- 1942 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÖTEMELİK MAHALLESİ ÇOCUKLARI ( BİRİNCİ KISIM) ardahan öyküleri 216
Mizikli yatakları taşlara sermiştiler.
Kadınlar yeni güne yaz günü olduğundan çok sevinçle başladılar.
Sabahtı ve çiğler yapraktan, yaprağa henüz inmişti.
Kırağı, sayfaların, önü arkasını yaprakların ıslamıştı.
Allah hoy! Hava kokuyordu.
Karıncalar kaçışıyordu.
Işık aydınlandıkça onlarda oradan oraya.
Herkeste bir telaşa, yetişmeğe koşmacaydı bu. Devlet Memurları güne ilk kalkanlardı. Mal Meydanına gidecek alverciler şimdiye geçikmezdi. Onlar Mal meydanında çaylarını çöreklerini yemiştiler.
Mahallenin aydınlığı güneş doğunca ışıklanmamıştı. Güneşi... komşunun oğlu kıddıl bir çocuktu.
Cam kırmakla başlamıştı... camları kırarak en son güneşin gözünü köretti.
Sofi Dayıgilin çöplükte, tam nokta koordinatı veriyorum. Arkadaşlarıyla iddialaştılardı. Çocuklar geri çekildi. Bu çöplüğe seğirtti. Kolunu açtı mızrak atıyormuş şekline soktu bütün bedenini. Gerildi gerneşdi. Gözüyle kın aldı... kınladı ve birden eli, elin parmak uçları boşaldı...
İstenmedik ummadığımız sonuç çıktı ortaya: Güneş sönmüştü...
Atılan taş sen git güneşi kör et!..
Güneş ışığı sönmüştü: Kötemelik Mahallesinin güneşi kör olmuştu: Sen rahat ben selamet!
Günü yazmaya ne güzel başlamıştım halbuse.
Durmaz hayat kesinti yaşadı. Hayat mahallede berdevam etti.
Karanlıkta sağa sola çarpmamaya dikkat ediyoruz hepimiz.
Realizmi sevmediğimi bilmezdim. Realizmi sevmem.
Realizmle sayıları, matematik verileri, tarih, ay, kaç futbol oyuncusu vardı. Rakipleri kimdi?
Gerçek unsurlar tecrübedilmiş olaylardan çıkma mantıklı laflar.
Ben kelimeye dökmeye yanaşmak istemem. O fenomen benim çocukluk hatıram. İsterim ki çocukluk futbol takımımız en güzel anlatıya sahip olsun.
Kıyamam!
Romantizmi esirgerim: Realizme, Natüralizme.
Hızarcı Maksut’un arkası hazine arazisi miydi, metruk müydü?
Bir yanı tribün gibi yamaç araziydi. Çöplük dökerdiler. Temizdi: Buraya insanlar yığılmış futbol maçı seyredecek.
Ardahanın en iyi gençlik sporuydu KÖTEMELİK MAHALLESİ futbol takımı:
Erhan, Ercan kardeşler, Kamil, Süleyman kardeşler, Erdal Karaçoban, Ömer Hocanın oğulları: Kemal ve Erdoğan, kaleci Cengiz, Turgut, Bahattin ve Sadrettin kardeşler, rahmetli suda boğuldu Erkan ve Nezim Dayının oğlu Kazım.
İç fanila beyaz renkli onunaltında da şort giyinmişti futbolcular.
Kabzımal Orhan Nasıroğlu futbol ile ilgileniyordu. Kaymakam ona bu görevi vermişti. Orhan Abi bu takımı Ardahan 23 Şubat takımı olarak hazırlamak istiyordu. Heç olmadı Kars Sporu yensinlerdi. Erzurumdan da bir iki takımı yenerseydiler, oda üstkarı olurdu...
Natüralizme hiç yanaşmam: Zola’nın GERMİNAL’inde Etienne hayvan gibi kayış kemerini yemişti. Ondan beri Natüralizmi tercih etmem. Sevmemde!
Sabahtan akşama televizyon izleyen Natüralistlere sormuşumdur.
Ne seyrediyorsunuz arkadaş?
- Belgesel , vahşi hayvanlar birbirini kırıp geçiriyor.
Hayatın gerçekliğini öğretiyor.
" - Hayat acımazsız değil mi?"
- Hayat acımasız değil tabii. Geçen sene kalp ameliyatı olmadın mı?
- He sağolsun Cevat Bey... koşu yolunda sağlık güvencemde yoktu. Muhtardan götürdüğüm fakir ilmuhaberiyle açık kalp ameliyatı yaptı. Beş damarımı değiştirdi. Allah razı olsun ondan!
- Sen gene belgesel seyredecen mi?
- ................
Caspar David Fredrich
Çok sevdiğim ressamdır.
Ardahanlı değilse de Ardahanda buzları yığılı yığşırılmış kaldı.
Buzlar kırılması, kırılmış yığılmış buzları resmetmiştir.
Soğuk İskandanivyalı Romantik Ressamdır.
Bilindışına yani bilinçaltına yani eski yaşadığımız şeyleri hayal babından zihnimizde saklayan bilinçdışı.
Romantizm bunu da işleyen sanat anlayışı. Romantik ressam Caspar David’i, sevmem; bizim Alabalık Deresinde buz kırmaları çok görmemdir.
Buz kırılmalardan biri akrabam hastalanmıştı. Doktor hastanın ateşini düşürmek için
buz torbaları vardı ona buz koymalarını söylemişti.
Hastanın yetişkin oğluyla ben; onun elinde balta benim elimde leğen kış zemheri dereye gittik.
Akşam dar vaktiydi.
Genç akrabam babasını çok severdi. Baba sevilmez mi?
Bu genç o sevgiyle baltanın sapını elleriyle kavramadan önce avucuna tübürdü. Tübürdüğü avucunu diğer avucuyla kavuşturdu. Ovdu. Balta sapını kavradı havaya Japon flamaları gibi dikti.
Baltasapı iniyor kalkıyor.
Ihhh! Ihhhhh! Sesi gencin bedeninden kaçar gibi çıktığını cümle mahlukat gözlerimizle kulaklarımızla idrak ettik.
IHHA IHHA IHHAAAAA!
Baltacı buzu odun kırma tekniğiyle yardı yardı... harap olmuş buz kütlesi oyulmuştu. Suyu görmüştük. Elini uzat suya balık yakala!
Otuz santim çapında bir kuyu ağzı açmıştık sen öyle kabul et!
Leğen benim elimde. Baltacı baltayı sırtına vurdu. Çok iyi anımsarım. Biz buzu kırıp getirirken, ikimizde, ben çocuktum. Havanın soğuk olduğu, bir an unutmuştuk.
Genç akrabam sigara içmeye başladı. Bu gibi fırsatlar Ardahan da gençler için sigara içmek fırsatı verirdi. İyi hatırlayın?
Nedecen Baba? Romantizim iyidir. Caspar David Romantik ressam olması ve buzları çizmesi Ardahanlı çocuklarında bilinçaltında bir hayal dünyası bakiyesi hıfzetmiştir.
Romantizmi severiz Ardahanlı eski çocuklar olarak biz.
Biz Kötemelik Mahallesinin eski çocuklarıyız.
Realizm neylesin bilinçaltı hayallerimize bundan perva ederiz; Natüralizme de:
Romantizim bizim harcımızdır: Evvelallah!
Victor Hugo’nun yaratıcılığını yaptığı sanat anlayışıdır; Romantizm.
Mevcudiyeti hür bir hürriyetle yorumlamakmış, kısacası sanatçıya en geniş zihinsel hürriyeti tanıyan sanat anlayışı.
Yukarıdaki güneşi söndürmemiz ve saireyi de romantizmle kapsama alalım, yoksa mantıksal olarak sıkıntı yaşarız.
Sıkıntı yaşamamak için: Romantizm!
Kötemelik Mahallesine ısrarla Harlem diyor arkadaşım!
Ben bunu gelişigüzel çerçeveleme saymadım. İtiraf edeyim kavrayamamıştım.
Şimdi anlıyorum ki KÖTEMELİK MAHALLESİNDE biz Harlem dayanışması, yardımlaşması yaşadığımızdan: Cancanalık tesis etmişiz.
Ben Yaylacıkta da yaşadım. Köy yaşamını incelemek için köye kaçar dururdum. Kars Caddesi yaşamımızda tesanütdü. Bunun sebebi göçler sonrası Ardahana Kafkasyadan yığılıp gelmiş, yokluk yoksunluğu yaşayan büyüklerimizin bize bir terbiye halinde davranış kazandırmalarıydı.
Ben nice defa komşuya gitmişimdir:
_-Teyze annem bir kırık pirinç istedi. Babam alanda geri getirecem!
Bu davranış pratikleri o mahalle çocuklarını insan temeli kadirbilirliğe terbiye ediyordu.
Bunun etkisi yıllardır üzerimizde. Büyüklerimizi gördüğümüzde el-pençe divan dururuz.
Büyüklerin yanında ayak ayak üstüne atmayız.
Diğer mahallelerimiz Kötemelik Mahallesiyle aynı edep erkanı taşır.
Kötemelik Mahallesi kadınları tefriksiz kardeşce yaşardılar. Nezim Dayının Hanımı Pamuk Abla suyun ötesinde otururdu. Annemin yakın arkadaşıydı. Bize anne gibiydi.
Annelerimiz bunu bize örnek göstermiştiler. İnsan gördüğüyle terbiye olur. Çocuklar hassaslıklarıyla erken öğrenir dostluğu insanlığı. Biz öğrenmiştik.
Evlerimizin ayrı olmasını istemezdik.
Büyüklerimiz babalarımız ağabeylerimiz arasında sevgi eşitti.
Odun kömür borç istemekten tutunda. Darlıkta, acillikte yardımcılık koşarak yapılırdı.
Ummak küsmek olmaz olur mu? Olurdu! Pozitif cihetle olurdu!
Hastalıklarda yardımlaşma, Ölüm hadisesinde. Ev sahibine yedi gün yemek yaptırılmaz aşyemek komşulardan taşınırdı.
" - Hala, hala bir fincan çay istedi annem! Babam alanda verecekmişiz."
O devrenin çocukları: Suriyeden kaçak gelmiş duvar halılarını seyrederek büyüdük. Oryantalizm konuları çizmiş ressamlar: Saraydan kız kaçırma... bu kompozisyon, renkler, atların ayakları açılmış, tüfek elinde başı sarıklı Arap, kız arkasında.
Kız niye kendini yere tullamaz diye soruşurduk çocuklar kendiaramızda.
Kız da romantikmiş.
Kız istekli olmasa oğlanın arkasında saraya tedirgin bakar mı? Gelen var mı? diye.
Victor Hugo’dan evvel:
Romantizm masallardaydı.
Masallar romantizmin en hür anlatılarıdır.
Halk hikayeleri.
Efsaneler romantikdir.
Halk aşıkları türküleri romantizmin örnekleridir:
Hindistanda Gülperi isimli sevgiliyi aşıkbellemek romantizm hürrriyetidir.
Oldum olalı sanat akımlarını anlayabilmedim.
Realizm diyorsun tastamam gerçekçilik göremiyorsun.
Bildiğin serbestlikte sanat yapmak özgür ve içten yazmak.
Konfüsyüç kelime ve uygulamanın örtüşmesi lazımlı dermiş.
Davranışsız kelime kelimesiz davranış yabancılık çeker birbirini tanıyamazmış.
Bütünlük taşıyan bir usulle romantizm en hür anlatı tarzıdır yine kim ne derse desin!
Alaktirik lambaları ışık açtı.
Hızarcı Maksut efendinin hızar’ın arkası kuyu gibi boş araziyi biz: Kötemelik gençleri Spor sahası gibi kullanıyorduk.
Burası basma yeriydi. Harmandı yün çırpardılar. Samsun, çinçin gibi parayla oynanan kumar yeriydi. Kalaklar boyun boyuna havaya kalkmıştı. Çeperler evlerin sınırını çizmişti arazi top sahası sahipsizlikten bir tarif kazanmıştı bu ona yetmezsede idare ederdi.
Düz saha evlerin çeperlerin köşeleriyle dikdörtgen sahanlık halindeydi kısa kenarların başı kaleye doğru Zeko Dayıgil taraftı. Maksutun hızarından aşağı bayır aşağı yüzey inerdi. Burası yaratılıştan tribün gibiydi. Seyirciler buradan top oynayan takımları seyrederdi.
Çok takım dereceleri vardı.
En iyisini ben size anlatacağım.
Ona bir isim vereceğim.
Takımın ismi Harlem olabilir mesela.
Turner: İngiliz Ressam, romantik sanatçıdır.
Ona çizdireceğim tabloyu ve o tablo üzerinden anlatacağım.
Turner suluboyacıdır. İyi suluboya ressamıdır.
Empresyonizmin renklerini ve deformasyonunu romantizmin kapsamından çıkmadan Empresyonist ressamlardan önce çizmiş öncü sanatçıdır.
Sarı kırmızı ve mavi renkleri siluet şekillerle belirsizleştirmiş.
Figürleri hürriyetli bir varlık bağlamında dışar eylemiş hür zihinli ressamdır.
Sembolizmi bulandan allah razı olsun.
Sembolizm şu an ki bilmemle birkaç ay, birkaç sene nisbetiyle bilişim; kuşkusuz : Sayat Nova isimli aşığın hayatını anlatan: Narların Rengi isimli Sovyet Filmi nisbetsiz anlayış kazandırdı bana.
SERGEİ PARAJANOV’un sembolizm diliyle ifa ettiği filimde Sayat Nova isimli aşığı ve sembolizmin yeteneklerini lisan kullanan bir canlı olan biz insanların zayıflık derecesiyle yeni ümitlere kurgulara sahip olma utkusunu sunuyor.
" YAĞMURLU BİRGÜN SONRASI NE YAPACAKLARINI BİLMEYEN MİLYONLAR; BİRDE ÖLÜMSÜZLÜK İSTEMEZLER Mİ?"
... semazen külahlı bir adam odanın içerisinde bizim yönümüzde solda ve önde kemence yatılı paralel, adam uzun kaftan giyinmiş semazenlerin giysisin düşünün bunun rengi kahverengi. Medreselerde kubbeli alçak kapıların biride burda. İki pencere iki tünekte iki tavus kuşu. Oyuncu adam mim sanatçılarının hareketlerini andıran devinimler yapıyor. Konuşma diyalog monolog filmde yok. Müzik var: Nagar sesi, zurna sesi var.
Herşey sembolizmle kapalı anlam kaplamasıyla anlatılmış.
Beğendiğim tam olarak bu işte. Realizm ciddiyetiyle emir- komuta içerisinde iletişim sanata ne verebilir ki?
Sanat tüketicisi kendi hürlüğü ile sanat kurgulayan sanatçı kadar kendide kurgulama hürriyetiyle anlam kurgusu gerçekleştirmeli ki.
Bende varım diyebilsin; seyreden kişi.
Sergei Parajanov filminde kullandığı sekandları video filmler müzik videolarında bugün dahi kullanıyorlar.
Sergei Parajanov buluşcu sanatçı. Amerikan sanatında performanslara dil benzerliği itibariyle ilgiler buldum.
Sayat Nova Kafkaslarda çok ünlü bir aşık: Ali Asker, Aşık Garip, Hasta Hasan gibi.
Narların renginde: Aşık Garip’e yervermiş yönetmen.
KANİ VUR CANİM
YAR Kİ KURBANİM...
Sayat Nova’nın şarkısı: Kemençe, Tamam Askhar( Bütün Dünya)
Kani vur canim: Ağır makamda ezgiler bazen sönüyor bazen neyle öne çıkıyor. Kemençe lir sesi gibi gözyaşlarına belener.
Şarkıcı türkçe kelimeleri sayıyor: Kurbani, dal budak, canim, yar, hani,
Ben bu şarkıyı nerde dinlemiştim.
Ben bu şarkıyı Revan Radyosunda: Kış akşamlarında zemheri ayazı saat beş, beşbucuk sularında: Annem, Pampuğ Nene, Dilber Teyze, Saran Teyze sekiye dizilmişti.
Başlarıyla yüksekteki Radyoya çeneleri avuçiçlerinde bakışıyordular. Mendille de öbür avuçlarını sıkmıştılar. Ağlayacaklar: Hazırdılar.
" MEZER ÜZERİNE" diye tabirederlerdi. Ağlanacak sanateserlerini. Sanatın hertürlüsünü biliyordular.
Ağlamak bir evrensel yaraydı. Kim itiraz eder. Amenna hiçkim!.
Sevim Abla çayları getirmişti. Bardakları topluyordu. Sofi Dayı çarşıdan gelmemişti. Orhan Abi bu saatlerin Revan Radyosu zamanı olduğunu iyi bilirdi. Gelmezdi. Gelmedi de.
Radyodan:
" ... kani vur canim, yar ki kurbanim!"
Annem hele ağlar gözümöne geldikçe!..
İşte geldim gidiyorum
Şen olasın Halep şehri
Çok ekmeğin tuzun yedim
Şen olasın Halep şehri
Sana derler Arabistan
Dört tarafın bağ u bostan
Haber geldi nazlı dosttan
Şen olasın Halep şehri
Aşık Garip düştü yola
Hızır yardımcısı ola
Göründü gözümüze sıla
Şen olasın Halep şehri
- Şen olasın Harlem şehri-
Onaltıncı yüzyılda Kars Ardahan Erzurum ve Tebriz civarıyla tüm Kafkaslarda sevilen bir Aşık: Aşık Garip.
Sergei Parajanov bir sembolik filimde AŞIK GARİP’e yapmıştır.
Öykü Tarkovsky’ e aitmiş. Yakın dostlar bu ikisi.
Sergei’e öyküyü vermiş.
Sergei’ de Aşık Garip’e sembolik filmi yapmış.
Fakir Aşık Garip Zengin adamın kızına sevdalanır.
SARI GELİN HİKAYESİ GİBİ...
Kızın atası şart koşar sevdalı gence:
Binbir gece dünyayı dolaş der. İşin gerçeği:İp atar başına gedenin elinde oynatır.
Bu serüveni sembolik filimle anlatmıştır.
Biz dana otarırken Sıddık Dayı:
- Aşık Garip gibi gezinin oğlum. Danayı inek sağına beklesin! derdi.
Bizde kaz çuçulları gib Sıddık Dayının dizi dibine dizildik.
Lobut Dayı Allahın seversen dedi. Engin Aşık Gariple Şahsenemin hikayesini anlat! Ne olur anlat!...
Lobut Dayı öğretmen tiyniyetinde adamdı. Çocukları kırmazdı. Çocukları severdi. Danacılar danasını otarıyordu, ayrıca.
Lobut Dayı bu hikayeyi çok güzel anlatırdı. Bize sigara tabağasını uzattı. Kağıda sigara saran sarana. Tütün sarmaşığı kağıda koyup kağıdı nazikçe ıslayıp sarmada içimizde: Çille ( Veyis) birinci gelirdi.
Lobut Dayı Şahsenemle Aşık Garibi Parajanov’un anlattığından farklı anlatmıştı bize.
Benim kanım: Yunus Emre gibi Aşık Garipte halk yaratımı anonim bir anlatıdır.
Aşık Garipte tad ve tuz şudur: İki imkansız statüde ki kız ve erkeğin ümitsiz aşk öyküleri motifi.
Bunu tüm Kafkasyada insanlar sevmiş anlatmış. Sevmiş yaratmış.
Aşık Garip...
Filmin şarkılarını Alim Kasımova söylüyör.
Aşık havalarını Terekeme Aşıkları söylemiş. Ali Askerden mahniler var.
Mugamlar ve : " Et kemikten ayrılır." misali bir terennüm.
Alim Kasımovadan ben bir Sarı Gelin dinlemiştim zamanın birinde:
Odu budu içim sızlanar.
Bu mahnıyı
Erzurumda söylerler
Revanda
Baküde
Tebrizde
Tifliste
Alim Kasımova mugam vari söylüyüf.
Rus kadında düetle iştirak etmiş.
Şaman müziğini katıştırarak.
Buda tamam olunca
Şamanların müzik çalgısı var: Titreşimli ses salar ortaya.
O da var.
Şaman kadın bir töyür, Alim Kasımova bir töyür
Ne diyeceydim:
İnsan... diyecek lafta bulamıyorum.
Pes vallahi!..
Yalçıner Yılmaz
26-06-2011
çanakkale
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.