kırsal/Köy Ailesi
Kırsal kesimde aile ortalama aileden biraz kalabalıktır. Aynı çatı altında birden
çok evli çiftin yaşadığı bu aile tipinde babanın egemenliği söz konusudur. Tarımsal
üretim biçimi değişmedikçe bu alanlarda yaşayan ailelerin geleneksel yapısında
önemli bir değişiklik beklemek olanağı yoktur.6
Kırsal alanda çekirdek aile yapısına karşın aile üyeleri arasında birçok konuda
birbirlerini destekleme söz konusudur. Son yıllarda kente göçün hızlanması artmış
olsa da köyde toprağın korunmasına çalışıldığı görülmektedir. Her ne kadar aile
büyüğünün ölümüyle birlikte toprağın miras yoluyla küçülmesi söz konusu olsa bile
işleyebilecek bir toprağın korunmasına özen gösterilmektedir.
Gecekondu Ailesi
Sanayileşme ve köyden kente göç olgusuyla ortaya çıkmış bir aile yapısıdır. Ailede
egemen tip çekirdek aile tipidir. Zaman zaman nitelikleri itibariyle kırsal aile tipini
andırır. Babanın aile içindeki otoritesi ve egemenliği gayet güçlüdür. Önemli
kararlar baba tarafından verilir. Aile bireylerinin iş seçme özgürlüğü kırsala göre
biraz daha fazladır. Gecekondu ailesinin en büyük özelliklerinden biri
akrabalarından kopmuş olmasıdır. Çünkü artık ailenin günlük yemek yeme giyim
kuşam ve günlük yaşam alışkanlıkları değişmeye başlamıştır. Akrabalarından
yardım göremeyen aile artık kentin yeni yaşam tarzında ayakta kalabilmek için ciddi
bir uğraş vermek zorundadır.
Ailenin tüm ilişkileri toplumsal çevresini de değiştirir. Artık bu aile köye dönmeyi
istemez çünkü artık köyden beklentileri kalmamıştır. Gecekondu ailesinin artık
6 Emre Kongar, İmparatorluktan günümüze Türkiye nin Toplumsal Yapısı Cem yayınevi 1976
10
kente uyumundan başka seçeneği yok gibidir. Bu uyum için çok sarf eden bu aile
yapısı genelde de iyi sonuçlar elde eder. Çocuklarının eğitimi konusunda daha
duyarlı hale gelir. Yeni beceriler kazanır, çocuklarını yüksek öğrenime yönlendirir.
Artık kendisini köydeki komşularıyla değil kentte ki iyi yaşayan insanlarla
karşılaştırır ve özleştirir.
Sanayileşmekte olan toplumlara geçiş toplumu denilmektedir. Bu bizim Toplum
yapımızın genel niteliğidir. Toplumlar sanayileşme ve kentleşme sürecinde
girdiklerinde toplumsal yapıları da bütünüyle değişime uğramaktadır. Gecekondu
ortamında ve kasabalarda görülen geçiş ailesinde, büyük ve küçük ailenin çeşitli
tiplerine rastlanmaktadır. Çünkü geçiş ailesi büyük aile ile küçük ailenin kırılma
noktasını oluşturmaktadır. Gerek gecekondu gerekse kasabadaki aileler arasında da
çekirdek, parçalanmış ve tamamlanmamış aile gibi alt gruplar görülmektedir.
Türkiye’de kırsaldan kente göçün doğurduğu yığınlaşma, kent çevresini hızla
kuşatan gecekondulaşmayı doğurmuş, bu da kendine özgü, karma aile yapısını
yaratmıştır.
Bu kültürde kır kent kültürünün birbirine ters düşen çelişik yapısının bir arada
görülmesine rağmen, kentle bütünleşme de bir tampon görevi gördüğü gerçektir.
Gecekondu ailelerinde şu özellikler göze çarpmaktadır
Ailelerin yaklaşık %85 i sosyolojik anlamda çekirdek ailedir.
Gecekondu ailesi çok genç bir nüfus yapısına sahiptir.
Eğitim düzeyi düşüktür.
Gecekondu ailesinde işgücüne katılımın genellikle fabrika ve imalathane
işçiliği, küçük girişimcilik, hizmet sektörü ve marjinal kesimde
yoğunlaştığı görülmektedir. Kadının dış piyasaya ilişkisi oldukça sınırlı
kalmakla birlikte parça başı iş üretimi ve çalışma hayatına katılma
giderek artmaktadır.
Taksitle alışveriş tüketim sürecinde başvurulan en önemli yoldur.
Çalışma kesiminin üçte ikisinin sosyal güvenliği vardır.
Kadının statüsünde ve karar verme düzeyinde ki pozitif artış eğitim
imkânlarının yükselmesiyle daha da hızlanmıştır.
11
Akrabalık, hemşerilik ve komşuluk ilişkileri güçlüdür.
Kent Ailesi
Kentsel aile çekirdek aile yapısına sahiptir. Baba ailede yine egemen
durumdadır. Para ve diğer gelirler babanın elinde toplanır. Kentsel ailede evde
birden çok kişi çalışabilir. Ancak bu gelirleri kişilerin ihtiyacı nispetin de baba
dağıtabilir. Paranın karı-koca tarafından ortaklaşa yönetilme oranı az görünür.
Ancak, bu işlem giderek yaygınlaşmaktadır. Kentsel aile yapısında beklentiler
yüksek olduğundan kadının da çalışması zorunlu hale gelmiştir. Eşlerin birlikte
çalışması çocuklar ve diğer unsurlar açısından bir takım zorluklar çıkarsa da
kadınlar da çalışmayı tercih etmektedirler. Bu da kadının Türk toplumundaki
kadın anlayışının değiştiğini ve geliştiğini göstermektedir.
Dünyada ki değişimlerden Türk aile yapısını da payını almaktadır. Bu
değişim batı toplumlarındaki aile yapısından biraz farklıdır. Yani batıda ki
çekirdek aile yapısını Türk toplumunda görmek mümkün değildir.7 Çünkü sosyokültürel
unsurlar ve teknolojik gelişmeye bağlı olarak değişen tüketim anlayışları
/alışkanlıkları sanayileşmiş ülkelerde ki aile yapısıyla Türk toplumundaki aile
yapısını birbirinden ayırmaktadır.
Kırsal aile yapısının bazı izlerini çekirdek ailede görmek mümkündür. Aile
dayanışmanın devam etmesi, çalışan kadının çocuklarına kayınvalidenin bakması
ve babanın akrabalarının daha yakın hissedilmesini buna örnek olarak verebiliriz.
Aile ve Hane yapısında gözlenen değişiklikler
Aile yapısını değişiminde, ekonomik faktörlerin önemini daha önceden
belirtmiştik. Tarımsal yapıda modernleşme Türkiye’de 1950den sonra hızla
artmakta, gelişen sanayinin kentsel bölgelere kayışı, son 30 yıldır ekonomik
7 Emre Kongar, Toplumsal Değişme Remzi Kitapevi İstanbul 2010 s.343–347
12
politikaların kent yaşamını özendirmesi sonucunu doğurmuştur. Köyden kente
göçün hızlanmasıyla birlikte aile yapısı da hane halkı sayısı da hızla değişime
uğramıştır.
Türkiye de ataerkil geniş aileler biçiminde yaşamaya teşvik eden ana unsur
toprak mülkiyeti idi. Toprak mülkiyenin azalması, tarım arazilerinin miras
nedeniyle küçülmesi, tarımda makineleşmeyle beraber insan gücüne duyulan ihti
yacın azalması, tarım politikalarında ki değişikliler ve teknolojiye bağlı ulaşım ve
haberleşmenin hızlanması Türk aile yapısını çok hızlı bir şekilde çekirdek aile
yapısına götürmüştür. Bilindiği gibi çekirdek aile ana-baba ve çocuklardan oluşan
bir yapıya sahiptir. Geniş ailelerden çekirdek aileye geçişin başat faktörünü
ekonomi, teknolojik gelişmeler ve yaşam anlayışının değişmesi olarak sıralamak
mümkündür. Topraksız tarım işçilerinin de genel olarak çekirdek aileler olarak
yaşadıkları da bilinen bir gerçektir.8
Sonuç olarak aile kurumu diğer toplumlarda olduğu gibi Türk toplumunda
da zaman içersinde değişikliğe uğramış ancak etkinliğini ve önemini dini ve
sosyo-kültürel nedenlerden dolayı hiç kaybetmemiş bir kurumdur.
II. BÖLÜM
DİNİ TUTUMLARDA DEĞİŞİM VE ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
Çalışmamızın önceki bölümlerinde Türkiye de aile yapısında değişimlerin
olduğunu vurgulamıştık. Buna paralel olarak Türkiye de dini anlayış ve dini
algılama biçiminde de bir değişim mevcuttur.. Bu değişimin son 30 yılda ki seyrini
değerlendirmek bu çalışmanın amacına daha uygundur. Çünkü söz konusu değişim
olarak nitelendirdiğimiz unsurlar, yüzyılların imbiğinden süzülüp gelen sosyal
hadiselerdir. Bu değişimlerin nasıl gerçekleştiğiyle birlikte değişimi etkileyen
faktörleri değerlendirirsek eğer, şunları söyleyebiliriz:
1. Bilim ve teknoloji
Teknoloji, insanın tabiat üzerindeki kontrolünü kolaylaştırarak onun dünyaya
bakışını, duygu, düşünce ve davranışlarını hatta sosyal ilişkilerini değiştirmekte
8 Serim Timur, Türkiye’de Aile Yapısı, Ankara, Hacettepe Üniversitesi 1972
13
dolayısıyla örfünü, dilini, musikisini, ahlak/estetik anlayışını ve dini değerlerini de
etkilemektedir9
Gerçi, A.Kurktan Bilgiseven az gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlar için
teknolojinin sosyal çehreyi etkileyen bir faktör olduğunu ama yeterli olmadığını
söylemektedir. Çünkü teknoloji maddi bir kültür öğesidir.Maddi olarak hızlı bir
değişim mümkün olurken zihniyetle ilgili değişim zaman almaktadır.Ama değişim
geç de olsa kaçınılmazdır.Örneğin teknolojinin getirdiği imkanlardan birisi de
internettir.Bilişim teknolojisinin en kolay ulaşılanı olan internet evlenme usullerini
alışılmışın dışına çıkarmaya başlamış sosyal boyutunun olduğu kadar dini
boyutunun da önemli olduğu aile kurumunu değiştirmeye başlamıştır
bile.birbirleriyle karşılaşma imkanı olmayan insanları,inançlar ve kültürleri sanal
ortamda buluşturmaya başlayarak etkileşimi hızlandırmıştır.Yalınız şunu da akıldan
çıkarmadan teknolojinin sınırsız kullanımını dini değerler zaman zaman
sınırlamaktadır.İslam Dini bu anlamda tüp bebek uygulamasına yönelik olarak
bilinen üçüncü şahıslardan alınan yumurta veya spermlerin zina unsurlarını
barındırması nedeniyle caiz görmemektedir.Yine aynı şekilde insan kopyalamadan
tutunda birçok unsurların dinden referans alması gerekmektedir.Teknoloji ve
bilimsel gelişmeler dini değerleri zorlamakta, yeni dini davranış ve tutumlara neden
olmaktadır.
Teknolojinin ithal edildiği ülkenin bazı inanç ve kültürünün de ithal edilmesi
mümkündür. Örneğin bilgi ve teknoloji transferi yabancı dil öğrenmeyi önemli hale
getirmesi öğrenilen dille beraber kültürel ve dinin değerlerinde hayatımıza
girmesine neden olmaktadır. İthal edilen film, çizgi film ve programlar çocuklardan
yetişkinlere kadar toplumun her kademesinde etkili olmakta, giyim kuşamdan yeme
içmeye kadar hayatımızın birçok alanın da kendine yer bulmaktadır. İletişim
araçlarının ve televizyon yayınlarının batı değer yargılarını benimsemesi,
muhafazakâr ve dindar olarak bilinen Türk ailesinin mahremiyet anlayışını
aşındırmıştır. Bir dönem zina sayılabilecek toplumun hoş karşılamayacağı değerler
bugün için düzeyli birliktelik olarak Türkiye toplumun da kendine yer bulmaya
9 Türk Aile Yapısı Araştırması DPT (1988) s.226
14
başlamıştır. Teknolojinin en kolay ve hızlı ulaşılabilen aracı olan televizyon
sayesinde, aile büyükleri çocuklarıyla birlikte cinsel içerikli, Türk toplumunun değer
yargılarına uymayan film veya programları rahatlıkla izleyebilmekte artık bunda bir
sakınca görmemeye başlamaktadır.
Teknolojinin Türk ailesin de değişimler neden olduğu gibi sürekliliği de katkısı
olduğunu unutmamak gerekir. Okuryazarlık oranın artması, bilgiye hızlı ulaşma,
dini anlayışın sorgulanması ve dini cehaletin önüne geçmede ciddi katkılar
sağlamıştır. Dini bilgi birikimini artırmış, dünya üzerinde yaşayan diğer
Müslümanlarla iletişimi kolaylaştırarak bilgi ve birikim sağlamasına katkı da
bulunmuştur.
2. Ekonomik Gelişmeler
Refah düzeyinin artması veya toplumun zenginleşmesi, dini değer ve
tutumlarının da değişmesine neden olabilir. Bu değişimi dini değerlerin zayıflaması
noktasında değerlendirebiliriz. Ekonominin gerileyişi refah ve servet kaybının
getirdiği sosyal problemlerde değişim üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Ekonomik
krizlerin neden olduğu başlıca sosyal problemler; intiharlar aile şiddet,
boşanmalarda artışlar, ahlaki yozlaşma ve sosyal ilişkilerde bozulma sayılabilir.
Nüfus artışı iş sahalarının daralmasına bağlı olarak en çok kırsal kesimde tarımla
uğraşan nüfusu etkilediği için köyden kente göçü hızlandırmakta ve yeni sorunlar
ortaya çıkarmaktadır. Bazı sosyologlara göre nüfus artışının hızlı olduğu ülkelerde
ekonomik paylaşımın daha çok kişiye pay edileceğinden ülkelerin dönüşümleri ve
kalkınmaları yavaşlamaktadır. Buna mukabil nüfus artışının kısa vadeli, nüfus
azalmasının ise uzun vadeli problemlere neden olabileceğini söyleyebiliriz.
Ekonomiye bağlı dini değerlerin değişimine değinmek gerekirse 1970 yıllarda
başlayan kentlileşmeye bağlı olarak şehir hayatındaki sosyal kontrol
mekanizmalarının azalması, inançtan kaynaklanan davranışları ön plana çıkarmış,
sosyal baskıdan kaynaklanan dini davranışların azalmasına neden olmuştur.
Ekonomik olarak tabakalaşma piramidinin alt ortasında veya ortasında bulunan
insanlarda hâkim olan cemaat anlayışı kent yaşamında bireysel dindarlığa
dönüşmüştür.
15
Gecekondulaşmanın yoğun olduğu bölgelerde dini tutumlarda muhafazakârlaşma
görülmekle beraber yoksulluğun azalmasıyla birlikte dini yapıda değişmeleri
görmek mümkün olmaktadır. Bilhassa yerel yönetimlerin hem siyasi hem de dini
kaygılarla yoksulluğu önlemeye yönelik çalışmaları ve bunların yazılı-görsel
medyada yer alması, zekât fitre gibi ekonomik ve dini boyutu olan unsurları teşvik
etmiştir. İlenin gelir düzeyinin artışına paralel olarak eğitim olanaklarından
faydalanma oranı da yükselecektir. Eğitimli bireylerin birkaç kuşak öncesine göre
dini anlama ve algılama konusunda daha farklı olmaları ise gayet olağan bir
durumdur.
3. Eğitim
Sosyolojik açıdan bakıldığında modernleşmenin temel göstergesi olan eğitim,
insanların din ve dünya görüşlerini dönüştürme de en önemli güç olarak karşımıza
çıkmaktadır. Son dönemlerde Türk ailesi eğitime çok önem verir hale gelmiştir.
Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda okuma yazma oranı erkeklerde bile çok düşük
seviyelerde iken bugün için nüfusun neredeyse tamamı okuma yazma bilir hale
gelmiştir. Yine bir dönem dini gerekçeler gösterilerek okula gönderilmeyen kız
çocukları artık dini bir anlayışıyla okula gönderilmektedir. Toplum nezdinde ki bu
ciddi değişim eğitim imkânlarının artması ve eğitime verilen önemden
kaynaklanmaktadır. İslam Dininin eğitime verdiği önem ve değer bir emir olmasına
rağmen onlarca sebepten dolayı Türk Toplumunun eğitimde geri kalmışlığı yeni
yeni aşılmaktadır. Sosyal baskınında ailenin din anlayışına ve tutumuna etkisini
söylemek mümkündür. 1950’li yıllarda evlenme yaşı geciken gençlere de din
referans gösterilerek baskı yapılmakta idi. Günümüzde ise eğitim seviyesinin ve
ekonomik standartların yükselmesi evlenme yaşının yükselmesi gözle görülür bir
durum haline gelmiştir. Yine aynı yıllarda benzer sosyal baskıları eş seçiminden,
aile içi ilişkilere kadar birçok alanda görmek mümkünken eğitim düzeyi yükselmiş
bireylerde bu savuşturulabilir bir durum olmuştur. Kız çocuklarının okumaları
aileler tarafından aşılmış bir durum olmakla beraber bugün için okula
gönderilmeyen kız çocukları için gösterilen gerekçe dini boyuttan çok maddi
imkânsızlıklar olarak ortaya konmuştur. Türkiye de zorunlu eğitim kanunla güvence
16
altına alınarak böylece toplumun dönüşümü ve değişimi de hızlandırılmıştır. Eğitim
seviyesinin yükselmesiyle birlikte ahlaki ve dini değerlerin sekülerleşmesi ayrıca
sosyologlar arasında tartışma konusu haline gelmiştir.
4.Politik Etkenler
Politikanın bir toplumu her yönüyle değiştirmesinin en önemli örneği dini
temele dayanan Osmanlı Devletinin dağılmasından sonra kurulan genç Türkiye
Cumhuriyeti’dir. Osmanlı’nın son döneminde başlamış olan batılılaşmaya Türkiye
Cumhuriyeti hız kazandırmış ve politikalarını batı tipi bir toplum inşa etmek üzere
geliştirmiştir. Günümüz toplumunun her alanda batı toplumunu benimsemesi bu
politikaların sonucudur.10İdeolojiler toplumun din anlayışlarının belirlemede bir
hayli mahirdirler. Sosyal şekillenmeyi belirlediği gibi dini tasavvuru oluşturarak
yeni bir dünya görüşü ortaya koymuşlardır. Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden
yıllarda siyasi otorite dönemsel olarak dini değer yargılarını kendi ideolojisi
doğrultusunda değiştirmeye uğraştıysa da bunda başarılı olamamıştır. Çünkü
ideolojik dayatmalar toplumlarda çoğu zaman ters etki yapmıştır. Türkiye de bu
politik etkileşimden de tabidir ki ailelerde kısmı de olsa etkilenmişlerdir.
SONUÇ
Aile kurumu- Türk aile yapısının modernleşme sürecinde din algısında
değişikler olarak iki bölüm halinde ele aldığım bu çalışmada son 25–30 yıl istatiki
ve teorik bilgiler ışında incelenmiştir. Birinci bölümde ailenin kurumsal yapıdaki
yeri ve tanımları incelenmiş en önemli sosyal bir kurum olduğu soncuna varılmıştır.
İkinci bölümde ise şu sonuçlar elde edilmiştir:
Kitle iletişim araçlarının gelişimi ve yaygınlaşması aile içi iletişim
dahil birçok değişim ve dönüşümler neden olmuştur. Dini tutum ve
davranışlarda buna paralel olarak bu değişimden etkilenmişlerdir
Eğitim düzeyinin yükselmesine paralel olarak ekonomik düzeyde
de değişimler olmuş ve buna bağlı olarak kentlilik düzeyinde ki
değişimlere de etkisi olmuştur. Bunların dini tutum ve gelenekler
üzerinde oldukça etkili olduğu anlaşılmaktadır.
10 Zeki Arslantürk Kutsalın Dönüşü: Yeni Toplum Arayışları s.26-28 İstanbul 1998 Ayışığı Kitapları
17
Teknolojinin kullanımı din eğitimine bir yönüyle anlam katmıştır.
Ancak teknolojinin ithali sonucunda dil, kültür ve ahlaki
değerlerde ithal edilerek Türk aile yapısında dini tutumların
değişiminde motor güç olmuştur.
Ailenin kutsallığına olan inanç üst düzeydedir. Çünkü aile bu
kutsallığı dini referanslardan almıştır. Bunun en önemli örneği dini
nikâh yaptırma oranının yüksek olmasıdır.
Televizyon programlarında veya diğer iletişim araçlarıyla yapılan
yayınlar nedeniyle inanç ve kültüre yönelik yapılan aşındırmalar
devam etse bile dini gün ve geceler ihya edilmekte dini
bayramlarda akraba ziyaretleri ihmal edilmemektedir.
Türk toplumunda zihniyetler farklı olsa bile aile konusunda ortak
bir yaklaşım sergilenmektedir.
18
BİBLİYOGRAFYA
Dr.Gürsoy ŞAHİN (2007) Osmanlı Toplumu ve Türk İmajı İstanbul,
Gökkubbe yayınları
Prof.Dr. Enver ÖZKALP (2008) Sosyolojiye giriş Ekin Yayınevi Bursa
Prof.Dr. Muhammed HAMİDULLAH (1981) İslam Müesseselerine Giriş,
İstanbul, Düşünce yayınları
Emre KONGAR (2010) Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye gerçeği
İstanbul, Remzi Kitapevi
Zeki ASLANTÜRK (1998) Kutsalın Dönüşü: Yeni Toplum Arayışları İstanbul
Ayışığı Yayınları
Halis AYHAN (1999) Türkiye de Din Eğitimi İstanbul, İfav Yayınları
Beyza BİLGİN (2001) Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi Ankara, Gün Yayıncılık
Serim Timur, Türkiye’de Aile Yapısı, Ankara, Hacettepe Üniversitesi 1972
Emre Kongar, İmparatorluktan günümüze Türkiye nin Toplumsal Yapısı Cem
yayınevi 1976
Ünver Günay Din Sosyolojisi Dersleri Kayseri 1993 s.191
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.